Pileli Panayotis Theodosiu Diğenis, 1974’te köydeki Kıbrıslıtürkler’i öldürmeye gelen EOKA-B’cileri engelleyerek Pile’de bir katliamı önlemişti…
“Bazı Kıbrıslırumlar, Pile’nin dışına gelmişlerdi. Aşırı görüşlülerdi bunlar, köyde fasariya yaratmaya gelmişlerdi. Kıbrıslıtürkler’e kötülük yapmaya gelmişlerdi. Köyün dışına gidip “Önce beni öldürmeniz gerekir, köylülerimize dokanmayacaksınız” demiştim onlara… Ahmet Sakallı’yı da yanıma alıp gitmiştim köyün dışına… O da şahitti bu olaya. Ve böylece bu aşırı görüşlüleri yollatmıştık oradan. Onlara “Eğer bu kadar güçlüyseniz, gidin Girne’de savaşın” demiştim…”
“Köyün dışına gelen bu aşırı görüşlü Kıbrıslırumlar, köyün dışında havaya ateş açmaktaydılar… Duyduk bu atışları… Kıbrıslıtürk çocuklar ağlamaya başlamışlardı… Bunun üzerine Ahmet Sakallı’yı da yanıma alıp köyün dışına gitmiştim ve “Be p…ştlar kimsiniz be siz da ateş açarsınız? O gadar guvvatlıysanız, gidin Girne’de savaşın” demiştim kendilerine…”
“O zaman Kıbrıslıtürk muhtar Hasan Durumali – 58’de muhtar oydu – kahvehanedeydi. Dıştan gelen bu Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslırumlar’ın evlerinin yakılmasını istiyordu. Kahvede Anronikos Zavidis diye birisi vardı, çok iyi Türkçe konuşurdu bu adam. O da duydu bu konuşulanları… Kıbrıslıtürk muhtar bu dıştan gelen Kıbrıslıtürkler’e, “Kahvenizi bitiriniz, geldiğiniz yere dönünüz, biz bu kadar senedir çok iyi geçiniriz” diyerek bu insanları yollattı köyden. O zaman bu Kıbrıslıtürkler’den birisi “Piçsiniz siz!” diye sövdüydü muhtara – çünkü muhtar, bu kışkırtmalara izin vermiyordu… Kıbrıslıtürk muhtara büyük saygı duyardı herkes köyde… Zavidis gidip bu tanık olduklarını anlattı ve herkes de mutlu oldu çünkü böylesi kışkırtmaların yaşanmayacağını anlamışlardı ve Kıbrıslıtürkler’in köyde fasariya çıkarmayacağını anlamışlardı…”
“Kıbrıs’ta doğduk büyüdük, Kıbrıslıtürkler de, Kıbrıslırumlar da. Biz da hata yaptık, onlar da… Bunu anlamamız lazım. Birbirimizden özür dilememiz lazım… “Özür dileriz, hatalar yaptık” dememiz lazım ve temiz bir başlangıç yapmamız lazım… Kıbrıs bölünemeyecek kadar küçüktür…
Şimdi dışarı çıktığınızda, etrafa baktığınızda, kim Ayşe’dir, kim Eleni’dir, anlayamazsınız. Ne önemi vardır bunun? Kıbrıslırumlar da, Kıbrıslıtürkler de kötü şeyler yaptılar evet ancak “kin” tutmaz insanımız… İngilizler’in bu adada “Böl ve yönet” politikalarını nasıl kullanmış olduğunu hepimiz biliriz… Gittikleri her yerde bunu yaptılar. İngilizler gelinceye kadar, “Kıbrıslıtürk”, “Kıbrıslırum” diye bir şey yoktu, Hristiyanlar ve Müslümanlar vardı ve herkes birbirine saygı gösterirdi. Ciddi sorunlar yoktu… Sorunu yaratan İngilizler oldu…”
Panayotis Theodosiu Diğenis 1974’te Kıbrıslıtürkler’i öldürmeye gelen EOKA-B’cileri köye sokmayan, Pileli Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtaran insan olarak geçecek…
