Fehime ALASYA
Türkiye ile KKTC hükümeti arasında imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması'nda yer alan ve 2019'da başlaması için takvimlendirilen ‘Okulöncesi eğitimde tam gün uygulaması’ lafta kaldı, hükümet mali sorun ve kadro sıkıntısını gerekçe göstererek bu konuda adım atmadı.
Eğitim sektöründeki yapısal dönüşüm adımları başlığı altında iki ülke arasında imzalanan anlaşmada kayda geçirilen ve 2019-2020 yılı öğretim yılında başlaması gereken okulöncesi eğitimde tam gün uygulaması hala uygulamaya konulmadı.
Dörtlü Koalisyon döneminde temelleri atılan ve çeşitli araştırmaların yapıldığı uygulama, UBP-HP hükümeti döneminde ‘kadro’ ve ‘finans’ gerekçesiyle ileri taşınamadı.
Eğitim Bakanlığı’ndan YENİDÜZEN’e yapılan açıklamada finans ve öğretmen kadrosu sıkıntısı olduğu için bu uygulamaya başlanamadığı belirtildi.
Açıklamada, bu iki sıkıntının aşılması durumunda uygulamanın devreye konulacağı dile getirilirken, tahmini tarih veya belirli bir zaman dilimi verilmedi.
Söz konusu uygulama ile ilk etapta okulöncesi eğitiminde ‘tam gün eğitime’ geçilmesi için gerekli çalışmaları başlatan dönemin Eğitim Bakanı Cemal Özyiğit, uygulamanın pek çok detayının çalışıldığını, yürürlüğe girmesinin mümkün olduğunu ifade etti.
Özyiğit, “Bu imkânsız değil ama bakanlık yaz tatilini uyuyarak geçirdi” dedi.
Tam gün eğitime geçişle ilgili alınması gereken önlemlere değinen Eğitim bilimciler ise uygulamanın sorunlardan arındırılıp yürürlüğe alınması gerektiği konusunda hemfikir.
Sıkıntılar giderilip uygulamaya geçilmeli…
Okulöncesinde tam gün eğitime geçilmesini YENİDÜZEN’e değerlendiren ilgili çevreler, kadro ve alt yapı konusuna değinirken, gerekli çalışmalar neticesinde uygulamanın yürürlüğe girmesi gerektiğini savundu.
İlgili çevreler ne dedi?
Eğitim Eski Bakanı Cemal Özyiğit:
“Ucundan tutulsaydı, vizyon olsaydı bu uygulama yürürlüğe girerdi”
“Şu an uygulama başlamadı. Bu bir vizyon işidir. Biz eğitimde tam günü yıllardır savunan kişileriz, Her okul grubunda pilot okullar seçilip uygulama başlanacaktı, süreç içinde tüm okullarda uygulanması amaçlanıyordu. Görevde kalabilseydik yeni eğitim yılında pilot uygulamalarla da olsa girişimizi olacaktı. Özellikle okul öncesi eğitimde pek çok konuda araştırmalarımız olmuştu.
Esas sıkıntı kadro meselesiydi, ek öğretmen ve ek ödenek olarak da bütçe ihtiyacı vardı. Tüm çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyorduk. Belli okullarda bu yıldan uygulama kararındaydık, adım atacaktık.
Protokolü imzaladılar ama geçmişte de olduğu gibi maddelerini yürürlüğe koymuyorlar. Oysa biz protokol imzalanmasa bile belli adılar atacaktık.
Bütçe çalışması da yapmıştık. Bu imkânsız değil ama bakanlık yaz tatilini uyuyarak geçirdi. Bunu daha farklı örneklerle de görebiliriz. Protokol imzalarlar ama iş uygulamaya gelince hep ötelerler…
Biz bu uygulamayı gündeme alıp kademe kademe yayacaktık.
2019’da okul öncesinden başlayarak ilk ve ortaokulları da 2021 yılında tam gün eğitime geçirecektik.
