Fehime ALASYA
İki yılı aşkındır Lefke Bölgesi’ne yeni bir renk katan Pendaya Eko Garden’da her şey ‘bahçeden sofraya’…
Hamur işleri, kahvaltı ve fırın kebabı ile bölgede (Yeşilyurt/Pendaya) tercih edilen mekân, Günay Solyalı’nın hünerli elleri ve sevgisiyle konuklarına eşsiz lezzetler sunuyor.
Bahçesindeki 22 metre çapındaki yıllanmış incir ağacı yanında onlarca çeşit meyve ağacı, görenleri büyülüyor…
Doğa ile iç içe olan mekânda şehrin gürültüsünden, hayatın stresinden arınmak çok kolay…
Kimi zaman partiler için tercih edilen mekân, kimi zaman güneşli bir günde yapılan kahvaltıya eşsiz bir tat katarken, konaklama servisi ile de yolcuların hanı oluyor…
DOĞAYI VE HUZURU PAZARLIYORLAR…
Çocukların bahçedeki kuzulara biberonla süt içirdiği, bahçedeki portakalları toplayıp sıkarak meyve suyu yapıp içtiği mekânda eğlencenin sınırı yok…
Küçüklerin yanı sıra büyüklerin de çeşitli aktivitelerle unutulmaz saatler geçirdiği mekânda ‘hellim yapımı’ gibi yerel lezzetler oldukça ilgi çekiyor.
“PAYLAŞIMI ESAS ALDIK”
Projenin ortaya nasıl çıktığını anlatan Soyalı, çalışma prensiplerinden söz ediyor. Solyalı; “İlk etapta reçel, macun falan yapımıyla işe başladık. Macun yanında mevsimsel, yerel sebze veya meyve yanında işlenmiş ürünlerin de satışı yapılıyordu. Sonra kızım Deniz’in de öncülüğünde hayata geçen bir proje oldu.
Tarım ve turizmi entegre ederek hem yerli halk hem de yurt dışından gelenlere kapımızı açalım dedik. Bu fikirle ortaya çıkan bir projedir.
Konuklarımız için dilerlerse günübirlik, dilerlerse de konaklayabilecekleri bir mekân yaptık. Burada üretilen ürünlerimizi konuklarımıza sunuyoruz.
Yurt dışından çok farklı ülkelerden ziyaretçilerimiz olur. Ürdün, Rusya, İskoçya, Almanya gibi çeşitli yerlerden insanlar geliyor. Bisiklet turları için gelip bir geceliğine konaklayanlar oluyor.
Biz burada var olurken diğer işletmeler yok olsun istemedik, paylaşım esas alındı. Eksik olan ürünlerimizi de komşularımızdan alıyoruz. Sofraya gelen her şey bölgedeki kadınların üretimleridir. Bunlar çarpan etkisi olan yatırımlardır, süt, yoğurt, ekmek, sebze gibi pek çok sektörü destekliyoruz, bir zincir gibi, yerli üretime bu şekilde çok büyük katkılar sağlanıyor.” diyor.
“BÖLGE BUNA AÇTI…”
Kuruluş aşamasından önce çok fazla araştırma yaptıklarını ifade eden Solyalı, “Bölgede çok büyük bir boşluk vardı. İşe koyulmadan önce çok araştırma yaptık. Bölge buna açtı. Bölge ne istiyor, biz ne yapabiliriz diye çok düşündük. Koyduğumuz hedefte hızlıca ilerledik. İki yılda yaklaşık on bin kişi burayı ziyaret etti. Bölgede de örnek olduk. Doğa ile iç içe, her şey anne elinden ve yerli işgücü desteği ile yürütülüyor. Üç tam zamanlı, dört yarı zamanlı çalışanımız var…” diyor.
BAHÇEDEKİ EŞSİZ GÜZELLİKLER SAYMAKLA BİTMİYOR…
Hünerli elleriyle konuklarına unutulmaz lezzetler sunan Solyalı ile mekâna dair sohbetimize şöyle devam ediyoruz:
“Restoran bölümünde ise doğum günü, altı aylık kınası, kır düğünü, iş toplantıları yanında hellim yapma günü vardı. Çocuklar burada çok mutlu oluyor, aileler de bundan dolayı çok mutlu. Serbest dolaşan kuzular, tavşanlar var, onlarla oynuyorlar veya ağaçlara tırmanıyorlar. Ağaçların hepsini benim babam ekmişti. Bahçede çevresi 22 metreden geniş incir ağacımız var. Üzüm, mandalina, nar yenidünya, greyfurt, ekşi, zeytin, mersin, tümünü babam ve ben ekmiştim.
