Reçete soruşturmasının yankıları gündemi değiştirdi

Ödül Muhtaroğlu

Reçete soruşturması kapsamında, yaklaşık 10 gündür gündemin baş köşesine oturan, bazı doktor, eczacı ve vatandaşların tutuklanması devam ediyor.

Sosyal Sigortalar Müdürlüğü’nün, yurt dışında yaşayan hastalar adına reçete yazıldığı ve bazı hastaların reçetelerine bilgileri dışında ilaç yazıldığı  gerekçeleri ile polise başvurmasıyle, polis soruşturma başlattı. Polis,  bakıma muhtaç kişiler adına da  sahte reçeteler yazıldığını açıkladı.

Bazı doktorların, bazı eczanelerle anlaşarak reçeteler yazdığı ve sosyal sigortalardan haksız kazanç elde edildiği iddia ediliyor.

Sahte Reçete Düzenlenmesi meselesi ile ilgili olarak, Polis tarafından yürütülen soruşturma da, Resmi evrak sahteleme”, “Resmi evrak tedavüle sürme” ve “Sahtekârlıkla para temini” suçlarından dolayı şüpheli zanlıların tespit edilerek tutuklandıkları kaydedildi.

Polis, Ocak ayından bu yana yaklaşık 180 bin reçetenin inceleneceğini ve bu reçeteler karşılığında yaklaşık 55 milyon TL tutarında ödemenin yapıldığını açıkladı.

Öte yandan, aklımıza şu soru geliyor. Sosyal Sigortalar Dairesinde, bu reçeteleri kontrol etmekle sorumlu kişiler, uzun zamandır, bazı doktorlar adına binlerce reçete yazıldığını, ve Daire’ nin  kayba uğradığını niye daha önce fark edemediler? Bu konu da, iyice düşünülüp,  araştırılmalıdır.

Bahse konu reçete yolsuzluğu, kamu vicdanını zedelemiş ve tüm sağlık çalışanlarını derinden üzmüştür.  Bu yolsuzluğa karışanların tespit edilmesi ve adaletin sağlanması tüm toplumun talebidir.

Doktorlar ve Eczacılar, halkın sağlık sorunları ile ilgilenen, onları tedavi eden, halka güvenli ilaç tedariki sağlayan ve çok  önemli hizmetler sunan sağlık çalışanlarıdır.

Halkın çoğunluğu, mesleğini dürüst bir şekilde yerine getiren, mesleki etik kurallara riayet eden, mesai mevhumu gözetmeden, hastalara hizmet vermeyi esirgemeyen doktor ve eczacıların yanındadır.

Bu yolsuzluğa İlaç Takip Sistemi kurulmaması da fırsat vermiştir. Devlet denetim görevini yapamamıştır.Bu sistemin bir an önce kurulması, bu tür sorunların yaşanmasını engelleyecektir.

Ülkede, Sağlık alanında yolsuzluk yaşanırken, tutuklamalar devam ederken ve halk huzursuz iken, Sağlık Bakanlığının sessiz kalması da şaşırtıcıdır.Oysa, Çalışma Bakanlığı olayın başından beri aktif olarak süreçle ilgili açıklamalar yapmaktadır.

Unutulmaması gereken temel olgu, masumiyet karinesidir.Kimse, Mahkeme tarafından suçlu bulunmadıkça, suçlu muamelesi görmemeli ve ona, suçlu gözüyle bakılmamalıdır.Yargılama tamamlanmadan, insanları suçlu ilan etmek vicdansızlıktır.Kimsenin mesleki itibarı ve karakteri ile ilgili bu kadar kolay yargısız infaz yapılmamalıdır.

Herkes, devletin tek kuruşunu gözetmek zorundadır.Görevini kötüye kullanarak, haksız kazanç elde edenler varsa, tespit edilerek, gerekli cezalar elbette verilmelidir.

Ancak, şüpheli konumunda, soruşturmaya tabi tutulan ve mahkeme tarafından suçsuz bulunabilecek doktor ve Eczacılar da kamuoyunda ayni kefeye konularak, linç edilmemelidir.

Bazı yazılı ve görsel basında ve sosyal medyada, şüpheli doktor ve eczacıların sanki de suçları kesinleşmiş gibi bir muameleye tabi tutulmaları ve yargısız infaz edilmeleri kabul edilemizdir.

Bazı medya kuruluşlarının, soruşturma devam ederken, kimse mahkeme tarafından suçlu ilan edilmeden, doktor ve eczacıların, resimlerini ve isimlerini açık olarak yayınlamaları, toplumun çoğunluğu tarafından doğru bulunmamıştır. Bu konuda, tüm Basın kuruluşlarımız, daha hassas ve sorumlu davranmalıdır.

Elbette ki Medyamız, soruşturma çerçevesinde yargılanan kişilerle ilgili  halkı bilgilendirmeli ama kesin suçluymuşlar gibi yayın yapmamalıdır.Zira, Yargı, henüz kararını vermemiştir.Buna uymayan haberciler de varsa mutlaka uyarılmalıdır.

Soruşturma kapsamında tutuklanan ve Mahkeme tarafından önümüzdeki günlerde  belki de suçsuz bulunabilecek doktor ve eczacılarımızı, soruşturma ve yargı süreçlerinde rencide etmemiz gerekiyor.Yargı sürecine saygı göstermeli ve mahkeme kararlarını sabırla beklemeliyiz.

Soruşturmanın polis tarafından hızlı bir şekilde tamamlanması, suçluların tespit edilmesi, halkın en büyük beklentisidir. Zira, doktora ve ilaca ulaşmak için, binlerce hasta  endişe içinde beklemektedir.

Soruşturma sistemi, kılı kırk yararak, hassas bir şekilde sürdürülmeli, suçlu ve suçsuz birbirinden ayrılmalı, deyim yerindeyse sapla saman karışmamalıdır.Suçlu olanlar ise mutlaka cezasını çekmelidir.

Yolsuzluğa karışan kişiler olabileceği gibi, yolsuzlukla hiçbir ilgisi olmayan, süreç içinde zorluk yaşayan hastalara, vatandaşlara sadece yardımcı olmaya çalışan ve bu yönde reçete düzenleyen kişiler de olabileceğini unutmamalıyız..

Bu bağlamda, yargısız infaz yapılmamalı, kimseye hakaret edilmemelidir.Özellikle sosyal medyada kantarın topuzunun kaçtığını grüyoruz.Bu şekilde davranan kişilerle de mücadele şarttır.

Basınımız da, soruşturma sonucunda suçsuz oldukları ortaya çıkanları  gündemde tutmalı ve kamuoyuna suçsuz olduklarını mutlaka aktarmalıdır.

Soruşturma tamamlanana kadar, sigortalı hastaların mağdur olmaması, tedavi ve ilaç açısından sıkıntı yaşamaması için, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı gerekli tedbirleri almalıdır.

Yazımın sonunda şunu da belirtmek istiyorum.Bu konu, ülkede gündemin merkezine oturmuştur ve Yargı gereğini yapacaktır. Ama, ülkedeki diğer sorunların çözümünü de,  Hükümet ertelememelidir. Halk da bunları unutturmamalıdır.

Elektrik kesintileri, okullardaki sorunlar, Hastanelerdeki ilaç eksikliği, geçici istihdamların huzursuzluğu, pahalılık, yoksullaşma ve diğer sorunlar süratle çözülmeyi beklemektedir.