1974’te ikinci harekat başlayınca Maraş’taki evlerinden ayrılarak Liopetri köyünde, annesinin akrabalarının yanına giden Kiriakos (“Kullis”) Kiriaku ve ailesi, birkaç gün sonra Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu RİK’in radyosunda “Kıbrıslırumlar Maraş’a geri dönsün” çağrısını duyarak evlerine dönmek üzere yola çıkmışlardı. Ancak Derinya’da yakalanarak Maraş’ta Percana’nın Bahçaları’nda öldürülmeye götürülen Kiriakos ve beraberindekiler şanslıydı – son anda bir Türk subayı Percana’nın Bahçaları’na gelerek devam etmekte olan katliamı durdurmuş ve Kiriakos’un ve ailesinin ve diğer savaş esirlerinin hayatlarını kurtarmıştı. Bu Türk subayı, katliamda rol alan askerleri dövüyordu ve derhal emir vermişti, savaş esirlerinin otobüslerle oradan taşınarak Mağusa’ya götürülmesi için...
KİMLERİN ÖLDÜRÜLECEĞİNE KARAR VERENLER, BAZI KIBRISLITÜRKLER’Dİ...
Percana’nın Bahçaları’nda yaşanan katliamda rol alan bazı Kıbrıslıtürkler vardı ve herhalde bazı Türk askerleri de oradaydı – gerek katliamda, gerek katliam yapılması için seçilen kurbanların alınıp az ileriye götürülmesinde esas rolü bazı Kıbrıslıtürkler’in oynamış olduğunu, çeşitli görgü tanıklarının anlattıklarından biliyoruz...
Sözkonusu Kıbrıslıtürkler, Percana’nın Bahçaları’nda açıklık bir alanda, bir havuzun yanında yere oturttukları savaş esiri Kıbrıslırum sivillere bakarak, “Sen, sen, sen...” diye seçim yapıyorlar ve gruplar halinde onları infaza gönderiyorlarmış... Bir görgü tanığının (Filippos Yabanis) anlattığına göre, onar kişilik gruplar halinde yere oturtulmuşlar ve onar onar alınıp götürülüyorlarmış...
Kiriakos Kullis Kiriaku’nun anlattığına göre ise altı kişilik gruplar halinde yerde oturuyorlarmış ve kendilerinden önceki altı kişi alınıp götürüldükten sonra silah sesleri duymuşlar. Bir sonraki grup da tam alınmışmış ki, o Türk subayı bir landroverle oldukları yere gelerek öfke içerisinde bu katliamı durdurmuş. Bir sonraki grupta Kiriakos Kullis Kiriaku da varmış – Türk subayı biraz geç kalmış olsaydı, bugün Kiriakos’u da “kayıplar” arasında arıyor olacaktık... O da bunun bilincinde...
Percana’nın Bahçaları’nda gerçekleştirilen katliamda aktif olarak bizzat yer alan Kıbrıslıtürkler’den bazıları bugün hayatta değildir ancak bazıları hayattadır fakat susuyorlar... “Bu işi biz yaptık” diyemiyorlar, ağızlarını açmıyorlar ve orada, Percana’nın Bahçaları’nda öldürülmüş olan o Kıbrıslırum savaş esirleri bugün hala “kayıp”tır...
PERCANA’NIN BAHÇALARI BOŞALTILMIŞTI...
Percana’nın Bahçaları’nda öldürüp gömmüş oldukları bu Kıbrıslırum sivil savaş esirlerinin kalıntıları, ilerleyen yıllarda Maraş’ta yürütülen askeri bir operasyonla oradan çıkarılarak başka yere taşınmıştı... Bu “kayıplar”ın kalıntılarının oradan çıkarılıp boşaltılma nedeni de, o dönem Birleşmiş Milletler tarafından iki tarafa sunulan, Maraş’ın ve Lefkoşa Uluslararası Uçakalanı’nın açılmasını öngören De Cuellar Planı olduğu anlatılmaktadır. Kazara bu plan her iki tarafça kabul edilir de Maraş açılacak olursaydı, Percana’nın Bahçaları’na gömülmüş olan o “kayıplar”ın kalıntılarının açığa çıkmaması maksadıyla, bu bölgede bir operasyon yürütülmüş olduğunu seneler önce bu sayfalarda yazmıştık. Hatta o dönem, o katliamda yer almış olan Mağusalı bir Kıbrıslıtürk de (kendisi şu anda hayatta değildir) bu operasyonda rol almak üzere aranıp bulunmuş ve Percana’nın Bahçaları’nda savaş esirlerini öldürüp tam olarak nereye gömmüş olduklarını göstermek üzere bu alana götürülmüştü... Bu adam o yerleri göstermiş ve nihayetinde bu yerlerin boşaltılmış olduğu anlatılmaktaydı.
