Siyaset öyle bir meşguliyettir ki, bazen tek göz isterken çiftini buluverir siyasetçi…
Hristofyas ve Eroğlu tam bu hesap!..
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, “Artık beni de dünyayı da daha fazla oyalamayın” demişken ve her ikisinden de sonuç alıcı adımlar beklerken, petrol arama krizi patlak verdi.
Müzakere masasında “bir ileri, iki geri” dans eden iki lider, iç politikada ahaliyi daha fazla oyalayamayacak duruma geliyordu tam da…
Özellikle Dimitris Hristofyas askeri üsteki patlamanın ardından neredeyse siyasi hayatına nokta koymaya doğru sürükleniyorken çıkan piyangodan öyle bir mutlu oldu ki, sormayın!..
‘Münhasır ekonomik alan’ üzerinden koparılan fırtınada Hristofyas sırtını petrol meraklısı büyük ülkelere dayamak suretiyle Türkiye’nin ‘işgalciliği’ hususunda global ölçekte propaganda yapmakla meşgul… Bu tavrıyla sarayın önünde kendisini istifaya davet edenlerin yarattığı havayı dağıtmayı ve hamaset üstünden bir toparlanmayı umut ediyor.
Türkiye ise Hristofyas’ın bu zafiyetinden yararlanarak Akdeniz’de ‘hak iddiası’nı ilerletecek adımlar atıyor.
***
Uluslararası ilişkilerde ‘kurallar’ vardır.
Ama uluslararası ilişkilerde kurallardan önce ‘güç’ gelir.
Bu güç illa askeri ya da nüfus büyüklüğü anlamında değil…
Siyasi güç de olabilir.
Bölgesel pozisyonun getirdiği güç de olabilir.
Konjonktürel durumun yarattığı güç de olabilir.
Başka devletlerin desteğine bağlı güç de olabilir.
Dolayısıyla ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ ile Ankara arasında ciddi bir gerginlik yarattığı izlenimi verilen petrol arama çalışmalarında sonucu ‘güçler’ belirleyecek.
***
Akdeniz’de petrol ve doğal gaz olduğu iddiası üzerine yaşanmakta olan kriz hiç kuşkusuz sadece Ankara ile Lefkoşa’nın değil, dünyaya yön veren büyük devletlerin gündeminde üst sıralarda yer tutuyor.
Zira bu bölgeden petrol ve gaz çıkacaksa, kaymağını onlar yiyecek!..
Elbette bal tutan misali bölge ülkeleri de parmağını yalayıp biraz ağız tatlanması yaşayacak, ama petrol bölgeye ‘tatlı’ sonuçlar getirmeyecek.
İlk petrol damlası denizin dibinden çıkarıldığı andan itibaren bölgedeki ‘parsa toplama’ kavgası kızışacak.
Çevre felaketleri de çabası tabii…
***
Petrol ve gaz arama çalışmaları için Hristofyas düğmeye bastı.
Ankara önce “vururum” demişti, sonra “ararım” diye tavrını yumuşattı.
Nitekim bizim Özgürgün ile Özersay arasında ‘yetki tartışması’na da yol açan o meşhur ‘anlaşma’ gündeme geldi.
‘Kıta sahanlığı sınırı’ konusunda KKTC, TC ile anlaşma yapacak.
Hangi kıta sahanlığı?
KKTC dünyada tanınan bir devlet değil ki, kıta sahanlığı, karasuyu, hava sahası olsun!..
Ankara ister Özgürgün’le imzalasın anlaşmayı, ister Özersay’la, isterse onların padişahıyla…
Sonuç değişmeyecek ki!..
BM onaylamadığı sürece öyle bir ‘sınır anlaşması’ uluslararası hukuk bakımından ‘var’ sayılmayacak.
***
Hristofyas bunu çok iyi biliyor ama oynanan ‘komedya’da kendisi de rol aldığı için ‘tencere dibin kara, seninki zift’ gibi duruyor!
İçerideki sıkıntılarına merhem ararken bulduğu petrolü yarasına sürüyor ama orta ve uzun vadede başına gelecekleri ya görmüyor yahut görmezden geliyor.
Bir turizm ülkesinin oynayabileceği en kötü ‘Rus Ruleti’ni oynuyor Hristofyas…
Bu gerginliğin devamı halinde turistlerin başka destinasyonlara yöneleceği biliniyor.
Hristofyas açısından daha kötüsü ise, 1960’ta kurulan ve halen Cumhurbaşkanlığı’nı yaptığı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşruiyetini uluslar arası tartışma platformuna bizzat kendisi taşımış oluyor.
Yeşil Hat’ın kuzeyinde egemen olamayan, girdiği AB’nin müktesebatını dahi uygulatamayan ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’, şimdi de denizin ortasında çizilecek yeni bir sınır sayesinde ‘lafta egemen’ olduğunu bilene bilmeyene yeniden hatırlatmış olacak.
Komedyanın diğer aktörleri Eroğlu, Küçük, Özgürgün ve takım arkadaşları da ‘her gün yeni bir hamasi nutuk’ imkanı bulduklarına seviniyorlar.
“Gereğini yaparız, karşılık veririz, asarız, keseriz” retoriği, zaten eski bir alışkanlık…
‘İlahi Komedya’nın 2011 versiyonu ‘hamasi komedya’ sahnede…
İyi seyirler!