Onlara “Önce beni öldürmeniz gerek, Kıbrıslıtürkler’e dokanamazsınız” demişti… “Madem bu gadar guvvatlısınız, gidin da Girne’de savaşın” demişti… Köyün hemen dışındaydı bu EOKA-B’ciler ve Panayotis Theodosiu Diğenis, onları köye sokmamıştı…
Aynı ekip Lapatoz’a da gitmeye kalkışmış, oradaki Kıbrıslırum muhtar Andreas Hristodulu da onları durdurmuştu…
Bu ekiplerin arasında bulunan bazı şahısların, Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamına da katılmış olan EOKA-B’ciler olduğu da söylenmekteydi…
Panayotis Theodosiu Diğenis, yanına Pile’nin 1974’teki Kıbrıslıtürk muhtarı Ahmet Sakallı’yı da alarak, EOKA-B’cileri kovmaya gitmişti köyün dışına. Bunu başarmış, köydeki Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtarmıştı… Tarihe işte böyle geçecek Panayotis Diğenis – savaş zamanında olsa dahi, farklı bir toplumdan kendi köylülerini koruyup olası bir katliamdan kurtaran insan olarak…
O artık yok… Bu dünyadan göçüp gitmiş üç-dört ay kadar önce…
Onunla bir röportaj yapmıştım fakat yayımlamaya fırsat bulamadan o göçüp gitti… Kanserle boğuşuyordu – zaten röportaj yaptığımız zaman da bir oksijen tüpüyle gelmişti… Seyyar bir oksijen tüpüyle dolaşıyordu…
Onunla Larnaka’da buluşmuş, “Muhtar Paşa” dediğimiz Lapatozlu Dimitris Dimitriu Goççinos çevirmenliğimizi yapmıştı… Röportaj bandım bozulunca, bir süre röportajlarımı çözmeyi başaramadım – bu yüzden Panayotis Theodosiu Diğenis’le röportajımızı yayımlamakta geciktim… Onu en son görüşüm, Leymosun’da bir “kayıp” Kıbrıslırum’un cenazesindeydi… Ayaküstü sohbet etmiştik…
Ben röportajı yayımlayamadan onun üç-dört ay önce göçüp gittiğini dün Pile’nin Kıbrıslıtürk Muhtarı Necdet Ermetal’den öğrendim… “Ben cenaze törenine katıldım, Pile’ye gömüldü” diye anlattı bana sevgili muhtar Necdet Bey… “Doğruya doğru, o hiçbir zaman Kıbrıslıtürkler’e karşı gaddarca davranmadı” diyordu…
Başkalarını da kurtarmıştı Panayotis – Maraş’ta tutuklanan Pileli bazı Kıbrıslıtürkler’i gidip ağırlığını koyarak serbest bıraktırmıştı… Bir kaza sonucu yaralanan Pileli bir Kıbrıslıtürk’ü o civcivli günlerde hastanede gördüğü zaman, gidip hastane sorumlusunu bularak “Ondan sen sorumlusun ha!” diye uyarmıştı…
1974’te Pileli Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtaran ve EOKA-B’yi köye sokmayan Pileli Panayotis Theodosiu Diğenis’le yapmış olduğumuz röportajı şimdi yayımlıyoruz… Röportajımız şöyleydi:
SORU: Sayın Panayotis Theodosiu Diğenis, kaç yaşındasınız?
PANAYOTİS DİĞENİS: 73 yaşındayım…
SORU: Pile’de doğdunuz… Anneniz Milu’ydu…
PANAYOTİS DİĞENİS: Evet, babam ben yedi yaşındayken vefat etmişti… Mandrada bir kaza geçirmişti babam ve ölmüştü… Theodosis Yuannu idi adı…
SORU: Kaç kardeşsiniz?
