POLİSTEKİ kadro sokağa yansımıyor!
Ve sokaktaki “otorite boşluğu” büyüyor.
İki polis memuru “hastanelik” ediliyor.
Öyle böyle değil, hunharca dövülüyor.
Neredeyse ölümüne…
Polis çavuşunun çenesi dağılmış, polis memurunun dilini koparmışlar, ağzında onlarca dikiş!
- “Bu benim üçüncü olayım, diyor…
- “Bıçakla saldırdılar, üzerime araba sürdüler…”
Alkollü sürücü eğer polisin işaretine uyar da durursa iki bin liraya yakın ceza ödeyecek, ehliyetini kaybedecek, eğer polisin üzerine sürer ve kaçarsa, cezası 180 lira !
***
Polisin kendini güvende hissetmediği bir ülke düşünebiliyor musunuz?
Yurttaş nasıl “güvendeyim” diyecek!
Ziyarete gidiyoruz, Girne’nin ortasında hunharca saldırıya uğrayan polisleri...
Yalnızlar!
Ülkenin tepesi de unutmuş polisini, kendi kurumunun üst rütbelileri de...
Oysa onlar bu ülkenin güvenliğini, düzenini, sokaktaki otoritesini temsil ediyor.
Giderek daha fazla “orman kanunları”na yöneliyor ülke!
Gücü olan eziyor!
Polis konuşamıyor, ağzında dikişler, dili dönmüyor, çenesini tutuyor çavuş, canı acıyor, memleketin halini anlatıyor.
* * *
Girne’de, yaklaşık 100 bin nüfusu, Yılmazköy’den Erenköy’e kadar, bir vardiyada 4 trafik polisi kontrol ediyor.
Dört!
Evet, yalnızca ve yalnızca dört!
Bir hayal etsenize hafta sonunu!
Çünkü “siyasiler”, bütçedeki “istihdam” imkanlarını öylesine hoyratça kullanmışlar ki, polis yok sokakta, hastanede hemşire yok...
Evrak işi yapan çok !
* * *
Ülkeye “çalışmaya” gelmiş şehir eşkıyaları!
Şehrin ortasında polise saldırabiliyor.
Hunharca…
Ve ülkem ‘zavallı’...
Bu küçücük yarım ada, kendi düzenini kuramıyor.
***
Mesele çalışmaya ya da okumaya gelenler değil sadece...
Çünkü “otorite boşluğu” her yerde!
En tepesinde devletin hukuksuzluk, voyvodalık, kuralsızlık!
Ve “polis” zor kurtarıyor canını...
İyi bakınız Kıbrıs’ın kuzeyindeki bu fotoğrafa, elin gözündeki çöpü görürken, kendi gözünüzdeki merteğe uyanınız artık…
İyiye gitmiyor hayat, hiç gitmiyor iyiye...