Tatlısu’da sulu tarımla uğraşan üreticiler uygulanan yanlış politikalar nedeniyle üretimden kopma noktasına geldiklerini söyledi. ‘Üretimde plansızlık’tan yakının üreticiler, her isteyenin, istediğini, istediği kadar ektiğine işaret etti, bunun gerçek üreticiyi zora soktuğuna vurgu yaptı.
Hüseyin ÖZBARIŞCI
Tatlısu’da sulu tarımla uğraşan bazı üreticiler YENİDÜZEN’e değerlendirmelerde bulundu, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle üretimden kopma noktasına geldiklerini söyledi.
‘Üretimde plansızlık’tan yakının üreticiler, her isteyenin, istediğini, istediği kadar ektiğine işaret etti, bunun gerçek üreticiyi zora soktuğuna vurgu yaptı.
TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesinden dolayı çok da etkilendiklerini aktaran üreticiler, üretim esnasındaki paranın bu yıl “iki katını” harcadıklarını ancak, ürünün yine 1-3 TL arasında elden çıktığını ifade etti.
Bu durumun kendileri açısından iyi olmadığının altını çizen üreticiler, “Bu yıl üreticiler karın tokluğuna ve borca çalıştı. Yani insanlar karnı aç kalmasın diye uğraştı. Görünen o ki, bu kimsenin umurunda değil” diyerek sitem etti.
Tatlısu’daki sera üreticileri, ülkemizde tarım konusunda bir sistem olmadığını da belirterek, tarımın sistemli bir şekilde yapılması gerektiğini söyledi. Meclisin gündeminde olan Hal Yasası’nın yürürlüğe girmesi gerektiğini de dile getiren sera üreticileri, bu yönde çalışmaların yapılması gerektiğine işaret etti.
Üreticiler ne dedi?
Adem Çil: “Ben sıfırı tükettim artık”
“Hükümet bir şekilde bu işi daha planlı ve programlı bir hale getirmeli. Önüne gelen “ben salatalık ekiyorum, ben domates ekiyorum” dediği için bu noktaya geldi… Emeklisi de bu işi yapıyor, çalışanı da bu işi yapıyor, gerçekten bu işi yapan da yapıyor….”
“Girdi maliyetleri çok yükseldi ve artık üretim yapmak çok zor. Girdi maliyetlerimiz yükseliyor ama ürünümüzün fiyatları her zaman için hep aynı. Pandemi patladığından bugüne kadar ben sıfırı tükettim artık. Gelecek seneye eksiyle başlayacağım. Buna da ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Geldi bir noktaya ve tıkandı. Sıfır tükendi. Böyle devam ederse kapatıp, iş için devletin kapısını çalmaya gideceğim. Bir kalemden yılda 50 bin TL zarar edersem, diğerin kalemin kar ettiğimde bunun zararını kapatıyorsa bu beni kurtarmaz. Hükümet bir şekilde bu işi daha planlı ve programlı bir hale getirmeli. Önüne gelen “ben salatalık ekiyorum, ben domates ekiyorum” dediklerinden dolayı bu hallere geldik. Emeklisi de bu işi yapıyor, çalışanı da bu işi yapıyor, gerçekten bu işi yapan da yapıyor. Herkes kafasına göre hareket etmemeli.”
“139 bin TL’lik zararıma 17 bin TL verdiler…”
“Geçtiğimiz kış aylarında yaşanan fırtınadan dolayı Tatlısu’da en büyük zarar edenlerden biri benim. 1,5 dönüm seram ziyan oldu 137 bin TL zarar ettim ancak bana 17 bin TL çıkardılar. Bir seram daha zarar gördü. Onunla birlikte toplamda 26 bin TL zarar çıktı. Ben de 26 bin TL’yi almadım. Sadece bir seradan 137 bin TL zarar hesapladım ve bana o sera için 17 bin TL çıktı.”
“Hal Yasası yürürlüğe girmeli”
“Bu ülkede düzenli ekimin sistemi oturması ve şu anda mecliste görüşülen Hal Yasası’nın yürürlüğe girmesi lazım. Üreticiler ürününü ucuza veriyor ama markette o ürünün fiyatı 14 TL’lerde… Aradaki fark nereye gidiyor peki? İşte o Hal Yasası yürürlüğe girmesi lazım ki, bu noktada üretici zarar etmesin.”
