Pazar notları…

Serhat İncirli

Bugün, yani “Pazar sayfamızda” geçen haftadan kalan ve aklıma da takılan bazı notları paylaşmak istiyorum…

 

Başsağlığı

Ne yazık ki başsağlığı ile başlamak zorunda kalmak, beni perişan ediyor… Hüseyin Aksay… Yıllar öncesinden, Girne Limanı’ndaki dükkanından tanıdığım, dünyalar iyisi ve çok çalışkan bir arkadaşımız… Hüseyin, Liman’da dükkan açtığı günlerde, Salih Günhan kardeşim de Harbour Club’ın işletmecisiydi…

Tatillerde Erhan Başay komutasında, oralarda garsonluk yapardık… Hüseyin hem komşumuz hem müşterimizdi…

Evlendi, bizden önce çocukları doğdu…

Onlarla gurur duyardı. Çok çok iyi bir eş ve çok sevgi dolu bir babaydı…

Kızı Buse’nin geçtiğimiz hafta ani vefatı, hem sevgili Hüseyin’i, hem kızını hem de değerli eşini perişan etti…

Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın…

Bundan daha büyük acı olamaz…

Sevgili Hüseyin’e ve aileye “başsağlığı” dilemenin ötesine geçememek de ayrı bir acı…

 

Rum kadına saldırı!

80 yaşındaki bir Rum kadının motosikletli bir sürücü tarafından önü kesiliyor…

Kadının çantası alınıyor, darp ediliyor…

Neyse ki bunu yapan kişi yakalanıyor…

-*-*-

Bu olay Allah’a çok şükür Güney Kıbrıs’ta gerçekleşmedi…

Ve yine şükür ki, yolu kesen “Rum”, yolu kesilen de “Türk” değildi!

Eğer öyle olsaydı, “tut tutabilirsen bizim saz ekibini!”…

Ne türküler uyduracaklardı şimdi!

“Bunlarla mı birlikte yaşayacağız?” falan ve de filan!

-*-*-

Hırsızın, yan kesicinin, katilin ve de faşistin milliyeti yoktur!

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Başbakan Ersan Saner, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ve tüm bilimum çözüm düşmanları,  bu olayın tersi Güney’de yaşansaydı, Anastasiadis’ten özel çaba ve özür talep edeceklerdi!

Peki şimdi?

-*-*-

Aytaç Çaluda’nın “yargıcı”!

Sevgili Cenk Mutluyakalı geçenlerde yazmıştı…

Aytaç Çaluda’nın henüz mahkemesi sonuçlanmadan, Cumhurbaşkanı’nın “Aytaç kardeşim aha masumdur” şeklindeki fotoğraflı paylaşımı tam bir fiyaskoydu!

Siyasi açıdan, hukukun üstünlüğü açısından, doğruluk ve de dürüstlük açısından da…

-*-*-

Aytaç kardeşimin dün gazetelere yansıyan savunması, artık haber değeri bile taşımayan Cumhurbaşkanı’nın günlük fiyasko açıklamalarını aştı…

Çaluda dedi ki; “… Yasaya aykırı olduğunu bilseydim yapmazdım…”

-*-*-

Ne mi demek istedi?

1 – Yasaya aykırı davrandım, kabul ediyorum…

2 – Bilmeden yaparsan, suç değildir…

3- Ersin Tatar’ı çok seviyorum…

Not: Külliyen skandal, külliyen fiyasko!

-*-*-

 

Uzlaşıcı olmak!

Efendim, özel bir durum belki ama aramızda boşanan ve yeniden evlenen çok ciddi sayıda insan var…

Bizimkisi gibi toplumlarda çocuklu olup da boşanmak çok zordur…

Amacım “evliliklere darbe vurmak” olarak algılanmamalı ama bu konuda daha Avrupalı olmayı başarmak zorundayız.

Yürümüyor ve çözüm bulunamıyorsa, çocuk var diye ayrılmamak, ayrılmaktan daha kötüdür…

-*-*-

Evliliklerini yürütmeyi her koşulda başaranlar elbette vardır ama başaramayanlar ne yazık ki; ayrılmasalar da ayrılsalar da genellikle kendi egolarının tatmini için çocuklarının sağlığını yok sayabilmektedir.

-*-*-

Oysa hem kendilerinin hem de çocuklarının sağlığı ve mutluluğu adına, “uzlaşmak” en doğru olandır…

Çocukları sürekli baskı altında tutarak, dürterek, kışkırtarak karşıdaki eski eşe ceza vermeye çalışmak deliliktir… Bu tür davranışlar, sadece çocuklara zarar verir!

-*-*-

Hükmet halinden memnun!

Yollar yarım…

Asgari ücret, açlık sınırının altında…

Her şey pahalı…

Fakirlik arttı.

TL tumbalabaş ettikçe pahalılık artıyor ve artacak…

Ülkede insanları zehirleyen elektrik santralleri artık kanıtlanmış durumda…

Uyuşturucu kullanımı günlük yaşamın parçası.

