‘PRINT YOURSELF’ ETKİNLİĞİNDE BOYALARLA DANS ETMEK

Sosyal paylaşım sitelerinden birinde gezerken bir etkinlik fark ettim geçenlerde. “Print Yourself” diye...

 

Filiz Uzun

Her insanın bir rengi olduğuna inanırım ben. Bazı insanların çok renkli, bazılarının tek renk, bazılarının ise renksiz. Her rengin de bir anlamı olduğunu. Mesela kötü anlarımızda, ruh halimizin hiç de iyi olmadığı zamanlarda kimse bize pembeler giydiremez ya da rengârenk bir renge bürünemeyiz. Tıpkı mutlu, sevinçli bir zamanımızda çok koyu renkleri tercih etmediğimiz gibi. Tabii ki her zaman durum böyle olmaz inadına, moralimiz bozukken renkli kıyafetler seçtiğimiz de olmuyor mu peki. Oluyor elbet. Ruh halimizi değiştirmek, biraz moral bulmak için.

Bazı insanları tarif ederken renkleri kullandığımı fark ettim geçenlerde. İç karartıcı konuşmaları nedeniyle “ne kadar siyah bir insan” dedim birine mesela. Hayata siyah bakanlardan çok haz etmem nedense. Çok toz pembe bakanlardan da. Renkli kişilikleri taşıyanları çok severim ama beni şaşırtan duygu yüklü insanları. Zaman zaman siyah olan, zaman zaman kırmızı, hatta pembe, mavi, yeşil.  Her rengin ayrı bir güzelliği vardır elbette hele bu renklerin hep bir arada oluşu, insana coşku katar, heyecan, sevinç.

Sosyal paylaşım sitelerinden birinde gezerken bir etkinlik fark ettim geçenlerde. “Print Yourself” diye... Merak edip karıştırdım ve aman tanrım tam bana göre bir etkinlik deyip etkinliği düzenleyene mesaj attım. Randevulaştık ve etkinlik gününden birkaç saat önce etkinliği düzenleyen Ressam Batu Gündal ile tanışmaya gittim.  Daha önce “Express yourself” ile 1.’si yapılan etkinliğin devamı olan bu etkinlik hakkında, resim hakkında, renkler ve boyalar hakkında çok hoş bir sohbet yaptık. Daha sonra heyecanla beklediğim ana geldik. Üzerime eski kıyafetleri geçirip etkinlik odasına gittik. Çok sevdiğim rengârenk boyalar ve kocaman bir beyaz tuval önüme kondu. Ben ve 11 kişi daha tuvallerin önüne geçtik. Herkes birbiri ile kısaca tanıştıktan sonra boyalara ne zaman dalacağımızın merakı ile yerlerimizi aldık. Ben o boyalarla resim yapmayacağımı, boyalara batacağımı biliyordum daha gitmeden önce.

Önce tuvalin ortasına çok sevdiğim renk olan kırmızı bir nokta koyup başladım. Daha sonra her renge parmağımla batıp tuvalime çizikler attım. Daha sonra avucumla, bir baktım ki ayaklarımı daldırmışım boyalara. Hiçbir rengin geri kalmasını istemedim. Her renge ellerim ve ayaklarımla batarak tuvalimi boyadım. Bir süre sonra iş çığırından çıkmıştı. Yüzüm, ellerim kollarım, ayaklarım ve vücudumun her yeri hatta saçlarım boya olmuştu. Sadece tuvali değil her yerimi de boyamıştım. Çok eğlenceliydi. 3 saat sürdü. Abartmıyorum 3 saat boyalarla dans ettik. Hepimiz. Yaşlarımızın bir önemi yoktu. Çocuklar gibi şendik. Çok eğlendik. Hatta yüzü gözü boyanmayanları sonra tek tek boyadık. Harika bir 3 saat geçirdim ben. Sadece ben değil etkinliğe katılan herkes. 3. etkinliği sabırsızlıkla bekleyeceğimi söylemek isterim. Ve bize bu fırsatı tanıyan Batu Gündal’a çok teşekkür ederim. Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim. Etkinlik sonrası çekilen fotoğraflara baktığımda tek temiz kalanın Batu olduğunu fark ettim. 3. etkinlikte bunu bozmak gerektiğini düşünüyorum. Haksız mıyım “Print Yourself” etkinliğine katılan arkadaşlarım. 3. etkinlikte tuvalden önce Batu’yu da boyamayı öneriyorum. Teşekkürler Batu Gündal, diğer etkinliklerini dört gözle bekleyeceğiz.

