Eğitimin planlanması, sisteminin geleceğine ilişkin bir çaba ortaya koymaktır. Gelecekte eğitim sisteminin, ihtiyaçların ve çevredeki değişikliklerin neler olabileceğini kestirebilme gayretidir. Daha genel bir ifadeyle söylenecek olunursa eğitimi planlama; gelecekte ortaya çıkabilecek birçok seçeneği araştırmak, eğitim sisteminin hedeflerini ve değişen sorumluluklarını belirlemek ve ortaya çıkabilecek sorunlar için çözümler öngörmektedir.
Ne yazık ki, ülkemizdeki eğitim planlamasında bu ilkelerden eser yoktur… Bizde planlama; siyasi kararlar alabilmenin, temel bahanesi olarak kullanılan, sıradan bir kavramdan öteye gidememiştir. Bu durumun en güzel örneğini Atatürk Öğretmen Akademisi’ne öğrenci alınmasında yaşananlar ortaya koymaktadır…
Yaklaşık iki ay kadar önce Atatürk Öğretmen Akademisi’ne bu öğretim yılı için öğrenci alınmayacağı duyurulmuştu… Dahası bunun bir planlama meselesi olduğu ısrarla savunulmuştu… Gerçi bu planlama ile ilgili hiçbir detay veya gösterge açıklanmamıştı ama olsun, bu bir planlama meselesiydi…
Ancak geçtiğimiz haftanın son iş gününde durum birden değişti, Atatürk Öğretmen Akademisi’nin; sınıf öğretmenliği programına 10, okul öncesi programına da 10 olmak üzere toplam 20 öğrenci alınacağı duyuruldu... Hal böyle olunca da şu soruların yanıtları zihinleri karıştırdı:
· İki ay öncesinden bu güne değişen ne? Hangi planlamada hata var: İki ay öncesinde yapılanda mı? Yoksa şimdi yapılanda mı?
· Bu sefer gerçekten iyi bir planlama yapıldı mı? Yani 4 veya 6 sene sonrasında sınıf öğretmenliği ve okul öncesi öğretmenliği için gerçekten 10’ar adet öğretmene mi ihtiyaç var?
· Atatürk Öğretmen Akademisi sınavlarına katılmak isteyen birçok başarılı öğrenci, bu sınavın yapılmayacağı duyurusuyla beraber yurtdışındaki birçok üniversiteye kayıtlarını yaptılar hatta büyük bir kısmı üniversitelerinin yolunu tuttu bile… Bu öğrencilerin AÖA sınavına girmek isteyebilecekleri kimsenin umurunda değil mi?
Toplumların bugününün ve yarınının şekillenmesinde eğitimin yerini ve önemini vurgulamak bilineni söylemekten öte bir şey değildir. Hele bu bir “öğretmen yetiştirme” ise ortaya çıkan önem çok daha büyüktür. Böylesine önemli ve ciddi bir unsurun; plan ve program olmadan uygulanması asla düşünülemez…
Ancak ne yazık ki Atatürk Öğretmen Akademisi için ortaya konan uygulamalarda bir planlamadan bahsetmek mümkün değildir… Dahası eğitim bilimi ilkelerine göre alınması gereken kararların yerine, siyasi kaygılarla alınan kararların hakim kılınması, başta Atatürk Öğretmen Akademisi olmak üzere tüm eğitim sistemimizi sarmış durumda olduğunu gözler önüne sermektedir…
Özetin özeti; Atatürk Öğretmen Akademisi’nin geleceği adına yapılanlar; bir planlama değil de bir planlamama meselesi olarak karşımızda durmaktadır…
BURAYA DİKKAT
KKTC’de öğretmen olmak
Hemen herkes bilir KKTC devlet okullarında öyle kolay kolay öğretmen olunamayacağını… Önce iyi bir eğitim alacaksın, sonra aylarca belki de yıllarca mezun olduğun alanla ilgili münhal açılmasını bekleyeceksin… Ama kendi alanında da en iyisi olmak zorundasın çünkü öğretmenlik yapmak için okuduğun alanda daha binlerce mezun
İşte aşağı-yukarı bu duygulara sahip birçok genç öğretmen adayı geçtiğimiz cumartesi “öğretmenlik sınavlarında” ter döktü… Toplamda 101 öğretmenlik münhali için 1035 öğretmen adayı yarıştı… Çok kaba bir hesapla her 10 adaydan 9’u bu öğretim yılında da öğretmen olamayacak…
Zordur KKTC’de öğretmen olmak…
Ancak bütün bunlar bir yana, KKTC’de öğretmen olmak çok daha başka olguları da beraberinde getiriyor…
Hemen herkes bugünlerde “ekonomik sıkıntılarda”, “işsizlikten”, “gelecekten umutsuz olmaktan” şikayet etmekte ve bunun nedenini de eğitime bağlamaktadır… Ne yazık ki ülkemizde eğitim her gün biraz daha yara almaktadır… Hemen herkes eğitimin kalitesinden her geçen gün biraz daha geriye gittiğini dile getirmektedir… Peki, ama “suçlu kim?” sorunun yanıtında herkes topu birbirine atmaktadır… Ve ne yazık ki bu “top” da her zaman öğretmenin kucağında kalmaktadır…
Öğrencilere yön vermek, onlara bir şeyler kazandırma uğraşında olan öğretmenlerin ülkemizde başarması gereken çok daha büyük sorunları var... Bir yandan eğitimin sistemsel sorunları ile uğraşması gerekirken bir yandan da öğrencilerin çok daha sorumsuz velilerle de uğraşmak zorunda kalıyor. Bir güç gösterisi ülkesi olduk ya, gücü olan karşısındakini ama parasıyla ama makamıyla ama siyasi yakınıyla eziyor ya işte ilk ezilenlerden birisi de ne yazık ki öğretmen oluyor…
Oysa öğretmen; sınıfa girdiğinde ayağa kalktığımız kişidir… Öğretmen geleceğime yön veren kişidir…
Zordur KKTC’de öğretmen olmak…
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Okunması gereken yorum
Yeni eğitim yılı açıldı ya… Yeni eğitim yılı yeni heyecanlar, yeni başlangıçlar ve yeni umutlar demektir ya… İşte bütün bunları düşünce geçen haftaki yazımın odağına eğitimi sistemini ve “umutlarımızı” koyarak, “yeni eğitim yılından umutlu musunuz?” diye sormuştum. İşte bu yazıya çok anlamlı bir yorum geldi… Nur Karaman adlı okur, bahsettiğim yazımı sadece okumakla kalmamış, kendi değerlendirmeleri de eklemiş… İşte o yorum:
“Adaya dair hangi konuda umutluyuz ki? Ne içindeyiz, ne dışında çemberin. Hiçbir yere ait olamadan, hissedemeden uzay boşluğunda kaybolup gidiyoruz. Dünyanın farklı yerlerinde... Bu koca aidiyet boşluğunu, bu amaçsızlığı farklı şeylerle doldurmaya çalışıyoruz. Bazen sırf adaya dönüp bunları hissetmemek, yaşamamak için akademik adanmışlıkla, bazen yaşadığımız yere adaptasyonla, bazen çoklu ilişkilerle, bazen uyuşturucuyla ve daha çok şeyle bazen... Bu duygumuzun, motivasyonumuzun farklılaşması dileğiyle…”