Polis sınavı ve itibar!

Cenk Mutluyakalı

Polis sınavını geçemeyen bir gencin babası beni aramış, anlatmış, yazmıştım.
“Çocuğa mülakatta 2 soru sormuşlar, birini bilemedi, kaldı. Hazreti Muhammed'in süt annesinin adı neymiş. Böyle soru mu olur?”

Bir babanın içerlemesi, adeta, ülkenin isyanına dönüşmüştü.
Polis sınavına yönelik iddia aslında genel bir rahatsızlığın göstergesi oldu.
Hastane temel atma töreninde protokolün en önüne müftünün çıkması, açılış törenlerine dua gösterileri eklenmesi, dine dair unsurların insanların gözünün içine sokulması, hiç gündemde değilken Cumhurbaşkanı’na külliye projesi gibi onlarca gelişme sayabiliriz.

“Bilimi ve evrensel doğruları önceleyen bir akıl yok, yabancısı olduğumuz bir hayata zorlanıyoruz” demiştim.

Başka başka polis adayları da aradı, benzer şikâyetler dile getirildi.
Derken “Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Polis Genel Müdürlüğü”nden şahsıma bir “tekzip” gönderildi.
Polis Hizmetler Komisyonu üyelerinin itibarını zedelediğim iddia edildi.

“Tekzip”e göre mülakatta “hiçbir adaya bu ve buna benzer bir soru yöneltilmemiş.”

Polis Genel Müdürlüğü, “yanıt hakkı”nı aynı zamanda bir “suçlama hakkı” da zannederek, gönderdiği metinde, “Yapılan yayının gerçek dışı olduğu, ülkemizde itibarı en yüksek kurum olan Polis Genel Müdürlüğü’nün itibarını zedelemeyi amaçladığı açıktır” gibi maksadının çok ötesinde ithamlar da yaptı.

Bu “tekzip” sonrasında bana ihbarda bulun kişilerle yeniden konuştum, iddialarında ısrar ettiler.

Bunun üzerine de polise şu soruyu yönelttim:
“Sözlü sınavlar kayıt altına alındı mı?”
Gelen yanıt netti:
“Hizmete ilk girişte yapılan sözlü mülakatta yasa gereği mülakatların kayıt altına alınma zorunluluğu yoktur.”

105 kadın, 286 erkek polislik, 205 aday da itfaiye için sözlü sınava girdi.
Bu kadar çok adaya sözlü sorular yöneltildi ve hiçbiri kayıt altında değil.
Sözlü sınav yani mülakatta hangi sorular yöneltildiğine dair bir liste de yok.

O zaman neye dayanarak böyle bir soru yöneltilmemiş diyorsunuz?

*  *  *

Bir de şunu merak ediyorum.
Polis için "spor sınavı" yapılıyor, böylece güç, dayanıklılık gibi ölçütler kayıt altına alınıyor. Bir de "yazılı sınav" var ve bu da ölçülebilir bir sonuç üretiyor. Doğru, yanlış net!

Peki "mülakat" yani “sözlü sınav” nedir?
Çünkü ne sorular biliniyor, ne de hedef!
Çok göreceli değil mi?

Eğer "stres yönetimi" ya da “davranış kontrolü” gibi bir hedefi varsa, bunu, psikiyatri uzmanı bilirkişilerin yapması gerekiyor.

Çünkü bir anlamda "sohbet" kıvamındaki bu sözlü sınavla kimin niçin elendiğini ya da kimin nasıl başarılı olduğunu anlamak mümkün görünmüyor.

*  *  *

Polisliğin standardı yüksek, çok daha iyi eğitimli, fit, çevik, yüksek kültürlü, yabancı dil ve iletişim anlamında güçlü bir insan kaynağına sahip olmasını oldukça önemsiyorum.

Hele de çok kültürlü bir coğrafyada, şimdilerde onlarca farklı ülke, yaşam biçimi ve lisandan insanın yaşadığı, teknolojinin suçun önlenmesinde etkin rol oynadığı bir dönemde polis seçimlerinin çok daha ciddiye alınması gerekiyor.

Polisin hem sınav, hem terfi süreçlerini gözden geçirmenin gerektiğini düşünenlerdenim.
Umarım bu tartışma, böylesi bir dönüşüme olanak tanır.


*  *  *

Unutmadan!
Sözlü sınav dışında bir de “yazılı sınav sorusu” örneği paylaşalım sizinle, yine, en son polislik sınavından...

"Arap akınları sırasında, Larnaka yakınlarında attan düşerek şehir olan Hz. Muhammed'in halasının adı nedir?"

Hadi bir tekzip de bunun için gönderdiniz ve böylesi bilgilerin polis seçiminde neden önemli olduğunu anlatınız!

*  *  *

İşin “itibar” kısmına gelince…
Polis memurlarını hele sokakta gecesini gündüzüne katarak işini aşkla yürütenleri tenzih ederek “yükseklere” sesleniyorum.

Bence “Kutlu Adalı Cinayeti” dosyasından başlanabilir işe!
Örneğin, cinayet için “katil adaylarını” karşılayan ve infaz mahallinde keşif yapan makamları yeniden sorgulayarak…