 

 

 

Batu Gündal: Ülkemde sanata katkı koymak istedim

 

F.U: Batu Gündal kimdir? Bize kendini tanıtır mısın?

B.G: 1983 İngiltere doğumluyum. 10 yaşıma kadar İngiltere’de yaşadıktan sonra ailemle Kıbrıs’a geri dönüş yaptık. Kıbrıs’ta Türk Maarif Kolejinde okudum.  Bu süre zarfında çeşitli resim kurslarına gittim. Ayrıca TMK’da GC Art sınıfında idim. Orada okuduğum yıllarda da resim üzerine eğitim alıp çalışmalar yaptım. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümüne gittim ve oradan mezun oldum. Üniversite yıllarım boyunca dışarıda ve farklı eğitim kurumlarından da resim ve tasarım kursları aldım. 6 yıl sonra eğitimimi tamamladıktan sonra 1 yıllığına Kıbrıs’a döndüm ve 3 aylık bir projede  (II. Mahmut Kütüphanesinin restorasyonu) Aziz Mevlitliler ile birlikte çalıştık. 1 yılın sonunda eğitimime devam etmek ve sanat çalışmalarım için gözlem yapabilmek için tekrar İngiltere’ye döndüm. Orada resimle ilgili freelance çalışmalar yaptım. 2008 yılında tekrar Kıbrıs’a döndüm ve 1 yıl askerlik yaptım. O günden beri de Küçük bir atölye kurarak resimle ilgili çalışmalar yapmaya başladım.

 

F.U: Atölye kurmaktaki düşüncen neydi? Burada öğrencilerinle buluşup dersler yapmak mı?

B.G: Sadece ders vermek değil, resimle ilgili her türlü çalışmalarımı gerçekleştirmek, kendi resimlerim, yapabilmek ve aldığım eğitimler doğrultusunda ve yaratıcılığımı da kullanarak sanatı insanlara tanıtmak amacıyla çeşitli etkinlikler de yapmak üzere kurdum.

 

F.U: Yaptığın resimlerini nasıl adlandırıyorsun?

B.G: Genellikle expresif resimler çalışırım. Genelde de figüratiftirler. Soyut resimlere de meyilim var. Tamamen bir tarzda çalışırım demek istemem. Hepsinden bir şeyler katmayı severim.

 

Boyaların içine dalmak

 

F.U: Bunun aldığın eğitimle bir alakası  var mı?

B.G: Hacettepe üniversitesinin en iyi yanı da buydu zaten. Çok özgür bir eğitim aldık. Herhangi bir akımdan etkilenmedik. Ancak bu kişilik yapısı ile de mümkündür veya kendini geliştirmek ve yenilemekle de. Ben çabuk sıkılan ve sıkça değişiklik yapmayı seven biri olduğum için farklı tarzlarda çalışmayı da severim ve tercihim de bu yöndedir.

 

F.U: Yaptığın etkinlikler nerden aklına geldi?

