İnsan kendine inandığı andan itibaren değişmeye başlar.
Kendine inanmayan kendi üzerinde çalışmaz...
Başarı ise başkasından gelmez...
İnsan etrafını da kendine olan inancıyla etkiler...
Önümüzdeki yıl gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimleri için partimiz adaylık çalışmalarını sürdürürken, bir taraftan da nabız tutuluyor:
Kimileri ise negatif bir enerji yayıyor parti içine dönük olarak...
"Şu aday olursa kaybeder;
Bu aday olursa bir ümit var; ya da,
Kim çıksa kaybeder..." diye parti içine yuvarlanan, direnç kırmaya dönük bir negatif enerji...
İLKELİ SİYASET
Gitme zamanı gelmişse "dur" demenin;
Zaman geçmişse "dön" demenin;
Ve aşk bitmişse "yeniden" demenin, hiçbir anlamı yoktur" demiş şair...
Bitti mi peki bizim CTP aşkımız?
Başlamadan mı geldi son?
Çünkü; birbirine bayağı yabancılaşmış son zamanlarda dilimiz!..
Hani bizim partimizde ilke siyaseti vardı,
Kişiler üzerine siyaset yoktu?
Bu sürecin sonucunda gönül kırgınlıkları yaşanabilir ama;
Hayat da değişim üzerine kurulur ...
Eğer demokratik sorumluluk bir seçimi gerektiriyorsa, seçim yapılır...
Ama bu seçim duygudaşlığı ve ahlâki yükümlülüklerimizin temellerini sarsmamalıdır...
Ruhsal açıdan uyumlu ve uzlaşı ekseninde yapılmalıdır...
BİN BİR ÇİÇEKLİ BAHÇEDE YAŞAMAK GÜZEL
Muhalefet olmanın getirdiği olumlu bir psikoloji içinde, farklı görüşler partide yer alabilir...
Parti kesinlikle tektip bir görüşle donuklaşmamalı...
Lâkin kapı arkasında iş yapanlara, bu durumdan beslenenlere karşı ağır bir vicdani tavır sergilemek de önemlidir!..
Çünkü ; biz partililer uzlaşıya doğru bir adım öne gidersek, CTP yüz adım gider...
Bu "yenildik ya da kaderimiz" deyip, bir kenara çekileceğimiz bir yarış değil...
Bu çocuklarımıza söz verdiğimiz, özgür bir toplumda özgürce yaşam hakkıyla ilgili bir randevudur;
Bu Çözüm ve Barış ile ilgili bir randevudur...
Dünyalı olabilme randevusudur...
Ben bu savunduğum görüş ve düşüncelerimin her daim arkasındayım...
Ve ben bu randevuyu kaçırmak istemiyorum...
Ya siz?