Çeşitli bilimsel araştırmalarda kullanılsa da aslında ününü genellikle kıta sahanlığı krizlerinde başrol oynamakla kazandı.
Daha önce Yunanistan Türkiye arasında yaşanan kıta sahanlığı gerginliklerinde, özellikle Yunanistan’ın Ege kıyısında petrol arayacağını açıklamasıyla tırmanan gerginlikte de yine başroldeydi.
1987’de iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren petrol arama krizinde Piri Reis, firkateynler eşliğinde Kuzey Ege’ye gitmiş, daha sonra Gökçeada’ya çekilmiş ve savaş arifesindeki kriz, Özal ve Papandreu’nun Davos’taki görüşmesinde çözülmüştü.
İzmirli gazeteciler, Türkiye’nin sismik araştırma gemisi Piri Reis’i, Türk Yunan hücum botlarını karşı karşıya getiren gemi olarak anıyorlar.
İşte bu gemi belki de siz bu yazıyı okurken, bizim denizlerimizde de araştırmalarına başlamış olacak. Bu kez Ege’den Akdeniz’e çevirecek rotasını.
Türkiye Rum tarafının aslında yıllardır gündemde olan ve istikrarlı şekilde kazı aşamasına taşınan petrol arama çalışmalarına son noktada sert yanıtını verdi ve “madem öyle biz de arayacağız” diyerek, Rum Yunan taraflarını öfkelendirecek şekilde nispet yaparcasına, KKTC ile özel anlaşma imzaladı.
Şimdi bu krizin bundan sonra nasıl seyredeceği merak ediliyor.
Şüphesiz ki, Rum tarafı masum taraf değil. Ancak aslında her iki tarafın da bir anlaşmayı ve müzakere masasını bu kadar kolay heba edercesine kriz tırmandırması da yeniden, filler tepişirken altında ezilen bizler gerçekliğini getiriyor akla.
Türkiye ile KKTC tarafı, Akdeniz’de petrol arama çalışmaları için özel anlaşma imzalarken, buradaki hükümet ve meclis de son derece komik şekilde repliksiz bir tiyatro çeviriyor.
Öncelikli tartışma, Cumhurbaşkanı’nın böyle bir anlaşmaya imza yetkisi olup olmadığı. Anayasa’ya göre olmadığını söylüyor, muhalefet.
Meclis ise konudan bir haber…
Sadece meclis değil hükümet de...
Başbakan, anlaşmayla ilgili bilginin kendisine ulaşmadığını açıklamasının ardından, dün olağanüstü olarak Bakanlar Kurulu’nu topladı ve bir komik açıklama daha yaptı.
Türkiye Petrol Anonim Ortaklığı’na KKTC deniz yetki alanlarında petrol ve doğalgaz arama yetkisi verdiğini açıkladı, Başbakan. Anlaşmanın ise eline yeni ulaştığını, ancak nerde ve ne zaman bu çalışmaların başlayacağına ilişkin de haberi olmadığını söyledi.
Nerede ve ne zaman çalışmaya başlanacağını bilmeden ruhsat izni verdi yani!
Başbakan bu açıklamayı yaptığı sıralarda, Türkiye özel kanalları Piri Reis’den canlı yayınla çalışmaların zaman ve mekanına ilişkin bilgi veriyordu.
Bu son olayda yaşananlar da bir kez daha kendi gerçekliğimizle yüz yüze bıraktı bizi.
Bizim üzerimizden yaratılan bir savaşın bile tarafı olamayacak kadar uzak yaşıyoruz, kendi ülkemizden, kendi meselelerimizden.
Ama bizim üzerimizden yaratılan savaşın ana kurbanları konumuna sürükleniyoruz.
Ve sonuçta filler tepişirken altlarında ezilen de yine biz oluyoruz.
Türkiye Başbakanı Erdoğan dün BM Genel Kurulu’nda konuştu. Kıbrıs konusu da konuşmasının önemli bir bölümünü teşkil etti.
BM karşısında ilk kez bu kadar açık bir dille, bir anlaşma olmaması durumunda KKTC’nin mevcut durumunun ve izolasyon ortamının devam etmesine müsaade etmeyeceğini açıkladı.
Münhasır ekonomik bölge krizi ile ilgili de uluslararası anlaşmalardan doğan haklarına vurgu yapmakla yetindi. Genel olarak sağduyulu ve ölçülü bir tavrı vardı.
Kararlı ve kati…
Bir gerçekliğimiz daha var ki, Türkiye siyasetiyle bizim siyaset arasındaki mesafe giderek genişliyor.
Bir taraftan dünya siyasetine soyunan bir siyasi kültür geliştirilirken, bir taraftan da dikilitaş siyasetinden öteye geçememiş getto siyaseti devam ediyor. Hal böyle olunca da ne meclis ne hükümet dikkate alınıyor.
Geliştirilen siyasetlerde artık replik bile verilmiyor.