AB’nin tutumunun, Crans-Montana sonrasında herhangi bir girişim üstlenme niyetinde olmayan BM’den farklı olmadığı savunuldu. Politis gazetesi “Kıbrıs Sorunu Artık AB’nin Gündemi Dışında” başlıklı haberinde, diplomatik kaynaklara dayanarak, AB’nin, gerçekte, son dönemde özlü müdahil olduğu ve çözüm talep ettiği Kıbrıs sorununu, sorun olarak gündeminden çıkardığını yazdı. Gazete AB’nin aynı zamanda, alt yapı çalışmaları ve ekonominin güçlendirilmesine ilişkin Kıbrıs Türk toplumunun desteklenmesi programlarını sürdürmeye de niyetli olduğunu belirtti. Gazete “BM’nin son dönemde, her gidişata, hatta kamuoyuna, müzakerelerin yeniden başlamasına ilişkin sorumluluğun sadece Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın elinde olduğu ve iki tarafın aktif talebi ve olur görüşü olmadan yeni girişimleri ileriye götürmesinin söz konusu olmadığı düşüncesini taşıdığını” yazdı. Bu yaklaşımın AB tarafından da benimsendiğini, AB çevrelerinin Kıbrıs sorununa ilişkin konferansın sonucundan yoğun bir şekilde hoşnutsuz olduklarının görüldüğünü aktaran gazete, AB’nin, Kıbrıs sorununda, sadece bunu iç konu olarak çözmek istemediğini; Kıbrıs’ı, Orta Doğu bölgesinde işbirliği ve Avrupa felsefesinin oluşumunun başarısı olarak da değerlendirmek istediğini belirtti. Habere göre diplomatik kaynaklar, haftalar önce gazeteye yaptıkları açıklamada, Kıbrıs sorununda ilerleme olmamasının, gerek Brüksel gerekse Güney Kıbrıs tarafından, Kıbrıslı Türklerin kalkınmasını destekleyen, Kültürel Miras Komitesi, Kayıp Şahıslar Komitesi gibi iki toplumlun yararlandığı AB programlarının kesilmesinin talep edileceği anlamına gelmediğini ifade etti. Gazete haberinde, Kıbrıs Rum Hükümeti’nin, Brüksel’e, Kıbrıslı Türklerin gelecekteki devlet yapılarının AB’ye uyum göstermesiyle ilgili Avrupa teknokratların Kıbrıs Türk makamlarıyla ad hoc görüşmelerinin, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakereler sürecinin gelişim halinde olmaksızın devam etmesinin mümkün olmadığı şeklinde belirti gösterdiğini de yazdı.