Cezaevi tıka basa dolu.

Laiklik tehlike altında.

Siyasi şov ve koltuk koruma maksatlı ibadet döneminden geçiyoruz.

Gençler göç ediyor, bu rezil düzende yaşamak istemiyor.

Memleketi, ne idüğü belirsiz Türkiye’den gönderilen “basın danışmanları” yönetiyor.

Tarihi hadsizlik döneminden geçiyoruz.

“Kimdir be bunlar?” diyebilen yok.

Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlük ama bundan da öteye daha da kötüye, tamamen yalınızlaşmaya gidiş ayrı bir travma.

İç siyasetteki belirsizlik daha büyük sıkıntı.

Pandemi cabası.

Ama hükümet halinden memnun!

Olmasa, istifa etmez miydi?


Egemen eşit devlet istiyorsanız BM’ye hiç gitmemeniz gerekir

Ersin Tatar ve saz arkadaşları, Türkiye’den maestrolarla birlikte New York’ta…

Dün sabah KKTC’den ayrıldılar…

Ayrılmadan önce Ersin Tatar, Frank Sinatra’nın ünlü şarkısı New York New York’u fısıldıyormuş…

“… Haberleri yaymaya başlayın / bugün ayrılıyorum / bir parçası olmak istiyorum / New York, New York…”

Evet Tatar ve ekibi New York’ta…

-*-*-

Bu konuda kaç gündür yazılar yazıyorum ve iddiam şudur ki, (Tekrar etmiş olacağım ama) “… Egemen eşit devlet iddiasıyla BM’ye gidemezsiniz… Egemen eşit devlet istiyorsanız, BM’ye hiç gitmemeniz gerekir… Ve eğer gitmekteyseniz ve orada olacaksanız, sadece ve sadece toplum liderisiniz… Yalan söylemeyin…”

-*-*-

Bir iddiam da şudur: … Geçmişte atılan imzaları masada yok sayamazsınız… BM’ye gidip de, ‘… 1977 veya 1979 doruk anlaşmalarını ya da mesela 11 Şubat 2014 belgesini reddediyoruz’ diyemezsiniz…”

-*-*-

Ve son bir iddiamdır ya da bundan kesinlikle eminim ki; BM’de – Guterres’in önünde ya da huzurunda, ‘egemen eşit devlet istiyoruz’ diye resmi bir talebiniz olamaz… Bu talebin masaya gelme olasılığı, mesela Rum tarafının aynı masaya enosis talebi getirebilme olasılığı kadardır.

Rumlar masaya enosis talebini getirebilmek için Türk tarafından izin almak zorundadır. Bu izin verilir, masaya oturulur, kabul edilir veya edilmez, konuşulur… Federal çözüm gibi…

Ama siz de “ayrılma” talebinizi masaya getirecekseniz önce Rumların bunu müzakere etmeyi kabulü gerekmektedir…

-*-*-

Ersin Tatar’ın tüm bunlardan haberi olmayabilir…

Ama çok üzgünüm, Ergün Olgun’un ya da Osman Ertuğ’un kesinlikle vardır…

-*-*-

Kısacası, tekrar etmekte fayda var; hem BM’ye gitmek hem de BM’nin parametrelerine aykırı davranmak aynı anda mümkün değildir.

Egemen ve de eşit devlet talebi, BM parametreleri dışındadır…

Talep edemezsiniz…

Sadece isterseniz BM’ye gitmezsiniz, Dünya’ya da korkmadan ve ne pahasına olursa olsun meydan okumanız gerekir!

Sizde bu cesaret ya da yetki olmadığı için, sadece ve sadece Türkiye’nin sürekli çuvallayan kendi çıkarlarına dayalı ve Kıbrıs Türk toplumunu tamamen yok sayan manevraları içerisinde, kahramanlık taslıyorsunuz!


BM Genel Sekreteri António Guterres, Ersin Tatar ile en son 25 Haziran 2021 tarihinde Brüksel’de bir araya geldi… Tatar bu görüşmeyi, “Kıbrıs Türk Toplumu Lideri” sıfatı ile “Rum Toplumu Lideri Nikos Anastasiadis ile eşit olduğu gerekçesiyle” talep etti. “Egemen eşit devletin cumhurbaşkanı iddiasıyla talep etmiş olsaydı, Guterres ile görüşmesi hayal bile olmazdı. Aynı iddiayla talep ederse de bir daha görüşemez… Haaaaa Rum tarafının bizi devlet olarak resmen tanımasını hayal ediyorsa da, uyarmamız lazım, Rum tarafı tanısa bile Türkiye tanımaz, “tanıyamaz b’annem”. Daha ne diyeyim? Niye bu kadar aldatmaca? Niye bu kadar yalan? Hadi şimdi yazın, “Serhat Rumcudur” diye… Kardeşim Rumcu değil, Rum olmam neyi değiştirir ki?