Siyasi partiler ‘iktidar’ı hedefler!
Programını uygulamak için örgütlenir, çalışır, üretir, programını hazırlar ve hükümete gelerek bunları yaşama geçirecek zemin arar.
Toplumun geleceğini kazanmak hatta siyaset üretmek için illa ki ‘parti’ye gerek yoktur.
Sivil toplumda da hem siyaset yapar, hem de siyasette belirleyici olabilirsiniz.
Ama partiyseniz, iktidarı hedeflersiniz.
HÜKÜMETE gelir, SORUNLARA çözüm üretir, KRİZLERİ aşar, YARINI kazanırsınız.
Tüm bunları yaparken ilkelerinizi korur, ideallerinizi yaşatır, hayatı iyileştirirsiniz.
***
Bu ‘giriş’ niye yazıldı?
Çünkü “hükümeti terk etmek” sanki bir “başarı” gibi görülüyor kimilerince...
Adeta “kahramanlık”!..
Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin ilk hükümet deneyimi değil bu!
Geçmişte de benzer krizler yaşandı.
Hükümetler terk edildi ya da terk ettirildi.
Bu kez krizi aşmak, çözüm üretmek, “gitmek” yerine “direnmek” sanırım çok daha önemli.
***
Türkiye’deki siyasi iradenin de adadaki gelişmelerden dolayı çok ‘rahat’ olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü “ezber” iyice bozuldu!..
Her yeni mali yılda, her 13’üncü maaş döneminde, her yeni bütçenin ardından bu toplumun önüne bir ‘ferman’ gelirdi!..
Ya ‘kabul ederdi’ bunu hükümetler ya da ‘sessiz sedasız’ giderdi...
Bu kez öyle olmadı!..
‘Suyuna’ gidilmedi.
‘Yok’ dendi, ‘sesler’ yükseldi.
***
Bu nasıl bir fotoğraf böyle?
Bu ülkenin ÜÇ bakanı oturuyor görüşmeye.
Oysa karşılarında ‘müsteşar yardımcısı’ düzeyinde teknik bir heyet!..
Mesele ‘teknik’ değil ki sadece!..
‘HİÇLİK’ ya da ‘VARLIK’ var önümüzde.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki iradeye yönelik Türkiye’nin gösterdiği saygı, yaklaşım, siyaset bu olmamalı...
***
Türkiye, dünyanın dört bir yanında ‘Kuzey Kıbrıs’taki demokrasi ile övünür, durur.
Çok daha ‘izah’a muhtaç şimdi.
Kıbrıslı Türklerin ‘kendi kurumlarını yönetme’ ısrarı yıllardır hep dile gelir.
CTP’nin son kararı “somut” bir adım şimdi.
Bir hükümet partisi, belki de ilk kez göze alıyor, böylesine bedel ödemeyi.
***
CTP’nin ‘çözüm üretme’ sorumluluğu vardır.
Yani en başta söylediklerim geçerlidir.
Peki Türkiye?
Bu ‘çözüm’e katkı koyacak adımı atmazsa, ‘Kıbrıs politikası’na kim inanacaktır ki?
***
‘Su yönetimi’nde dair uzlaşmazlık nereye gider, bilinmez.
‘Referandum’ dahi denenebilir.
Toplum ‘gerçeği’yle yüzleşmeli, gerekirse ‘doğrudan’ sorumluluk üstlenmelidir.
İlk ‘referandum’ Kıbrıs sorunundan önce ‘KKTC sorunu’nda olur böylece!
Böylesi bir referandumda sonucu tahmin etsem de, bu yüzleşme süreci dahi önemlidir belki de...