Gelenler de mevsimine göre dalından koparıp yiyor. Bal kabağı ekiyorum, kabak çiçeği dolması yapıyorum, sırf bunun için gelenler var. Reçellerimiz de bahçedeki ürünlerden, zeytin ve zeytinyağımız da bahçeden, enginarımız da bahçeden...”
“BİZ BAHÇEMİZE BİRAZ MAKYAJ YAPTIK HEPSİ BU...”
“70 yaşındayım. Ben kendimi bildim bileli babamla bahçelerdeydim. Muhasebe mezunuydum, yıllarca özel sektörde çalıştım. Her hafta sonu yine ben bu bahçedeydim ve sonunda bunu halka açalım, herkesle paylaşalım dedik. Kızım Deniz Solyalı’nın çok büyük etkisi oldu, dedesini çok severdi, onun anılarını yaşatmak istedi ve bu projeye çok gönüllü oldu. Çocukluğu bu bahçede geçti, burada koşup oynayıp büyüdü…
Bölgede yeni yapılanmalar başladı, bölgede araziler artık hep ev oldu, bize de teklif geldi, ağaçların kesilip ev yapılmasına gönlümüz razı olmadı. Bunun aksine doğayı, ağaçlarımızı kazandıralım dedik. Biz bahçemize biraz makyaj yaptık hepsi bu...”
HEM BÜYÜKLER HEM KÜÇÜKLER EĞLENİYOR…
“Alay komutanları, elçimiz, gazetecilerimizin gelmesi, bana anneleri gibi sarılmaları çok etkileyici... Buraya bir gelen yine geliyor, aynı insanları tekrar tekrar burada görüyoruz. Burada tanıştığımız herkes bizim için bir kazançtır. Yurt dışından gelip ülkesine dönünce bizi arayıp soranlar, yine gelmek isteyenler var. Biz burada doğa ve huzuru pazarlıyoruz. Bu tip işletmelerin ve yatırımların çoğalması gerekir. Hem büyükler hem de küçükler için yapılacak aktivitelerimiz oluyor. Çocuklara ne içersiniz diye sorarken, ‘hadi gel ağaçtan portakal toplayıp sıkalım ve içelim’ diyoruz, çok mutlu oluyorlar... Büyükler için de hellim yapımı etkinliğimiz oldu...
“KREDİ VEYA HİBE PROGRAMLARI İLE BU İŞLER DESTEKLENMELİ”
“Kırsal kesimde turizmle uğraşacaksanız büyük bir yatırım yapamazsınız, olanı pazarlamakla işe başlayıp yavaşça ilerlemek gerek. En az masraf ile kaliteli bir iş çıkarmak gerek. Devlet kanadına da bakıldığı zaman düşük faizli kredi veya hibe programları ile bu işler desteklenmeli. Sürekli yatırım yapıyor durumdayız. Hibe programından faydalanmakla birkaç adım önde daha kaliteli başlamış olduk, cesaretimiz doğdu. Yapılan yatırımı iki yıl gibi bir sürede geri aldık. Devletin kişileri cesaretlendirmesi çok önemlidir. Teknik destek, finansal destek, düşük faizler gibi pek çok destek verilmeli...”
“YÜ-KOP KURMAYA ÇALIŞIYORUZ”
“Slowfood kapsamında da bölgedeki beş işletmeden biriyiz. Sanırım bu proje bölgenin de bizim de başımıza gelen en güzel çalışmalardan biridir. Hepsinin konsepti bir birinden farklı, rakip değil, tamamlayıcı olduk. Bu komiteyi kooperatifleştirmeye çalışıyoruz. Yerel ürün kooperatifi (YÜ-KOP) kurmaya çalışıyoruz. Buna tüm kesimler gönüllüdür. Bu hayata geçtiği zaman çok daha güvenilir olacaktır.”