PANAYOTİS DİĞENİS: Üç kız, iki oğlan beş kardeşiz.
SORU: Siz büyürken Pile nasıl bir yerdi?
PANAYOTİS DİĞENİS: Karma bir köydü Pile, şimdi olduğu gibi… Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın birlikte yaşadığı bir köy… Birlikte pirilli oynardık biz çocuklar, futbol oynardık… Çok doğal bir yaşam vardı…
Pile’nin tek bir karma takımı vardı, birlikte futbol oynardık.
Ben da oynardım futbol…
SORU: Babanız vefat ettikten sonra anneniz beş çocukla dul kalmıştı. Nasıl başedebildi hayatın zorluklarıyla?
PANAYOTİS DİĞENİS: Annem Larnaka’da düğme fabrikasında çalışmaya giderdi…
SORU: Sanırım bu düğme fabrikası Yahudilere aitti…
PANAYOTİS DİĞENİS: Hayır, Kıbrıslılar’a aitti. Fabrika, Lefkaridi otobüs şirketinin yanındaydı…
SORU: İlkokuldan sonra ne yaptınız?
PANAYOTİS DİĞENİS: Ben en küçük erkek çocuktum ailede… İlkokuldan sonra okula devam edemedim çünkü ailenin hayatta kalması için çalışmam gerekiyordu… Bir Kıbrıslıtürk terzinin yanında çalışmaya gittim, Ahmet Terzi’nin yanına. Pile’de yani… 3-4 yıl sonra Larnaka’da çalışmaya başladım. Köyde dolaşır, kuru temizlemeye gidecek giysileri toplardım mesela, üç beş kuruş komisyon kalırdı bana bu işten. Terziliğe devam ettim, her şey dikiyordum…
Sonra 1950’li yıllarda EOKA ortaya çıkmıştı. 1956’da bazı arkadaşlarım tutuklanarak İngilizler tarafından Koççinodrimitya kampına götürülmüştü. İşte o zaman Pile’de EOKA lideri ben olmuştum, arkadaşlarım tutuklandıktan sonra. 1958’de köydeki herkesi tutuklamıştı İngilizler, toplam 58 kişiyi! Tüm köyden toplam 80 erkek tutukluydu!
O dönem dıştan bazı Kıbrıslıtürkler köye gelerek Pileli Kıbrıslıtürkler’i köydeki yönetime karşı çıkmaları için kışkırtmaya çalışmaktaydı.
SORU: TMT’ydi bu herhalde…
PANAYOTİS DİĞENİS: Evet… O zaman Kıbrıslıtürk muhtar Hasan Durumali – 58’de muhtar oydu – kahvehanedeydi. Dıştan gelen bu Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslırumlar’ın evlerinin yakılmasını istiyordu. Kahvede Anronikos Zavidis diye birisi vardı, çok iyi Türkçe konuşurdu bu adam. O da duydu bu konuşulanları… Kıbrıslıtürk muhtar bu dıştan gelen Kıbrıslıtürkler’e, “Kahvenizi bitiriniz, geldiğiniz yere dönünüz, biz bu kadar senedir çok iyi geçiniriz” diyerek bu insanları yollattı köyden. O zaman bu Kıbrıslıtürkler’den birisi “Piçsiniz siz!” diye sövdüydü muhtara – çünkü muhtar, bu kışkırtmalara izin vermiyordu… Kıbrıslıtürk muhtara büyük saygı duyardı herkes köyde… Zavidis gidip bu tanık olduklarını anlattı ve herkes de mutlu oldu çünkü böylesi kışkırtmaların yaşanmayacağını anlamışlardı ve Kıbrıslıtürkler’in köyde fasariya çıkarmayacağını anlamışlardı.