NAMIK KEMAL LİSESİ’NİN AVLUSU...
Bu konuda Maraş’tan getirilip de Namık Kemal Lisesi’nin avlusunda bazı noktalara gömüldüğü söylenen bazı kalıntılar hakkında görgü tanığı olan şahısların da ifadelerini bu sayfalarda seneler önce yayımlamış, hatta bu bölgede olası gömü yerlerini de görgü tanıklarıyla Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik... Namık Kemal Lisesi avlusunda bazı noktalarda kazılar yürütülmüştü ancak o noktalarda herhanbi bir bulguya rastlanmamıştı – bizim göstermiş olduğumuz noktalarda ise bugüne kadar herhangi bir kazı yürütülmedi...
ANIT GAZİNOSU’NUN PARK YERİ...
Gene bu çerçevede bazı okurlarımız, bazı kalıntıların Mağusa’nın Anıt Gazinosu’nun park yerinde gömülü olabileceğini anlatmışlardı seneler önce, bu bölgeye yakın bir noktada yürütülen kazılarda bazı kalıntılara ulaşılmıştı da ancak park yerinin kazıldığını duymadık, bu konuda herhangi bir çalışma yapıldı mı, onu da bilmiyoruz...
KATLİAMDAN KURTARILAN KİRİAKOS’UN ANLATTIKLARI...
Percana’nın Bahçaları’nda katliamdan kurtarılanlardan birisi de Maraşlı Kiriakos (“Kullis”) Kiriaku idi... Bundan önce de, İngiltere’den çok değerli arkadaşımız Fotos Kuzubis’in yardımlarıyla Skevi Filippu ve Filippos Yabanis’le röportajlar yapmıştık – onlar da Percana’nın Bahçaları’nda katliamdan kurtarılanlar arasındaydı. Onların röportajlarını da bu sayfalarda yayımlamıştık... Percana’nın Bahçaları’nda sadece katliam yaşanmamıştı, aynı zamanda bir veya birden fazla Türk subayının insaniyeti de yaşanmış ve bu katliamları durdurmayı, insanların hayatlarını kurtarmayı başarmışlardı... Skevi Filippu ve Filippos Yabanis’in röportajları bu sayfalarda yayımlandığı zaman ve YENİDÜZEN’deki bu yazılarımın linklerini Facebook’ta paylaştığımda, işte o zaman Kiriakos (“Kullis”) Kiriaku kendisinin de benzer şeyler yaşamış olduğunu içeren bir yorum yazmıştı yazımın altına. Böylece onunla temas kurmuştum, Fotos Kuzubis’ten de onunla temas kurarak röportaj ayarlamasını rica etmiştim. Böylece Kiriakos “Kullis” Kiriaku’nun yaşadığı Armenohor’a giderek onunla röportaj yapabilme fırsatı yakaladık. Bunun için arkadaşımız Fotos Kuzubis’e çok teşekkür ediyorum, hem bu röportajı ayarladığı, hem de röportaj esnasında çeviri de yaptığı için bize...
ARMENOHOR DİYE BİR KÖY...
Fotos’un arabası bozuk olduğu için Armenohor köyüne bizi canyoldaşım Zeki Erkut götürüyor... Leymosun’a çok yakın olan bu dağ köyüne daha önce de gelmiştim... 12 Nisan 2012’de yani bundan on yıl önce, Armenohorlu Kıbrıslıtürk okurumuz Hasan Baytunç bana ve Kayıplar Komitesi yetkililerine, EOKA-B’Cİ faşist darbecilerin öldürmüş olduğu Kıbrıslırumlar’ın Aytihona’daki gömü yerini göstermek istemişti, onunla gelmiştik Armenohor köyüne...
