Cumhuriyetçi Türk Partisi, 2004 Annan Planı Referandumu’nun 20. yılında çok önemli bir panel düzenledi. Önemli sayıda Büyükelçi ve temsilcinin de izlediği panelde konuşmacılar dönemle ilgili düşüncelerini aktarırken Andros Kipriyanu’nun söyledikleri düşündürdü beni…
Dönemle ilgili “…maalesef nihai planda yer alan garantiler, askeri güçlerin adada uzun süre kalması vb. hususlar AKEL' in bunu desteklemesini tasavvur edilemeyecek kadar zorlaştırıyordu” dedi.
AKEL’in Kıbrıslı Rumları Referandumda oy doğrultuları konusunda serbest bırakmasına hâlâ bir savunma arar gibiydi Kiprianu…
***
Plana bakmak istedim;
‘Vatandaş, İkamet ve Kimlik’ maddesinde şunlar yazıyordu;
“19 yıllık bir geçiş süresi için veya Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılımına kadar, Kıbrıs, Yunan vatandaşlarının Kıbrıs’ta ikamet hakkını, sayıları Kıbrıslı Rum Kurucu Devlet dahili vatandaşlığına sahip Adada mukim Kıbrıs vatandaşlarının sayısının %5’ine ulaşması halinde ve Türk vatandaşlarının Kıbrıs’ta ikamet hakkını, sayıları Kıbrıslı Türk Kurucu Devlet dahili vatandaşlığına sahip Adada mukim Kıbrıs vatandaşlarının sayısının %5’ine ulaşması halinde, sınırlayabilir.”
Bu maddeyi açmaya gerek yok herhalde… ‘19 yıllık geçiş sürecini’ de dikkate alarak bu maddede öngörülen nüfus rakamıyla şimdiki nüfusumuzu kıyaslamak çok kolay.
‘Askersizleştirme’ maddesine bakıyorum;
“i)2011 yılına kadar her bir birliğin sayısı, tüm rütbeler dahil olmak üzere 6.000’i aşmayacaktır.
ii) bu tarihten sonra, hangisi önce gerçekleşirse, 2018 yılına veya Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine kadar, her bir birliğin sayısı, tüm rütbeler dahil olmak üzere 3.000’i geçmeyecektir ve;
iii) bu tarihten sonra, tüm rütbeler dahil sayısı 950’yi geçmeyecek Yunan Birliği ile tüm rütbeler dahil sayısı 650’yi geçmeyecek Türk Birliği, tamamen geri çekilmeleri amacıyla, üçer yıllık gözden geçirmelere tabi tutulur.”
Yani bugün için Planda söylenen asker sayısı güneyde 950 Yunan askeri, kuzeyde 650 Türk askeri olmasıydı.
Peki şimdiki asker sayısı ve nüfus hakkında herhalde bilgisi vardır Kipriyanu’nun diye düşünüyorum ve siyasetin önemli bir bölümünün öngörü olduğunu da belirtmek istiyorum.
Yürüyüş
Cuma günü 30 örgüt yürüyor… Meclis’e yürüyecekler…
Yürüyüş gerekçeleri; “Adamızın kuzeyinde yaratılan hırsızlık, soygun, yağma, talan, rüşvet, torpil, peşkeş, kara para aklama düzeninden sermaye de, ülkeyi yönettiğini iddia eden siyasiler de, yandaşları da nemalanmaktadır.
Sahte üniversiteler, eğitim kurumları, diplomalarla, ihalesiz yakıt alımlarıyla, vergi kaçakçılığı, yasa dışı izinler, vatandaşlıklarla, rüşvet, insan kaçakçılığı ile yaratılan bu çürümüş düzende; nüfus politikası olmaksızın imar plansız ve alt yapısız olarak sürdürülmekte, tarım toprakları inşaatlaştırılmakta, doğal kaynaklar, kıyılar, dereler, ormanlar talan edilmektedir.”
Bu ifadelere katılmamak mümkün değil. Neredeyse hergün yaşadığımız ve ne yazık artık kanıksamaya başladığımız birçok çarpıklık.
Yürüyüşe katılım önemli, hem de çok.
Tişört
İlk kez Fenerbahçe tişörtü giydim. Çocuklar Fenerium’dan alıp hediye ettiler. Türkiye için tuttuğum takım Fenerbahçe ama şimdiye kadar hiç koyu bir taraftar olmadım. Ta ki bir direniş, bir başkaldırı sembolü olana kadar.
Beşiktaş da sempati duyduğum diğer takım. O da ‘çarşı’yla başkaldırının diğer ayağı…
Sonuçta bir kulübün tişörtünü giydim. Yarınki yürüyüşün bir başka ayağında yürür gibiydim.