SORU: O günlerde TMT’nin emirlerine karşı çıkmak kolay değildi…
PANAYOTİS DİĞENİS: Tabii… 1959’dan sonra ise hayat normale dönmüştü…
Sonra Larnaka’da kendi işyerimi açmıştım, kuru temizlemeciydi bu ve adı da Diğenis idi…
1955-59 yıllarında EOKA’da olan insanlar takma isimler kullanırdı, kendi isimlerini kullanmazlardı. Benim takma adım da “Dioğenis” idi… Kuru temizlemecimi açınca, bu ismi vermiştim – o günden sonra da beni “Diğenis” olarak tanımaya başladılar.
Rifat Hasan Durumali şöfördü ve kuru temizleme gerektiren bütün giysileri toplardı Kıbrıslıtürkler’den ve Kıbrıslırumlar’dan ve bana getirirdi…
SORU: O günlerde tabii çamaşır makineleri şimdiki gibi yaygın değildi…
PANAYOTİS DİĞENİS: Evet, lükstü çamaşır makinesi o günlerde.
SORU: Sonra 1963 olayları çıktı…
PANAYOTİS DİĞENİS: Evet, 63 olayları çıktı…
Olaylar Lefkoşa’da başlamıştı… Cemaliye’nin öldürülmesiyle başlamıştı… Cemaliye bazı bilgiler vermişti, Noel yortusunda saldırı olacak şeklinde, bildiğim kadarıyla…
Kıbrıslıtürkler biliyordu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı böyle bir hareket olacağını, 10 bin kişi eğitilmişti, hazırdılar yani.
O yıllarda Larnaka limanında bir Türk gemisi demir atmıştı, yükü boşaltılırken yanlışlıkla bir kasa düşüp parçalanınca silahlar ortaya çıkmıştı… Larnaka’da Lefkaridi’de şöför olarak çalışan biri, bir Kıbrıslıtürk tarafından vurulmuştu… Rikos Karayorgis’ti adı – düşüp parçalanan bu kasayı ve içindekilerini görünce, bir Kıbrıslıtürk tarafından vurulmuştu. Ama ölmemişti Rikos…
SORU: Hayatta mıdır şu anda?
PANAYOTİS DİĞENİS: Hayatta olabilir…
SORU: 63-64’te Pile’de herhangi bir olay olmuş muydu?
PANAYOTİS DİĞENİS: Hiçbir şey olmamıştı… Ahmet Sakallı’ydı o dönem Kıbrıslıtürkler’in lideri Pile’de. “Paşa”ydı yani. Köyde dolaşır ve herşeyin sakin olduğundan emin olmaya çalışırdı.
SORU: Siz de Pile’deki Kıbrıslırumlar’ın “Paşa”sı mıydınız 63-64’te?
PANAYOTİS DİĞENİS: Evet. 57’den sonra bendim “Paşa”…
63’te bir olay olmuştu – Ahmet Terzi’nin kardeşi vardı Celal… Gece gelip beni buldu – gece 11 gibiydi. Kardeşinin Maraş’ta tutuklandığını söyledi. Gece kalkıp Maraş polis karakoluna gittim… Pile’den bir Kıbrıslıtürk’ün tutuklandığını söyledim. “TMT’den olmalıdır” dedi bana oradakiler. “Benden daha iyi mi bileceksiniz kim olduğunu?” dedim oradaki polislere.
“Hayır, hayır” dediler.
Benim Yorgacis’le iyi ilişkim vardı çünkü Yorgacis, oğlumun vaftiz babasıydı…
Daha önce de bir kişiyi tutuklamışlardı, patronumdu benim, sessiz bir insandı ve onu serbest bırakmayı reddediyorlardı…
Yorgacis onlara “Panayotis’in söylediğini yapacaksınız çünkü o köylülerini sizden çok daha iyi tanır” demişti.
Böylece bana “Sen git şimdi da biz yarın onu serbest bırakacayık” demişlerdi.
Ben da “Olmaz, şimdi serbest bırakacaksınız” demiştim.
Böylece Celal’ı alıp Pile’ye geri götürdüm o gece…
DEVAM EDECEK