Anlamak mümkün değil. Yıllardır süren ama bir türlü sonuçlandırılamayan bir tartışma var bu ülkede: ‘Polis’ konusu... Polis sivil yönetime geçmeli mi geçmemeli mi ? Polis kime bağlı olmalı ? Güvenlik Kuvvetleri’ne mi sivil yönetime mi ?
Tartışılacak dünya kadar sorun varken, hiç tartışılmaması bile gereken bu konu mu kaldı tartışılacak ? Polis’in Güvenlik Kuvvetleri’ne bağlı kalmasını savunanlar mı var ? Kimdir bu Polis’in sivil yönetime devredilmesine karşı çıkanlar ? Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı mı ? Kolordu mu ? Ne savunduğunun bile farkında olmayan bazı siyasetçiler mi ? Gerekçeleri nedir ? Ne olabilir ? Hiç bitmeyen ve hiç bitmeyecek olan bir ‘Olağanüstü Hal’ durumu var bu ülkede de, biz mi farkında değiliz ?
***
80’li yılların hemen başlarıydı. Bayrak Radyo-Televizyon Sendikası (BAY-SEN) Yönetim Kurulu
olarak, o sıralarda, -önce Bayraktarlık daha sonra da GKK - Komutanlığa bağlanan BRT’nin artık sivil yönetime devredilmesinin zamanının geldiğine inanmış, sıkı bir mücadeleye girmiştik. Muhatabımız Hükümet’ti. Ama çaldığımız her kapıda bize, BRT’nin sivil yönetime devrine ‘Asker’in karşı olduğu söyleniyor, “Aman sesinizi çıkarmayın” deniyordu. Buna karşın yılmamıştık. Ne pahasına olursa olsun, sonunda ‘grev’ yapma noktasına kadar da gelmiştik. Kararlıydık. Üstelik grev kararı aldığımız günler, ulusal bayramlardan birine de denk düşüyordu. Grev başladığında tüm hizmetler durmuştu. Yayınlar dahil. Kapının önünde – şimdiki L/şa Merkez Postanesi- oturuyorduk hep beraber.
Galiba ikinci gündü. Aniden bir askeri araç durmuştu önümüzde. Bir subay Sendika Yönetim Kurulu üyelerini soruyordu. Yanına yaklaştığımızda, Komutan’ın hemen bizi görmek istediğini söyledi. Birbirimize baktık ‘Bu iş burada biter...İşte son geldi’ dercesine.
Boğaz’daki GKK Komutanlık binasına vardığımızda, brikaç günlüğüne de olsa hapse atılacağımızdan nerdeyse emindik. Arabalarımızı bile bu nedenle uygun yerlere park etmiştik. Ama subay önde biz arkada GK Komutanı’nın ikinci kattaki odasının önüne vardığımızda büyük şaşkınlık yaşadık. Komutan kapıda karşılamıştı bizi. İçeriye girdik, oturduk. Çaylar, kahveler v.s. derken Komutan, “Gazetelerden hep izledim. Kulaktan da bazı bildiklerim var ama sizin ağzınızdan da duymak istedim. Grev neden ? Ne istiyorsunuz ? Hangi noktadasınız ?”
Açıklamaya çalıştık. BRT olarak sivil yönetime geçmek istediğimizi; ‘Kurum’ olmak istediğimizi ama Hükümetin buna yanaşmadığını ve Komutanlığın böyle bir şeye izin vermediğini söylediklerini anlattık. “Anlamadım ....” dedi önce şaşırarak. Ses tonu bile değişmişti adamın. “Benim olup bitenlerden haberim yok. Bu konuda hiç kimseyle de görüşmedim. Görüş de bildirmedim. Politikacılar işin kolayını bulmuşlar, topu hemen başkasına atıyorlar” dedi önce. Sonra ise, “İstekleriniz makul. Aşırı hiçbir şey yok. Benim bunlara karşı çıkmam söz konusu olamaz. Siz şimdi güle güle gidin, grevinize devam edin. Ben konuyla hemen ilgileneceğim” dedi ve vedalaşarak ayrıldık. Ertesi gün ise, Hükümetten, konuyu ciddi ciddi görüşmek için davet aldık.
BRT’nin ‘Kurum’ olma hikayesini neden anlattım ? Anlayan anlamıştır herhalde. Anlattım çünkü Polis’in sivile devredilmesi konusunda da benzeri birşeyler mi dönüyor kuşkusu içindeyim açıkçası.