“ARMENOHOR”, “ERMENİ KÖYÜ” DEMEK...
“Armenochori” yani “Armenohor”, Rumca’da “Ermeni köyü” manasına geliyor. Kıbrıslıtürkler, bu köye “Esenköy” adını takmışlar ama Armenohor, bu takılan isimden çok daha yaygın biçimde kullanılagelmiş... PRIO’nun araştırmalarına göre, bu köyde 1831 yılında yapılan sayımda yalnızca bir avuç Kıbrıslıtürk yaşıyormuş, sonrasında 1940’lı yıllara kadar karma bir köy olarak varlığını sürdürmüş. Sonrasında 1960 yılına gelindiğinde bu köyde tek bir Kıbrıslırum, 161 de Kıbrıslıtürk’ün yaşadığını görüyoruz... 1973’te köyde 224 Kıbrıslıtürk yaşıyormuş... Şimdilerde ise köye göçmen Kıbrıslırumlar yerleştirilmiş ve tabii başka ülkelerden de insanlar var köyde yaşayan... 2001’de köy nüfusu 167 imiş PRIO’ya göre... 1974’ten sonra Armenohor’dan Kıbrıs’ın kuzeyine göç eden Kıbrıslıtürkler, daha çok Digomo’ya yerleştirilmişler PRIO’nun araştırmasına göre...
Wikipedia’ya göre, Armenohor aslında Leymosun Kazası’nın en eski köylerinden biri... Milattan Önce 85 yılına kadar uzanıyor tarihçesi ve o günlerde Ermenistan İmparatoru Büyük Tigran, Suriye, Lübnan, İsrail’in bazı bölümleri, Anadolu ve Kıbrıs’ı almışmış. Ve böylece Tigran’ın ordusunun bir kısmı Kıbrıs’ta kalarak buradaki Kıbrıslırum nüfusun Arap saldırılarına karşı güvenliğini garanti etmekteymiş. Ortadoğu’da çeşitli fetihlerin ardından Tigran, önde gelen askeri personeline, günümüzde Armenohor köyünün bulunduğu bölgede kalarak, yerel Kıbrıslırum müttefiklerin korunması anlaşmalarını gözetmelerini istemiş. Wikidepdia da, Armenohor’un, olası işgallere karşı alarm verilebilecek olan, stratejik bakımdan son derece uygun bir yerde olduğunu ve Akdeniz’de ufkun buradan gözlenmesinin çok uygun olduğunu yazıyor.
Wikipedia’ya göre Armenohor, Osmanlı döneminde bir Kıbrıslıtürk köyüne dönüştürülmüş. 1891 ile 1931 yılları arasında burada bazı Kıbrıslırum ve Kıbrıslıermeni aileler yaşamaktaymış ancak çoğu 1940’lı yıllarda bu köyden ayrılmışlar. İngiliz sömürge döneminde ise köyün nüfusu 89’dan 1960’ta 162’ye kadar ikiye katlanmış...
Wikipedia’ya göre, Osmanlı döneminde 1900’lu yılların başlarında Ermeni soykırımı yaşanınca, Adana, Taşucu ve Anadolu’nun diğer sahil kentlerinden kaçarak Kıbrıs’a gelen Ermeniler, bu tarihi köye sığınmışlar... Wikipedia’ya göre günümüzde bu köyde 187 kişi yaşıyor ve bunlar arasında bazı zengin Ruslar, Ermeniler, Kıbrıslılar ve başka ülkelerden insanlar da bulunuyormuş...
KÜÇÜK BİR GÖÇMEN EVCİĞİ...
Armenohor, çok güzel bir köy... Lefkoşa’dan Leymosun’a giden “highway”den Leymosun’a yaklaşık on kilometre kala Armenohor’a giden çıkışı buluyorsunuz ve yolun karşısına geçerek tepeler arasında kurulmuş, yükseklerdeki bu güzel köye varıyorsunuz...