Şu anda bu konuda hiçbir çalışma yok.
Bu uygulamada en büyük sıkıntı öğretmen kadrosudur, bunun dışında yeni açılan okullarımızın binaları tam gün eğitime geçişe uygundur. Öğretmen kadrosuyla ilgili de refakatçiler, yardımcı öğretmenler, öğretmenler döngüsü ile de bir sistem kurup bunu devreye koymayı öngörmüştük. Altyapıda büyük sıkıntılar yoktu, ilkokullar üzerinde ve diğer okullarda olan bazı sıkıntılardan dolayı 2021 demiştik ama okul öncesinde hemen geçilebilinirdi. Pek çok çalışmalarımız olmuştu, ucundan tutulsaydı, vizyon olsaydı bu yıl yürürlüğe girerdi.”
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS)Genel Sekreteri Şener Elcil:
“UBP söz verip de yapmamayı alışkanlık haline getiren bir partidir, bunu garipsememek lazım”
“Bu madde Cemal Özyiğit tarafından konulmuştu. Amaç dört yaş grubundan başlamak üzere öğleden sonra eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesiydi. İki temel eksiğin giderilmesi için de çaba koyacağı öngörüsü vardı. Biri altyapı düzenlemesiydi, çünkü 4 yaşındaki çocuk hala daha oyun çağındadır. Oyuna dayalı materyaller ve altyapı gerekti. İkincisi ise çocukların bakım faaliyetini giderecek olan öğretmen yardımcıların kadrolara istihdam edilmesiydi. Şu an bu görevliler yasa dışı ve kaçak bir çalışma yaşamına sahiptirler. Şu anda 63 çalışanın sadece 23’ü sigortalıydı. Pilot olarak başlanması planlanıyordu. Bu sosyal bir ihtiyaçtır ve bu yolla buna onay veriyoruz. Şimdiki hükümetin bu konuda hala bir adım attığını görmedim ne altyapı nede personele ilgili bir açılım yok. Pakete yazıldı ama pratik olarak uygulamaya geçilemez.
Mevcut haliyle geçişi imkansız, gerekli tedbirler alınırsa ve uygulanır çok büyük rahatlıktır.
UBP söz verip de yapmamayı alışkanlık haline getiren bir partidir. Bu yüzden bunu garipsememek lazım, bunlar tipik UBP icraatıdır.
Eğitimde mevcut sorunları çözemeyen bir anlayışın yeni bir açılım sergilemesini beklemek hayaldir.”
Eğitim Bilimci Salih Sarpten:
“Bir adım dahi atılamamasının yegane nedeni plansızlık”
“Okul öncesi dönem olarak adlandırılan 0-5 yaş arası, çocuğun en hızlı gelişim gösterdiği dönemdir. Okul öncesi eğitimi; sosyo-ekonomik açıdan farklı şartlarda büyüyen çocukların ilkokul dönemindeki eğitimsel farklılıklarını azaltmayı sağlayan en önemli unsurdur. Başka bir ifadeyle söylersek, okul öncesi eğitimi bireysel anlamdaki gelişimin erken çocukluk döneminden başlanmasının yanı sıra toplumsal eğitim düzeyini de bütünlüklü olarak yükselten en önemli unsurlardan birisidir. O nedenle okul öncesi dönemdeki tüm öğrencilerin, eğitim-öğretim olanakları ile günün daha çok zaman diliminde buluşmasını sağlamak önemlidir. Bu önemden yola çıkılarak bir önceki hükümet döneminde tasarlanan Okul Öncesi Eğitimde Tam gün uygulamasına geçilmesi ile ilgili bugün hiçbir adım atılmamıştır. Zaten KKTC ile TC arasında imzalanan 2019 İktisadi ve Mali İşbirliği Antlaşması Eylem Planına bakıldığında da görülebileceği gibi Okul Öncesi Eğitimde Tam gün uygulamasının 2019-2020 yani içinde bulunduğumuz öğretim yılında başlanacağı belirtilmektedir. Oysa bu anlamda atılmış küçük bir adımdan bile bahsetmek mümkün değildir.
