Geçen hafta Pile’yi KKTC’ye bağlayacak yol yapılacak diye Kıbrıs Türk tarafınca ara bölgede başlatılan girişim BM askerlerini yaralamaya ve BM araçlarına zarar vermeye kadar varınca ortalık iyicene karıştı. Konu ve olayla ilgili birçok yorumlar yapıldı; neyin ne olduğunu anlamak için birçok sorular gündem oldu. Bu soruların bazılarını irdeleyelim…
Bu yolu şimdi ve BM ile çatışmayı da göze alarak yapmak şart mıydı? Yolun yapımı uzunca süreden beri gündemde idi; Kıbrıs Türk ve Rum tarafı ile BM Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin KKTC’ye ulaşımını kolaylaştıracak bir yol projesinde mutabık kalamadı, yol yapımı başlatılamadı… Kıbrıslı tarafların kendilerine dair askeri güvenlik hassasiyetleri vardı; BM’nin de kendi denetiminde olan bölgede uygulanacak bir projede Kıbrıslı taraflar mutabık olduğu zaman onay verme zorunluğu vardı… Ayrıca, Pile’lileri tenzih ederek belirtelim ki, bu bölgeden yıllardan beridir canlı hayvandan tutun da bakır borulara, çalıntı arabalara kadar her türlüsünden kaçakçılık yapılmaktadır; Kuzey’den Güney’e mülteci geçişleri de dahil… Kıbrıslı tarafların kamuoyuna itiraf edemedikleri bu konu anlaşamamalarının önemli etkenlerindendir. Kaçakçılar da Türk ve Rum işbirlikçilerdir ve kaçakçılık faaliyeti iki taraflı çalışmaktadır… Diplomasi bu konuya çözüm getiremezdi; alınacak güvenlik önlemleri de polisiye değil askeri nitelikte kalıyordu… Dolayısıyla, uzadı gitti konunun görüşülmesi; süreç içinde Kıbrıslı tarafların uzlaştığı ve dolayısıyla BM’nin de katılımcı olduğu bir sonuç üretilemediği için de konu uyutuldu, donduruldu…
Bu yolu yapmak için fiili girişim niye şimdi yapıldı? Girişim yapanların acelesi var… Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan yeniden seçildikten sonra AB ile ilişkilerini normalleştirmek ve Türkiye’nin üyelik sürecini yeniden başlatmak istiyor. Buna hem Türkiye ekonomisini ayağa kaldırmak hem de Doğu Akdeniz doğal gaz ve petrol türevleri kaynaklarından pay almak ve bölgenin enerji merkezi olmak için ihtiyacı var. Bunu başarabilmek için de Kıbrıs sorununun çözümü şart ve bunu bildiği için de Annan Planı döneminde yaptığı gibi elini taşın altına koyacağını uluslararası topluma ve siyasete söyledi. Yani Kıbrıs sorunu çözümü için Türk tezi olan İki Devletli Çözüm yerine BM Ölçütlerinde çözüme dönüş yaptığını bu şekilde ima etti. Statükonun sürdürülmesini garantilemek isteyen ve bu amaçla İki Devletli çözüm tezini destekleyen kesimler var. Onların destek nedeni Türkiye’nin arka bahçesi olan KKTC’de her türlü maddi ve siyasi kazanımlarını, hem de karanlık yollardan sürdürebilmektir. CB Erdoğan Eylül’de BM’nin yeni çalışma döneminin açılış toplantısına katılmak üzere New York’a giderse, onun son açıklamasından cesaret alan BM Genel Sekreteri de Kıbrıs sorunu çözüm görüşmelerini, hem de çözüm odaklı olmak üzere başlatmak için CB Erdoğan ile mutabakata varırsa, statüko sona erecek, statükocuların arka bahçesi Kıbrıslıların gül bahçesine dönecek… Ne yapılmalı?! CB Erdoğan’a, Kıbrıs sorununu çözme girişiminden vazgeçirmek için, bir uyarı mesajı verilmeli… Elde donukta bekleyen bir Pile yolu projesi var, bir de KKTC Dış İşleri Bakanı var ki Annan Planı kabul edilecek olursa silahını alıp dağa çıkacağını söylemişti… Bunlar pratikte kullanılırsa, BM ile Kıbrıs’ta fiziki çatışmaya girilir; sonuçta yol yapılmaz ama BM de CB Erdoğan’a güvenini ve sempatisini yitirir. Ayrıca CB Erdoğan’a da bir mesaj verilmiş olur ki, bu yolu yürümek isterse kendileri muhalifi olarak engellemek için çaba sarfetmekten kaçınmayacaklar… Onun için bu yol yapımı dedikleri oyun senaryosu şimdilerde, yani Eylül’den önce sahnelendi.