Kiriakos Kullis Kiriaku bizi bekliyor dışarıda... Yaşamakta olduğu evin, İngiliz Koleji’nden sınıf arkadaşım Mine Yüksel’in akrabalarına ait olduğunu öğreniyorum sonradan... Küçük bir göçmen evciği bu, evin girişinde pek çok saksıdan gülümseyen çiçekler bizi karşılıyor...
Evde olağanüstü güzellikte pek çok kedi var ve tavucuklar bahçede serbestçe dolaşıyor... Evin yan tarafındaki avluda çok güzel incir ağaçları var... Bir kenara modern bir kümes inşa etmiş Kiriakos Kullis Kiriaku... Kiriakos kahvelerimizi yaparken, ben de bu kümese doğru yürüyorum, o zaman horoz çok kaygılanıyor ve tavuklarını da alıp avluya çıkarıyor söylene söylene...
Bu yüksek tepelerden Leymosun denizi, sahil şeridi, kuleler şeklinde inşa edilmiş altın pasaport skandalına yol açmış inşaatlar görülebiliyor... Manzara olağanüstü...
Avluda dolanan kediler, feslikanların arasında güneşleniyorlar...
Burası öyle huzurlu ki, iyi ki gelmişiz...
Maraş’tan buralara sürüklemiş göçmenlik Kiriakos’u... Buradan ayrılırken bana bahçeden topladığı bir demet nergisi verecek Kiriakos ve yol boyu bu nergislerin kokusu bize eşlik edecek... Onları su dolu bir kavanozun içinde mutfağıma koyuyorum ve mutfakta iş yaşarken Armenohor’dan kopup gelmiş bu narin kokulu nergisler bana gülümsüyor...
MARAŞ STAVROS MEZARLIĞINDA GÖMÜ YERLERİ...
Kiriakos Kullis Kiriaku, kahvelerimizi yapıyor, az sonra Gavriel Mina’nın kardeşi Stavros da geliyor, onunla da burada röportaj yapacağız... O da, balık tutmak üzere gittiği ve savaş patlak verince 1974’te kısılıp kaldığı Apostol Andrea Manastırı’ndayken, hayatı kurtarılanlardan... Ama bu, başka bir yazının konusu...
Doğanın bana getirdiği bir başka armağan daha var bugün: Meğer Kiriakos’un dedesi, Maraş’ta Stavros Mezarlığı’nda ölüleri gömmekle görevlendirilmiş bir kişi olduğu için – normalde işi buymuş – 1974’te, birinci harekat sonrasında bu mezarlığa birkaç kez getirilerek toplu mezarlara defin yapılmasına da tanık olmuş Kiriakos, dedesi orada çalışıyor olduğu için... Bu toplu mezarların yerini de biliyor ve Kayıplar Komitesi kendisine izin alırsa gidip gösterip göstermeyeceğini sorduğumuzda, “Tabii ki gösteririm” diyor. Zaten daha önce bu konuda bilgi vermiş yetkililere...
MEZARLIKTAKİ TOPLU MEZARLARIN YERİ...
Stavros Mezarlığı’na 1974’te ilk harekatta savaşta ölen Kıbrıslırum ve Yunan askerler gömülmüştü... İki toplu mezara iki farklı kez gömü yapılmış ancak dedesi, tanıdığı gençlerin ailelerine de haber uçurmuş ve onları da ayrı yerlere gömmüşler... Aslında buraya gömülenlerin tek tek fotoğraflarının çekildiği ve kim olduklarının bilindiği de anlatılıyor... Yani bunlar belki de “kayıp” olarak adlandırılmıyor fakat belki de aralarında “kayıplar” da olabilir.
Anlatılanlara göre, birinci harekat esnasında savaşta ölen bu Yunan askeri yetkililer (üç kişiymişler), Stavros Mezarlığı’na defnedildikten sonra, bir emir üzerine bunlar bulundukları yerden çıkarılarak naaşları Yunanistan’a gönderilmek istenmiş. Fakat o günlerde bu naaşların geçirilebileceği tek yer, Dikelya İngiliz Üsleri imiş ve İngiliz askeri üs yetkilileri de bu naaşların geçirilmesine izin vermemişler. Bunun üzerine Yunan subayların naaşları gerisin geri Stavros Mezarlığı’na götürülerek tekrardan oraya defnedilmişler...