B.G: Bu yapacağımız etkinlik 2. etkinliğimizdir. İlkini 5-6 ay önce yapmıştık. “Express Yourself” etkinliğiydi. Çok beğenildi ve farklı bir çalışma oldu. Bugün yapacağımız etkinlik ise 2. olacak. “Print Yourself” adını verdik. Bu etkinlikleri yapmaktaki amacım, insanların sanata, resime yaklaşmasını sağlamak, renklerle, boyalarla haşır neşir olmalarını sağlamaktır. Tuvale dokunmanın tek şartı sanatçı olmadığını göstermekti amacım… Aslında sıradan insanlar da tuval üzerinde bir şeyler yaratabilir ve kendilerini boyalarla ifade edebilirler diye düşünüyorum. İnsanlar bu etkinliğe gelsin boyaların içine dalsın ve deşarj olup kendilerini ifade etinler istedim. Niyetimiz sanat eserleri ortaya çıkarmak değildir. Verilen renklerden dilediklerini kullanarak fırçasız, kendi bedenlerini kullanarak bir şeyler yaratmalarını sağlamaktır. Bir kuralımız yok, dileyen dilediğini tuval üzerinde yapabilirler. Sonunda da enteresan şeyler ortaya çıkıyor. Bu beni de, etkinliğe gelenleri de eğlendiriyor.

 

F.U: Herkesin bir rengi olduğuna inanırım ben… Yaptığınız bu çalışmalarla insanların nasıl bir ruh halinde olduklarını da tespit edebiliyor musunuz?

B.G: Haklısınız. Yaptığımız bu çalışmalarda karakter analizi ya da ruh hali analizi de yapılabilir belki. Herkesin daha çok kullandığı renge göre. Ancak bu işi yapmak benim alanım değildir.  Benim tek istediğim insanlar dilediği rengi kullanarak eğlensinler, deşarj olsunlar ve kendilerini ifade etsinler. Resme başlandığı ilk anlarda dikkatli dikkatli resim yaparken sonlara doğru herkesin renklere karıştıklarını, şeklin ne olacağından çok duygu boşalımı yaşadıklarını gözlemliyoruz. Sakin sakin başlayanlar bile bir süre sonra çılgınlaşabiliyor. Bunu izlemek bana keyif veriyor.

 

F.U: 1. Etkinlikten sonra ortaya çıkan resimleri ne yaptınız? Kullandınız mı bir yerde? Seni şaşırtan bir sonuç oldu mu?

B.G: Herkes kendi yaptığı resmi birkaç gün kuruyana kadar burada bırakıyor fakat daha sonra alıyorlar. Evlerinde kullanıyorlar. Beni çok şaşırtan sonuçlar oluyor. Renklerin karışımı ve insanların aktarılan duyguları beni hep şaşırtır zaten.


 

 “Resimle alakalı olmanıza gerek yok”

 

F.U: Resim yeteneği olması mı gerekiyor etkinliğinize katılmak için?

B.G: Hayır etkinliklerimize daha çok resimle hiç alakası olmayan kişiler katılıyor. Dediğim gibi amaç resim yapmaktan çok boyalarla eğlenmektir. Etkinliğe katılanlara eski kıyafetlerle katılmalarını söylüyoruz. Önlerine çeşitli renklerdeki boyaları ve renk karışımı yapacakları malzemeleri koyuyoruz. Ben kısa bir açıklama yapıyorum öncesinde, İstedikleri boyaları karıştırabileceklerini ve sulandırabileceklerini, fırça kullanılmayacağını, bunun yerine el ayak ve vücutlarını kullanabileceklerini söylüyorum. Daha sonra da onları tuvalleri ve boyalarıyla baş başa bırakıp eğlenmelerini öneriyorum. Onlar eğlenirken biz de eğlenmeleri için uygun müziklerin onlara eşlik etmelerini sağlıyoruz.

 

F.U: Bir ressam olarak herhangi bir sergiye katıldın mı? Var mı böyle bir çalışman?

B.G: Evet şu ana kadar olmadı fakat şu an kişisel ilk sergimizin hazırlıklarını yapmaktayım. Yazın başına doğru inşallah çalışmalarımı tamamlayacağımı düşünüyorum.

 

F.U: Nasıl bir sergi planlıyorsun?

B.G: Benim ilk kişisel sergim olduğu için temel bir konsept yok. Kara kalem ve acrylic çalışmalarım olacak, daha fazla figüratif çalışmalar yani insan formu üzerine de yoğunlaşacak. Enstalasyon çalışmalarım da olacak sergide. Aslında kendi iç dünyamı yansıtan bir çalışma olacak. Tamamen bana ait ve beni yansıtacak. Biraz farklı bir çalışma olacak. Kıbrıs’ta daha önce pek yapılmayan bir sergi olacak sanırım. Biraz da ülkemizdeki tabuların yıkılması gerektiğine inandığım için böyle bir çalışmayı tercih etim. Nü, yarı nü resimlerimi de sergileyeceğim.