Bu fiili girişime kim karar verdi ve CB Erdoğan’ın haberi yok muydu? Bu fiili girişime Kıbrıs’taki statükoyu savunan TC devleti içinde yuvalanmış bir derin devlet ekibi verdi. Ama CB Erdoğan derin devletleri ortadan kaldırıp askeri kışlasına kapatmamış mıydı?! TC demokrasisi militer demokrasidir ve askerin ağırlığı hep vardır. Sivil siyaset derin devleti ve askeri vesayeti ortadan kaldırma girişimleri yapabilir ama sıfırlayamaz. Bu demokrasi dışı oluşumlar kendi varlıklarının sivil siyaset üzerindeki etkisini ince ayarla sürdürür; sorun yaşadıklarında da ayarı kademe kademe kabalaştırırlar… Dolayısıyla, şu andaki görüntü, ince ayarın kabalaşma sürecinin başlangıcı gibidir. Pile’de yaşanan çatışmanın emri de KKTC’den verilmemiştir… Askeri bölge var, sınır var; asker var oralarda… Askerden izinsin değil dozer Tatar bile giremez oralara… KKTC’deki asker de böylesine bir konuda Ankara’daki üstlerinden habersiz izin veremez. Dolayısıyla, bu taraftan o tarafa konu nasıl bir formatta, kapsamda ve içerikte anlatıldığı bilinmez ama o taraftan bir şekli ile “Emir” çıkmıştır. TC Erdoğan’ın haberi olmamış mı? Mümkün değil; şimdiki Dış İşleri Bakanı eski MİT Başkanı idi; CB Erdoğan onu hep takdir etmiştir. Dolayısıyla, Pile senaryosu ve oyunu ile istihbarı bilgi CB Erdoğan’a mutlaka ulaşmıştır; o da kendi önlemlerini alarak, oyunun sahnelenmesine göz yummuştur. CB Erdoğan çok pragmatik bir siyasi liderdir; bu oyunu kendi lehine kullanacağı da kesindir.
BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) açıklamasının satır aralarında neler var? BMGK açıklamasında suçlama KKTC yöneticilerine yapıldı, Türkiye’den ve hükümetinden söz edilmedi; neden?! BMGK açıklaması yapılmazdan önce bu krizi BMGK daimî üye devlet statüsü ile Fransız Dış İşleri Bakanı Türkiye Dış İşleri Bakanı ile telefonda görüştü; belli ki Türkiye’yi sorumlu tutuyorlardı. Zaten onlara göre KKTC hükümeti TC hükümetinin bir alt organıdır. Bu aşamada ise gene BMGK daimî üyesi olan Rusya tutumunu, BMGK’nın konu ile ilgili toplantısına kadar müphemiyette tuttu. Belli ki bu arada Türkiye ile istişarelerde bulunulmuş, Türkiye-Rusya ilişkilerinin hassas dengelerini koruyacak bir Rus tavrı üzerinde ortak görüşe varılmış ve BMGK’nin kriz ile ilgili ve BM personeline ve araçlarına yapılan saldırıyı Türkiye’nin adını dahi anmadan KKTC’ye yüklenmesinde mutabık kalınmıştır. Bu kararın açıklanmasından sonra özellikle CB Erdoğan’ın açıklamalarında BMGK’yy eleştiri dozajı yumuşaktı, örneğin “Eyyy BM… Eyyy BMGK daimî üyeleri, dünya beşten büyüktür” demedi. Türkiye’nin komşuları ile ilişkilerini iyileştirmeye, geliştirmeye çabaladığı bir döneme rast gelmesini ise kinayeli bir şekilde yorumları… O yorumun mesajı, Pile’de olayı sahneleyerek kendisine mesaj göndermeye çalışanlara idi…
Ne olacak? Yol yapacak diye yola koyulan KKTC yetkilileri Rum tarafı ve BM ile görüşür yapıp, uzatmalara oynayacak; CB Erdoğan’a muhalif derin devlet unsurları KKTC’deki statükocuları ve Ramboları da kullanarak Eylül’e kadar daha senaryolar yazacak, oynayacak… CB Erdoğan ise Eylül’de gideceği New York’ta bu girişimleri kendi lehine çevirip, BM Genel Sekreteri’ne Kıbrıs sorununu BM Ölçütlerinde çözmek için görüşme sürecinin başlangıç vuruşunu yapmasını isteyecek ama muhaliflerinden kaynaklı zorlukları olduğu da görüldüğüne göre Annan Planı ve Crans-Montana Konferansı’nda sonucu engelleyen Kıbrıs Rum tarafının da önceden zaptı rapta alınmasını BM Genel Sekreteri’nden isteyecek ve elini de taşın altına o zaman koyacağını belirtecek…
Az kaldı, göreceğiz…