Erdinç Gündüz
1973 yılına ‘Diskotür’ etiketi taşıyan plakla giren SILA 4, Kıbrıs’ta müzik gündeminin en üst sıralarında yer alırken Türkiye’de de müzik çevrelerinin ve de basının ilgisini çekmeyi başarmıştı.
Artık Kıbrıs’taydık. Raif politikaya atılmıştı. Ben ise Bayrak Radyosu Batı Müziği bölümünde Ferahzat’la beraber, program yapımcısı ve sunucusuydum. Ankara’daki Aydın ise, Hukuk Fakültesi’nden mezun olmaya hazırlanıyordu. Aydın’ın kısa süreli de olsa eksikliğine rağmen Raif’le benim müzik çalışmalarımız durmamıştı. Sıkça biraraya gelmeye devam ediyorduk. Ortak üretimlerimiz de devam ediyordu.
Diskotür’le üç plaklık, yani altı şarkılık daha anlaşmamız vardı. Üstelik patron Antuan Şoris LP projesi konusunda da ısrarlıydı. Dört plak (sekiz şarkının) tamamlanması sonrasında 4-5 yeni şarkı kaydı daha yapacaktık ve bunların hepsi bir LP’de toplanacaktı. Plana göre, üç 45’lik plak, altı aylık dilimler içinde 1974 yazına kadar piyasaya sürülecek, 1974 yazında ise LP satışa çıkarılacaktı.
* * *
Türkiye’den sürekli sahne teklifleri gelmekteydi. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’den. Teklifler gelmeye devam ederken biz yapacağımız yeni plaklarda ürettiklerimizi nasıl değerlendireceğimiz konusunu tartışmaktaydık.
Türkiye’deki ilgili herkes bizi ya profesyonel ya da profesyonel olmaya istekli sanıyordu. Halbuki gerçek öyle değildi. Sıla 4’de hiç kimsenin müziğe profesyonel olarak devam etme niyeti yoktu. Amatör başlamış amatör devam edecektik. Ancak, daha ilerilere gidebilmemiz için, Türkiye’de çıkan ve her an çıkabilecek sahne olanaklarına kayıtsız şartsız katılmamız gerekiyordu. Üstelik de böyle olacağını taahhüt eden bir sözleşmeyle. Biz ise (dördümüz de) müziği amatörce yürütmekten yanaydık. Ferahzat ve ben, Bayrak Radyosu kadrosunda memurduk ve ikimiz de mesleğimizi çok seviyorduk. Raif politikaya devam etmekte kararlıydı. Aydın ise yıllardır, Avukat olmak, kendi ofisini açarak idealini gerçekleştirmek için olanaklarını tüm gücüyle zorlamaktaydı.
Sonuçta, sahne tekliflerine de olumlu yanıt veremedik, önceden hazırlanan plana göre, Mayıs veya Haziran 1974’de yapmamız gereken ikinci plak kaydını da gerçekleştiremedik. “Şöyle olacaktı, böyle olabilirdi, şöyle yapalım, böyle yapalım” derken zaman su gibi akmaktaydı.
Ve 1974 Temmuz’unda, sadece bizim değil, tüm Kıbrıs’ın kaderini değiştirecek ‘savaş’ kapımızı çalıverdi.
* * *
Türkiye’de savaş seferberliği havası devam ederken, Kent Plak Şirketi, ellerindeki SILA 4 şarkılarını değerlendirmek istemiş, bizden habersiz, bir SILA 4 plağı daha sürmüştü piyasaya. Bu ‘özel’ plakta bir yüzde ‘Kıbrısım’ diğer yüzde de ‘Kıbrıs Gelini’ şarkıları yer alıyordu.
Radyo müzik yayınları
Savaş, ülkede herşeyi tersyüz etmişti. Bayrak Radyosu da, savaş koşullarında, kendine düşen görevi yapmaya çalışıyordu. Türkiye radyolarında olduğu gibi 24 saatlik yayın süresince normal müzik yayını yoktu. Müzik olarak genelde sadece marşlar, kahramanlık türküleri çalınıyordu.
Ancak birinci harekat sonrasında marşlar ve kahramanlık türküleri arasında başka başka ‘özel’ şarkılar da serpiştirilmeye başlandı. Yasemin Kumral’ın ‘Girneden Yol Bağladık Anadoluya’ ve Ayten Alpman’nın ‘Memleketim’ şarkıları en sıkça çalınanlardı. Günde belki yüz, belki ikiyüz kez. Bu iki şarkıdan hemen sonra, yayınlarda kullanılan ‘özel’ şarkılar arasına, Cem Karaca’nın ‘Yiğitler Yiğitler’, ‘Hasan Kalesi’ şarkıları ve bizim ‘Kıbrısım’ da katılmıştı.