Serkan SOYALAN
Şehir Plancısı kimliğinin ardında başarılı bir sporcu da olan Berkay Ramiz ile yaşamından spora uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte başarılı sporcunun sorularımıza verdiği cevaplar;
Biz sizleri Şehir Plancısı olarak tanıyoruz. Ancak bugün sporcu kimliğinizi konuşacağız. Bundan bahsederek başlayalım söyleşimize…
Ailem sayesinde spor aşkı ile büyüdüm. Öyle ki sporun içine doğdum diyebilirim. Hem annem hem de babam çeşitli spor dallarında aktif olmuş. Benim doğduğum yıllarda ise her ikisi de lisanslı tenisçiydiler. Aynı zamanda babam tenis eğitmenliği de yapıyordu. Dolayısı ile spor ile buluşmam tenis kortlarında başladı. İlkokulun ilk yıllarında basketbol kurslarına başlamış, daha sonra basketbolun yanına masa tenisini de ekledim. İlkokul 4’üncü sınıfın sonlarında ise Yakın Doğu Üniversitesi’nin kapalı yüzme havuzunun açılması ile diğer branşları bırakıp yüzmeye başladım. Yıllarca yarı-profesyonel yüzücü olarak spor hayatıma devam ettim. Ta ki lise sona gelip üniversite sınavı için hazırlanmaya başlayana kadar. Üniversite yıllarım İstanbul’da geçti ve orada bir havuz bulup üye olup düzenli antrenman yapmak çok zor olduğundan (benim okuduğum yıllarda havuz sayısı çok azdı, ancak bugün İstanbul’un nerdeyse her ilçesinde yüzme havuzu var), yüzmeye ara verip okulun basketbol takımına girerek spor hayatıma devam ettim.
Üniversiteden sonra master ve askerlik görevi de bitince adaya döndüm. Adaya döndükten sonra yüzme antrenörlüğü yapmaya, bunun yanında da triatlon sporuna (yüzme, bisiklet ve koşunun ard arda yapıldığı spor dalı) başladım. O günden beridir de hem antrenörlüğe hem de triatlona devam ediyorum. Tüm bunların yanında da üniversitede okuduğum mesleğimi icra ediyorum.
“Eğitim sistemi spora yöneltmiyor”
Ülkemizde spor yapmanın güçlüklerini nasıl sıralayabiliriz?
Ülkemiz ikliminden dolayı birçok spor dalını 12 ay yapmaya müsait bir coğrafya, ancak buna rağmen birçok dalda nerdeyse tüm dünya ülkelerinin gerisindeyiz. Başlı başına ülkemizin eğitim sistemi içerisinde çocukların profesyonel anlamda spora yönelmesi mümkün değil. Bunun yanında spor tesisleri yok denilecek kadar az. Bunların yanına spora önem vermeyen aileleri de ekleyince spora çok da yakın olmayan bir toplum ortaya çıkıyor. Doğal olarak bu ortamın içinde spor yapmak da zorlaşıyor.
Ülkemizde bir spor politikası olmaması sporumuzu nasıl etkiliyor?
Her yıl hükümetler tarafından spora milyonlarca Türk Lirası bütçe ayrılmış olsa da, bütçenin dağılımına baktığınızda (bu yıl 8 milyon futbola, 5 milyon 310 bin lira ise geriye kalan tüm spor dallarının toplamına ayrılmış) ülkemizde herhangi bir spor politikası olmadığını görebiliriz. Halbuki bireysel spor dallarına bakarsak; atletizmde 2 sporcumuz olimpiyatlara gitmiş, 1 yüzücümüz İstanbul kıtalar arası uluslararası yüzme maratonunda birinci gelmiş, farklı spor dallarında onlarca sporcumuz Avrupa’da düzenlenen yarışlarda kürsüye çıkma başarısı göstermiştir. Elbette en popüler spor olan futbola sırtımızı dönmeyeceğiz, ancak bireysel yapılan spor dallarında hem ülkemizin yurt dışında temsil edilme fırsatı hem de başarısı göz önünde alındığında bu sporlara yeterli katkının yapılmadığı açıktır. Spor için sadece maddi katkı tek başına yeterli değildir. Çocuklara spor bilincini öğretecek bir eğitim sistemi oluşturulmalı, başarılı sporcuların hayatlarını (maddi kazançlarını) spordan kazanabilecekleri, yani profesyonelleşebileceği, bir sistem yaratılmalıdır. Böylece toplum bilinci de bu yönde yaratılabilir.
