Provokasyonların hedefi

Sami Özuslu

 

‘Derin devlet’ adı verilen halk düşmanı, barış düşmanı unsurlar bir kez daha sahne aldı.
Anadolu’daki Türk-Kürt barış sürecini ve Kıbrıs’ta olası yakınlaşmayı dinamitlemek için birileri yeniden düğmeye bastı.
Geçen hafta yaşananlara dikkatli şekilde bakmak ve olup bitenlerin adını koymak gerekiyor.
Güney’deki banka krizini bir sürtüşme, çatışma ortamına sürüklemeyi hedefledikleri anlaşılan bu kesimler, akıl almaz provokasyonlar deniyor.
Her ne hikmetse bir Fransız yurttaşı Lefkoşa’nın güneyinde Türk bayrağı açıyor.
Bir süredir Girne’de yaşamakta olduğu ortaya çıkan bu Fransız’ın Türkiye bayrağını tam da bütün medyanın bulunduğu yerde açmış olması kafalarda soru işaretleri yaratıyor.
Parası batmış Rumların bayrağa verdiği reaksiyon sonucu bir ‘kriz’ ortamı oluşuyor.
Bir anda bizim ‘millici’ medya ile Türkiye medyası konuyu nefret söylemine dönüştürüyor.
**
Hafta sonu ise ‘ülkücüler’ sahne alıyor.
Lefkoşa’nın işlek caddelerinde araba konvoylarıyla gezinen bu kesim kesim daha sonra Lokmacı’yı ve Arasta’yı ‘basıyor’.
Etrafta ‘yabancı’ görünümlü kim varsa ona saldıran ‘ülkücü’ grup, bir Rum yurttaşının yüzüne tükürmeye varacak kadar tacizde bulunuyor.
Olaylar karşısında tedirgin olan esnaf müdahale etmeye çalışınca, ‘ara dayağı’ yiyor.
Polis ise olanları sadece ve sadece seyretmekle yetiniyor!
**
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Arasta çarşısında yaşananları duymadıysa duysun.
Zira Rum’un vatandaşının yüzüne tükürülmesinden bir gece önce Kanal D canlı yayınında övüne övüne “Eskiden Anadolu’da yaşayan Rumlar, Ermeniler, Süryaniler Türkiye’ye dönsün” çağrısı yapan kendisiydi!
Bir mitingde “Öl de ölelim” sloganı atılınca “Bekleyin, zamanı gelecek” diye cevap veren MHP lideri Devlet Bahçeli’nin buradaki uzantıları, ‘derin devlet’le işbirliği içerisinde ‘gereğini’ yapmaya başladılar.
Benzer filmleri çok gördük, bu yüzden bu işlerin arkasının geleceğini kestirmek zor değil.
**
Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’de ‘barış’ sürecini ileriye götürmek için uğraşırken, bir kez daha görecek ki ‘derin devlet’in ucu hala Kıbrıs’tadır.
Ve şunu anlamak zorundadır ki, Anadolu’daki halklara da, Kıbrıs’taki halklara da barış, şoven unsurların değil, barış güçlerinin çabası ve dayanışmasıyla ulaşmak mümkündür.
Kıbrıs’ta sürtüşme demek, ‘bayrak fetişizmi’ demektir, milli duyguların istismarı demektir, ‘derin güçler’in semirmesi, zemin bulması demektir.
Geçen hafta yaşanan provokasyonların hedefi sadece Kıbrıs’ta kargaşa yaratmak değil, aynı zamanda Türkiye’deki çözüm sürecini de baltalamaktır.
Zira ‘barış ihtimali’ kimilerinin korkulu rüyasıdır.
Şimdi uyanık olma zamanıdır.
Hele barışa inanmayan bir hükümet ve Cumhurbaşkanı varken…