23 Nisan 2015 tarihinde, yani Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertesi günü bu köşede çıkan yazımın başlığı şöyleydi:
“AKINCI KAZANMALI, ÇÜNKÜ…”
Tam da bu hafta sonu çıkan sonuca benzer bir tablo vardı. UBP’nin adayı Derviş Eroğlu sandıktan birinci çıkmış, ikinci sıradaki Mustafa Akıncı ile ikinci tura kalmıştı.
Kıbrıs’ta federal çözümden yana bir aday ile statükocu bir aday arasında tercihim ne olabilirdi ki başka?
Nitekim, ilk turda Sibel Siber’e oy veren binlerce insanın oylarıyla Akıncı ikinci turu açık ara kazandı.
Doğrusu buydu ve gereği yapılmıştı.
Bugün de doğrusu bellidir.
Hem federal çözüme inananlar, hem de Ankara’daki yönetimin Kıbrıslı Türklere dönük asimetrik tavrından hoşnut olmayanlar ikinci turda Akıncı’ya destek verecekler.
Birçok sol görüşlü, barış ve demokrasi yanlısı insan bunu yapacak.
Ama hepsi değil…
Maalesef değil!..
En azından şimdilik…
Bunun nedenleri bellidir ve nasıl tamir edileceği de aşikardır.
***
5 yıl sonra, yeniden ilk tur sonrasındayız ve o tarihte yazdıklarımın benzerini tekrar ediyorum.
İlk turda Tufan Erhürman’a destek veren binlerce insan gibi hafta sonu gidip bu sefer Akıncı’ya mühür vuracağım.
5 yıl önceki yazımda ‘neden Akıncı’ sorusuna 13 maddelik bir cevap yazmıştım.
Bazıları bayatlasa ya da aradan geçen 5 yılda beklentilerim karşılanmamış olsa da, hala birçok eski ve yeni sebep var.
Mesela şunlar:
- Kıbrıs Türk toplumunun çözümü zorlaması gereklidir ve federal çözüme inanmayan, iki devletlilik gibi hayallerle yaşayan bir adayın o makama oturması toplumun geleceğini tüketecektir. Cumhurbaşkanlığı’nda mutlaka federal çözümden yana bir lider olmalıdır.
- Seçim sonrası yapılması planlanan 5’li konferansın başarıya ulaşabilme şansı, çözüm vizyonu gerektirir. Son 3 yıldır yaprağın kımıldamadığı Kıbrıs sorununu çözmek, Doğu Akdeniz gerginliği de hesaba katıldığında çok daha acildir ve masada Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesi olmalıdır.
- Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile ilişkilerinin ‘ast-üst’ formatında sürdürülebilir tarafı yoktur. Ersin Tatar’ın biat konusunda yaptıkları yapacaklarının aynasıdır. Kıbrıslı Türkler böyle bir davranışı hak etmez, kabul da etmez.
Liste uzar gider ama lafı uzatmaya gerek yoktur. Pazar günü elbette sandığa gidip her zamanki gibi gereğini yapacağım. Çünkü ilkelerim vardır, toplumsal ideallerim vardır…
Federal çözüme ve demokrasiye, toplumun varoluş mücadelesine baş koymuş, bedel ödemiş herkesin gönlünden ve aklından da bunun geçtiğini biliyorum.
Umarım ‘gereği’ yerine gelir, kırılan gönüller alınır ve toplumsal umutlar bir kez daha elbirliğiyle yeşertilir.