Altyapılarımıza gerekli özeni gösteriyor muyuz?
Çeşitli federasyonlarda birçok kulüp kurslar düzenleyip, altyapı takımları kurmakta. Bizler antrenörler olarak herhangi bir devlet katkısı olmadan, sadece kurs ücretleri ile kulüpleri ayakta tutmaya ve sporcu yetiştirmeye çalışıyoruz. Toplum içerisinde çok sayıda yetenekli çocuğumuz olmasına rağmen böyle kısıtlı bir çaba ile çoğu zaman maalesef gerçek potansiyelimizi ortaya koyamıyoruz.
Kişisel çaba
Sporumuzu dışarıya nasıl açabiliriz?
Sporumuzu bireysel dallarda dışarıya açmayı çoktan başardık aslında. Tabii bu durum gene kişisel çabalar ile oluştu. Olimpik bir atlet ve Avrupa’da kürsüye çıkmış bir atlet olan Ramil Guliyev burada, Atatürk Stadyumu’nda, Atletizm Federasyonu’nun düzenlediği bir organizasyonda yarıştı. Yine geçtiğimiz yıllarda, orta mesafe triatlon yarışı olan Ironman 70.3 dünya şampiyonu Nicolay Yaroshenko, Triatlon Federasyonu’nun düzenlediği yarışa katıldı. Bunlar sadece bir çırpıda aklıma gelen örnekler. Yurt dışından buraya gelip kamp yapan, yarışan sporcuların yanında, bizim sporcularımız da kendi çabaları ile yurt dışına çıkıp farklı organizasyonlara katılıyorlar. Katılmakla yetinmeyip kürsüye çıkma başarısı gösterenlerin sayısı da oldukça fazla aslında. Bu noktada Spor Dairesi’nin hakkını yememek için ekleme yapmam gerekiyor aslında. Spor Dairesi az da olsa bu sporculara destek oluyor, ancak genel olarak kendi çabaları ile dememin sebebi, bu desteğin çok az olmasıdır.
Halkımız spora ve sporcuya gerekli önemi gösteriyor mu?
Ülkemiz sporunu spor geçmişi olan ve bir şekilde spora meraklı olan aileler ayakta tutuyor. Onun dışında spora verilen önem çok düşük noktalardadır. Futbol dışındaki spor dallarında sponsor bulabilmek hem spora verilen önemin düşük olmasından hem de ülkemizde doğru düzgün bir sponsor yasası olmadığından çok zor.
Hedefler
Spor alanında önünüzdeki hedefleriniz nelerdir?
Kişisel olarak kendi mesleğimden ve kulüp içinde eğitmenlik yapmaktan fırsat buldukça triatlona devam edebilmek ilk hedefim. Düzenli bir antreman programı uygulayabilmem durumunda en az 1 kere yurt dışında uluslararası bir yarışa ve en az 2 kez de Türkiye Triatlon Federasyonu’nun düzenleyeceği yarışlara katılmak istiyorum. Triatlon yarışlarının yanında, triatlonda bir arada yaptığımız 3 branşın da ulusal yarışlarına ayrı ayrı katılım göstermeye çalışmak bu yılki hedeflerim arasındadır.
Okuyucularımıza son olarak neler söylemek istersiniz?
Bisiklet Federasyonu’nun genç ve yıldız bisikletçiler için düzenlemiş olduğu milli kamp gerçekleşti 3-9 Şubat tarihleri arasında... Bu kamp kapsamında yapılan bisiklet antremanlarının 3 tanesine şahsi olarak katılma fırsatı yakaladım. Yıldız bisikletçilere abileri olarak eşlik edip elimden geldiğince destek olmaya çalıştım. Bu ülkede spora gönül vermiş biri olarak bu tarz organizasyonların artması, toplumumuzun spor bilincinin gelişmesi bu ülke için en büyük temennilerimden biridir. Son olarak da tüm araç kullananlardan ricam; bisikletlilere karşı saygılı olun, onların üzerine sürmek yerine onları trafikte kollayıp koruyun.