Eskiden ‘Beş Mil Plajı’ derdik oraya. 20 Temmuz 1974’den sonra ‘Çıkarma Plajı’ oluverdi adı. İtiraz etmedi hiç kimse. Kıbrısın tarihinde çok önemli bir dönüm noktasının yaşandığı yerdi çünkü. O noktadan başlamıştı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çıkartma harekatı. Askerler, toplar, tüfekler, tanklar v.s... Şehitler ve gazileri de vardı artık ‘o’ plajın.
1974’den sonra her yıl, 20 Temmuz’larda ‘o’ plajda toplanmaya başladık. Nutuklar attık, şiirler okuduk, marşlar, şarkılar söyledik, Şafak Nöbetleri bile tuttuk.
Sonraaaa....
Günlerden bir gün birileri çıkıverdi ve “Ben buralara, bilmem kaç yıldız hotel, kumarhane, meyhane, kerhane yapacağım” dedi. Başka birileri de, her nedense (!!!) “Olur neden olmasın” deyiverdi.
İşin ilginç tarafı Milliyetçilik’de mangalda kül bırakmayanlardan bu konuda hiç tıs çıkmamış olması.
***
Sahiller, ‘dolduramadıklarını’ iddia ettikleri oteller ve tatil köyleri ile doldu. Yaz geldi ama denize girmek isteyecekler için, girecek yer nerdeyse yok. Boş gibi görünen yerler de teker teker gitmekte. Yatırımcılar ‘dolduramadıklarını’ iddia ettikleri yeni yeni oteller inşa etmek için kuyrukta bekliyor. Yazın sıcağında kendini denize atmak isteyenler ise uzaktan bakıyor.
***
Tarihi ‘Çıkarma Plajı’nı da verin. Plajın önündeki ‘adacığı’ da unutmayın sakın. Belki oraya da bir meyhane yapılır. Hep beraber gider, rakı bardaklarımızı tokuşturur ‘Şafak Nöbeti’ de tutarız orada...
İkilemler-Keşkeler
Hayat böyle birşeydir işte. İkilemlerle doludur her dönemi, her saati, her günü, her ay’ı. Kararların çoğu ikilemler içinde verilir. Sonunda ‘kararımız’ isabetli olur veya olmaz. Seçimimiz ya mutlu eder, ya da mutsuz. Mutsuzlukla yüzyüze geldiğimiz anda da ‘keşke’ler başlayıverir hemen. “Keşke ‘şöyle’ yapsaydım...” yahut “Keşke böyle yapmasaydım...” gibi.
***
‘Keşke’leri hiç sevmem. Babamın nasihatıydı. “Keşke’leri mümkün olduğunca azaltmaya çalış hayatından. Pişmanlık duyacağın şeyleri yapma. Kararını verdikten sonra da herşeyi olduğu gibi kabul et. Keşke’lerle kendini aldatma” derdi. Mümkün olduğunca ‘keşke’siz sürdürmeye çalıştım yaşamımı. Ne kadar başardım ? Saymadım, sayamazdım da.
***
İkilemler sonucu çıkar ‘keşke’ler karşımıza. Özel hayatımızda da böyledir, toplumsal hayatımızda da. Özel hayatımızdakilerin tek ve tek sorumlusu kendimiziz. Ama toplumsal hayatımızda karşımıza çıkan ikilimlerde, genellikle bizim dışımızda gelişir herşey. Ve malesef ‘keşke’ler işgal eder her bir tarafımızı. Beynimizi de, kalbimizi de, ruhumuzu da, dilimizi de...
***
Tarihimiz de ‘keşke’lerle dolu. 50’li yıllar da, 60’lı yıllar da, 74 sonrası yıllar da... Hepsi ama hepsi ‘Keşke’ler yılları.
Keşke öyle olmasaydı ama malesef öyle işte....
-------------------------
Sokak Ağzı
“Aha gene New York macerası..Bu kaçıncı New York toplantısıdır hesabı da garışdırdıg artıg...”
***
“Kapadacan ikisini da bir yere. Anlaşmadan buradan çıkmag yok deycen. Çözüm için başga çaresi galmadı artıg.”
***
“Dillirga International Univercity için hazırlıklarda son aşamadayım. Müracaat ettim. Acaba hükümet bana da birkaç yüz dönümcük arazi verecek mi diye bekliyorum...”
***
“Hafta sonunda etrafta bir tur attım. Restoranlar dolu, barlar dolu, meyhaneler dolu, kumarhaneler dolu. Maşallah milletin keyfi yerinde...”
***
“Ben güçük bir iş yeri kurayım ekmeg paramı çıkarayım diye düşünürken bazıları büyügten daha büyüğe oynar... Memlekedde bizim gibi beceriksizler da var becerikliler da. İki ayağının üstünde durmaya çalışanlar da var, dörd ayag üstüne düşenler da”
***
“Şimdi üniversite modası var. Bu moda daha ne kadar gider bilemiyorum. Nasıl battıklarını da görecek miyim diye merak içindeyim.”