 

F.U: Resimlerini yaparken model kullanıyor musun?

B.G: Kıbrıs’ta model bulmak çok zor. Zaman zaman modelle çalıştığım da oluyor fakat genellikle esinleniyorum. Bir fotoğraf ya da kişiden. Her zaman modelle çalışamıyorum.

 

Daha büyük mekân, daha çok insan…

 

F.U: Bu etkinliği bir show olarak planlamayı düşündün mü hiç?

B.G: İlerde olabilir belki. Daha büyük bir mekânda daha çok kişinin aynı anda renklerle çalıştığı bir etkinlik olabilir bence de. Veya kişilerin ortaya çıkardığı eserlerini sergileyebilecekleri bir sergi. Neden olmasın. İlerde çok şey yapılabilir tabii. Yeter ki insanlar sanattan boyadan renklerden uzak durmasınlar.

 

F.U: Önümüzdeki zamanlar için planladığın çalışmalar var mı?

B.G: Yazın başına doğru söylediğim gibi bir kişisel sergi planım var ve çalışmalarım devam ediyor. Onun dışında performans etkinliklerim olacak yine. Daha önce bir performans gösterimiz olmuştu Bahar Çıralı ile birlikte. Naci Talat Vakfı’nda... Yine öyle bir performans sergilemeyi düşünüyoruz.  Daha önce 1.’sini yaptığımız, bugün de sizin de katılacağınız etkinlik gibi etkinliklerimiz devam edecektir. Her türlü yeniliğe de açığım. Ve takip ediyorum. Yeni fikirlere ve önerilere de açığım.

 

 

F.U: Genç ve mesleğini yeni icra etmeye başlayan biri olarak hayatını devam ettirebilmek ve sanatını icra edebilmek için yeterine para kazanabiliyor musun? Yaptığın eserlerini satabiliyor musun?

B.G: Sadece resim yaparak tabii ki hayatımı devam ettirmem imkânsız Kıbrıs’ta... Çünkü yaptıklarımı satabilmem için sergi düzenlemem gerekiyor. Bir sanatçı yılda kaç kez sergi düzenleyebilir ve yaptıklarını satabilir ki! Bu yüzden okuduğum yıllarda kendi alanıma yakın ve zevk alarak yapacağım başka alanlarda da kendimi geliştirdim. Mesela grafik ve tasarım eğitimi de aldım. Ve birkaç öğrencim var resim dersi verdiğim. Dünya ülkeleriyle kıyasladığımızda Kıbrıs’ta sanatçıların durumu beklendik düzeyde değil ama bizler sanatlarımızı para kazanalım diye yapmıyoruz. Keyif almak, üretmek ve yaratmaktan haz duyduğumuz için yapıyoruz.


Sanat için çaba sarfetmeye hazırım

F.U: Londra gibi sanatın merkezlerinden olan bir ülkeden çıkıp gelerek Kıbrıs’ta olmaktan pişman oldun mu?

B.G: Bu kararı alırken zorlanmadım dersem yalan söylemiş olurum. “Burada ne yaparım, nasıl geçinirim, sanatımı yapabilir miyim” gibi kaygılar yaşadım tabii ki.  Ama bir taraftan da memleketimiz burası. Ailem burada. Ayrıca yapacaklarımı kendi memleketimde yapmak istedim. Kendi ülkemin de sanat yönünden değişmesini ve gelişmesinde benim de bir tutam katkım olsun istedim. Ülkemi dış ülkelere tanıtmak ve burada da resim yapılıyor olduğunu göstermek istedim. Buradan dünyaya açılmanın zor olduğunu da biliyorum ama bunun için çaba sarf etmeye hazırım.

 

 

 

Arşiv Haberleri