Öte yandan bilindiği üzere tam gün uygulamaları öteden beri tartışılmaktadır. Ne yazık ki bu tartışmanın zemini hep öğretmen mesai üzerinden olmuş, temel argüman olarak öğretmenin gün içindeki çalışma süresini artırmak dikkate alınmıştır. Oysa “tam gün” olarak tanımladığımız bu yaklaşımının eğitim-öğretim uygulamalarının hem yıl içerisindeki hem de gün içerisindeki süresinin öğrenciyle daha çok buluşmasını sağlamak, öğrenci ile pedagojiyi daha fazla süre iletişimde tutmak olmalıdır. Hiç kuşku yok ki okul öncesi bunun en önemli dönemidir. Ancak protokollere yazılanların gerçekten yapılmasını istiyorsak öncelikli olarak neyi, nasıl ve ne şekilde yapacağımızı içeren nitelikli bir eğitim strateji planımızın olması gerekliliği de aşikardır. Yazıldığı halde tek bir adım dahi atılamamasının yegane nedeninin plansızlık olduğunu düşünenlerdenim.”
Eğitim Bilimci Kemal Akkan Batman:
“Yasal alt yapı şart”
“Okul öncesi zorunlu eğitim kapsamında değildir. Aileler 1. Sınıfa dek okula göndermezse suç işlemez. Yaygınlaştırılmış dört yaş grubu ve okul öncesi dediğimiz dört yaş ve ana sınıftır. Bu iki kategorideki eğitim zorunlu eğitim kapsamında değil. Önce bu iki adım zorunlu eğitime dahil edilmeli.
Tam günden kasıt nedir bu irdelenmeli. Anne babaların çalışma saatine göre düzenlenmeli. Yasal olarak alt yapısının hazırlanması gerek. Öğretmenlerin çalışma saatlerinin üzerine çıkılacak mı inilecek mi? Çıkılırsa sendika buna hemen tepki koyacak. Yasal alt yapı şart. Öğretmenleri bu süreler dışında çalıştırmayacakları süre olmalı, daha fazla öğretmen alınmalı.
Pek çok okul buna donanım olarak uygun değil, yeterli değil. Nüfusa oranla okul öncesi okul ve sınıflar zaten yetersiz, öğrenci fazlalıkları var. Bunun yanında tam gün için kahvaltı, öğle yemeği ve uyku saati ve ara öğünleri de olacak. Bilişsel, fiziksel ve duygusal gelişimleri için bu şarttır. Çocuklar her gün okulda kaldığında nerede uyuyacak? Nerede yiyecek? Farklı oyun alanı veya etkinlikleri olacak mı? Evcil hayvanlar, bahçeler, parklar… Bu geçiş çok zor görünür çünkü bu uygulamalar maalesef yok. Öğretmenlerin yarsı kadar öğretmen ihtiyacı doğacak, bu okulları düzenlemek de maddi olanak isteyecek. Fiziksel donanım anlamında bu geçiş imkansız gibi görünüyor. Bu uygulamalar pilot uygulamalarla yapılsa veya uzun zamana yayılsa çok daha anlamlı ve gerçekçi olur.
Bu sözleşmede olan madde imkânsız gibi görünüyor… Bunlar çok ciddi uygulamalardır. Yasal altyapısı yokken bir yılda bu uygulamaya geçmek çok zor, kaldı ki bu konuşulan sınıflarda zorunlu eğitim bulunmuyor.
Okul öncesi eğitim bana göre en önemli eğitim kademesidir ve burada çocuklar önce öğretmen ve okulu sever, okul öncesi asında yaparak-yaşayarak olan bir eğitimdir. Çocuklar dokunarak, yaparak, yaşayarak, hissederek öğrenecek. Bu yüzden okullarda pek çok materyal olmalı. Bunlar yoksa sadece anlatmakla bu eğitim mümkün değil.”