Mithat Kargı: “Bu yıl sattığımız domatesle, ektiğimiz ağacın masrafını ödeyemedik”
“Ülkemizde üretim sistemli olarak yapılmıyor. Herkes istediği ürünü, istediği kadar ekiyor. Bu ürünler de sistemli ve programlı bir şekilde ekilmediği için günün sonunda fiyatlar düşüyor.
“Ülkemizde üretim sistemli olarak yapılmıyor. Herkes istediği ürünü, istediği kadar ekiyor. Bu ürünler de sistemli ve programlı bir şekilde ekilmediği için günün sonunda fiyatlar düşüyor. Fiyatların aşağıda olması devletin işine gelir. Üretici bağırır ama sesini duyan yok. Biz Aralık ayından Nisan ayına kadar domatesi 1-3 TL arasında sattık. Domatesin bir fidesi 2,50 TL’dir. Yani biz bu yıl sattığımız domatesle, ektiğimiz ağacın masrafını ödeyemedik. Kaldı ki bunun başka masrafları da var. İlaç atıyorsun, traktörüne mazot alıyorsun, su ödüyorsun, işçi çalıştırıyorsun. Emeğin de cabası… Bunu devlet görmüyor mu? Bu yıl üreticiler karın tokluğuna ve borca çalıştı. Yani insanlar karnı aç kalmasın diye uğraştı. Görünen o ki, bu kimsenin umurunda değil. Ne yazık ki, hükümet zenginlerin yanındadır. Üreticiyi, köylüyü düşünmüyorlar.”
Hamza Uysal: “Üretici olarak kan ağlıyorum”
“Biz yerli ürünü üretiyoruz ki, en azından burada çıkan bir ürün dışarıdan gelmesin. Üreticinin nasıl şartlarda üretim yaptığını kimse sormuyor ve herkes kendini düşünüyor.”
“Ben seracılığı 3 yıldır yapıyorum. Tam işlerimi yoluna koydum salgın başladı. Salgın herkesi, her yeri bitirdi ama üreticiler olarak bizleri daha çok bitirdi. Çünkü ürettiğimiz ürünleri satamadık ve elimizden ucuza çıkardık. Herkes bu işin kolay yapıldığını sanıyor ama ne çektiğimizi biz biliriz. Maliyetler çok yüksek. Ürünü tarladan çıkarabilmek için yaptığımız harcamalar geçen yılın iki katı… Sattığımız ürün 3 TL, elime geçen para 2,70 - 2,80 TL, marketlere giriyorsun 7-8 TL… Bu aradaki fark nedir peki? Ben üretici olarak kan ağlıyorum. İlaçlar, mazot her şey dövize bağlı da niye bu domatesin fiyatına yansımıyor? Üreticiyi suyun dibine doğru götürüyorlar. Kurtulabilen kurtulacak, kurtulamayan da batıp, boğulacak. Biz yerli ürünü üretiyoruz ki, en azından burada çıkan bir ürün dışarıdan gelmesin. Üreticinin nasıl şartlarda üretim yaptığını kimse sormuyor ve herkes kendini düşünüyor. Bir yıl daha sabredeceğim. Oldu, oldu, olmadı ben bu işten vazgeçeceğim. Benim bekleme lüksüm yok.”
Seyfettin Yalçın: “Dövizin yüksek olması bizi çok etkiliyor”
“Dövizin yüksek olması bizi çok etkiliyor. Biz üreticilerde de hata var. Her ürünü karışık ekmeliyiz ki elimizde kalmasın.”
“Bir yıl boyunca büyük paralar harcayarak ve büyük emekler vererek ürünümüzü tarladan çıkarmak için her yolu deniyoruz ama günün sonunda üreticiler olarak zarar görüyoruz. Bugün üretimde çok sıkıntılar var. Dövizin yüksek olması bizi çok etkiliyor. Çünkü kullandığımız zirai ürünler çok pahalı. İş, ürünü tarladan çıkarmaya geldiği zaman ise o ürün tüccarın eline ucuz gidiyor. Ben şu anda 20 bin TL zarardayım. Sebzemiz güzel ama fiyatlar düşük. Turizmin kapalı olması da biz üreticileri çok etkiledi. Ürün elimizde de kalabiliyor. Bu noktada biz üreticilerde de hata var. Her ürünü karışık ekmeliyiz ki elimizde kalmasın.”