Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Girne milletvekili Fikri Toros, Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nin açılış toplantısında yaptığı konuşmada, 2020 için oluşturulan bütçenin sosyo-ekonomik sıkıntılara çözüm üretmek için yeterli olmadığını söyledi. Bütçe olgusunun sadece rakamlardan ibaret olmadığını, aynı zamanda bir performans öngören nitelikte olması gerektiğini vurgulayan Toros, CTP olarak demokrasi, insan hakları ve yoksullukla mücadelede, adil gelir dağılımı olgusuyla özdeşleşmiş her değere ilişkin ciddi hassasiyetleri olduğunun herkes tarafından bilinmesi gerektiğini kaydetti.
Ülkeler ekonomi yönetimlerini iki temel politika zemini üzerinde planlayıp uyguladığını dile getiren Toros, bunlardan birisinin para politikaları, diğerinin ise mali politikalar olduğunu belirtti. Toros, ülkemizde uygulanan para ve faiz politikaları kendilerinin kontrolü dışında olması nedeniyle, bu zeminde herhangi bir planlama ve/veya uygulama yapılmasının mümkün olmadığını ifade etti. Toros konuşmasına şu şekilde devam etti:
“YANLIŞLARDAN DERS ALMALIYIZ”
“Mevcut sistemimiz, mali yönden sürdürülebilir değildir. Bu gerçeğin idraki içerisinde, bugüne kadar sürekli hale gelen yanlışlardan ders alarak bütçemizi objektif bir zeminde tartışmak asgari sorumluluğumuzdur. 2020 bütçe yasa tasarısı maalesef istikrar sunmak yerine, sabit ve dar gelirli çalışanları daha da fakirleştirecek, ekonomik aktiviteyi azaltacak ve özel sektör sermaye yatırımlarını ürkütecek öngörülerle karşımızda durmaktadır. 15 aylık iktidar döneminde Erhürman hükümetinin bütçe disiplini yaratmak ve kamu maliyesini istikrara kavuşturmak uğruna uyguladığı politikalar, mevcut iktidar döneminde dolaylı vergilerin doğrudan vergileri aşmasıyla, maalesef tehlike altına itilmiştir.
“RAKAMLAR HAYAL KIRIKLIĞI YARATIYOR”
Bu duruma bir de Türk Lirasındaki dalgalanma eklenince, sonuçlar önce halkımızın satın alma gücünü, sonra da ekonomik çarkları olumsuz etkilemiştir. Yatırımcı, sanayici, ithalatçı, küçük esnaf, zanaatkar ve tüccar, bir bütün olarak içinde bulundukları ciddi zorlukları açıkça ve haykırarak dile getirmektedirler. Böyle bir ekonomik ortam içinde, 2020 bütçe verilerinin vatandaşa ve piyasaya umut vaat eder olması en büyük beklentiydi. Ancak bu rakamları değerlendirdiğimizde derin bir hayal kırıklığı ve endişeye kapılmamak mümkün değildir.
“CILIZLAŞACAK YAPIYA DOĞRU GİDİYORUZ”
2020 bütçesi, 2019 yılına kıyasla yüzde 14.40 oranında bir artış göstermektedir. Bütçenin sunduğu hayat pahalılığı ise yüzde 11.90 oranında öngörülmektedir. Enflasyon takriben yüzde 15 oranında öngörülürken, Türkiye’deki finans uzmanları TL’nin değerine ilişkin ciddi kaygılar belirtirken ve Türkiye tarafından gönderilmesi beklenen altyapı ve reel sektör destek miktarı belirsizliğini korurken, yüzde 11.90 hayat pahalılığı sabit gelirli çalışanların refah seviyelerini korumaya yeterli olmayacaktır. Bir başka deyişle ülke genelinde daha da cılızlaşacak bir yapıya doğru gidiyoruz.
“BÜTÇEYE DOĞRUDAN KATKI AZALDI”
2020 bütçesinde Türkiye Cumhuriyeti hibe katkılarında önemli artışlar söz konusudur. 2019 yılında bu miktar altyapı ve reel sektör desteği için 245 milyon TL ve savunma için 450 milyon TL olmak üzere toplam 695 milyon TL idi. 2020 yılı için öngörülen ise, altyapı ve reel sektör desteği için 310 milyon TL ve savunma için 650 milyon TL olmak üzere toplam 960 milyon TL’dir. Diğer yandan geçen yıl 575 milyon TL olarak öngörülen krediler kalemi bu yıl için 440 milyon TL olarak öngörülmektedir. Bu da Türkiye’nin bütçeye doğrudan katkısını azalttığını göstermektedir.
“PERSONEL GİDERLERİ YÜZDE 78 ORANINDA”
Geçen yıl Türkiye’den aktarılması beklenen 1.270 milyar TL mali kaynak, takriben 680 milyon TL olarak gerçekleştiği görülmüştür. Dolayısıyla 2019 yılında gerçekleşen ile 2020 yılında öngörülen arasındaki farka bakıldığında yüzde 105 oranında bir artış öngörüsü olduğu görülmektedir. Kaynak akışına yasal zemin teşkil eden protokolde olabilecek gecikme ve/veya sıkıntılar bütçeyi ciddi bir riske sokacak ve aslında gerçek bütçe açığını gizleyecektir. Her yıl olduğu gibi, 2020 yılında da gider kalemlerinin en büyüklerini oluşturan personel giderleri ve cari transferlerin bütçenin takriben yüzde 78’ine tekabül ediyor. Bu da yol, hastane, sağlık, eğitim ve tarım alanlarındaki acil ihtiyaçların karşılanmasına yönelik kamu yatırımlarına gereken bütçenin ayrılamayacağı anlamına gelmektedir.
“FİF’TE ARTIŞ SÖZ KONUSU”
Fiyat İstikrar Fonunun bu yıl 770 milyon TL’den 890 milyon TL’ye, yani yüzde 15.5 oranında artırıldı. FİF’in geçen yıla ait öngörüsü tutturuldu. Dolayısıyla burada bir artış olması, öncelikle petrol fiyatlarındaki seyir ve Dolar kuruna bağlıdır. Ayrıca, 2018 yazında Türk Lirası’nda meydana gelen değer kaybı karşısında, Erhürman hükümeti tarafından akaryakıt ve sigara fiyatlarına yapılan ve rekabet avantajı sunan bir düzenleme sayesinde Güney’den Kuzey’e geçen tüketicilerin yaptığı alımlarda meydana gelen artışların etkisi olmuştur.
2020 mali yılı bütçe yasa tasarısının, sürdürülebilir bir kamu finansman dengesi kurabileceği; gelir artırıcı tedbirler yanında harcama disiplini sağlayacağı; kamu kaynaklarının daha verimli kullanılabileceği ve adil gelir dağılımı sunabileceğine dair ciddi zaafiyetleri vardır. Bu rakamların ülkemiz genelinde bir fakirleşmeye yol açacağını değerlendirmekle birlikte, yanılmayı umuyorum. 2020, şüphesiz 2019’a kıyasla daha zor bir yıl olacaktır.”