Bu konuda daha önce Yunanistan’dan çok değerli arkadaşım Erietta Haritsi bana bilgi vermişti, yani bu toplu mezarlarda, ikinci harekat öncesinde eski eşinin görevli olarak giderek kazı yaptığını ve bazı Yunan askeri yetkilileri arayıp bulduklarını, onların naaşlarını mezardan çıkardıklarını aktarmıştı. Ben de bu bilgileri Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaşmıştım. Erietta’nın eski eşi Dr. Mihalis Konstantinidis bir Kıbrıslırum hekim ve halen Kıbrıs’ta yaşıyor. Kayıplar Komitesi’ne onun detaylarını da vermiştim seneler önce... Ancak Maraş konusundaki çalışmalar, diğer bölgelerdeki – hatta askeri bölgelerdeki - diğer çalışmalara kıyasla daha zor... Askeri bölgelere zaman zaman çeşitli şahitler için izin alınıp götürülebiliyor ancak anladığım kadarıyla Maraş bölgesinde bu daha zor bir süreç... Bunun nedenini bilmiyorum ve neden böyle olduğunu da anlamıyorum... Belki de bu yanlış bir izlenim – belki de Maraş’ta da olası gömü yerlerini göstermek, iddia edildiği gibi zor değil... Bu konuda bir şahidimizin bu bölgeye götürülmesinde büyük zorluklar yaşanmıştı geçmişte, tek bildiğim bu... Ve bir de tabii bize geçmişte bazı Kayıplar Komitesi yetkililerinin anlatmış oldukları, “Maraş’ta kazı yapmak neredeyse imkansız” yönündeki sözleri var. Tüm bunları tekrardan deneyip gerçek durumun ne olduğunu öğrenmek gerek... Bu konu da bize değil, Kayıplar Komitesi yetkililerine bakıyor... Çünkü biz sadece toparladığımız bilgileri gayet insani ve gönüllü biçimde Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaşıyoruz – bu tarz askeri bölgelerde neler yapılması gerektiğini ancak Kayıplar Komitesi yetkilileri bilebilir, biz değil... “Kapalı” Maraş bölgesine ilişkin okurlarımızın aktardığı olası gömü yerleriyle ilgili bilgiler yalnızca bunlarla sınırlı değildir – pek çok olası gömü yerinden söz etti farklı okurlarımız ve geçmişte onlara bu bölgeleri gösterebilmeleri için Kayıplar Komitesi yetkililerine, askeri makamlardan izin almaları gerektiğini belirtmiştik fakat bildiğimiz kadarıyla geçmişte bu şahitlerimizin hiçbiriyle herhangi bir temasa geçilmedi, onların bu olası gömü yerlerini göstermeleri için herhangi bir girişim yapılmadı. Yapılmışsa da bize herhangi bir bilgi verilmemişse, o da tabii ki ayrı bir konu ancak öyle bir şey olmuş olsaydı, okurlarımız anında bizi bilgilendirirdi diye düşünüyorum... Bu okurlarımızın bazıları da Maraş’ta olası gömü yeri göstermeyi beklerken bu dünyadan göçüp gittiler, nur içinde yatsınlar... Bunlardan birisi de rahmetlik Ertan Namıkkemaloğlu idi...
KİRİKOS “KULLİS” KİRİAKU İLE RÖPORTAJIMIZ...
1974’te Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu RİK’in radyosunda “Kıbrıslırumlar Maraş’a dönsün” çağrısını duyarak yola çıkan ve Derinya’da yakalanarak Maraş’ta Percana’nın Bahçaları’nda öldürülmeye götürülen Kiriakos (Kullis) Kiriaku’nun, burada yaşanan katliamdan kendisinin ve başka esirlerin bir Türk subayı tarafından nasıl kurtarıldığını anlattığı röportajını yarın yayınlamaya başlıyoruz...
Arkadaşımız Fotos Kuzubis'in araştırmasına göre, Maraş'ta Stavros Mezarlığı'nda bulunan toplu mezarların yeri kırmızı halka ile gösteriliyor bu grafikte...