UBP’li azınlık hükümeti yine freni boşalmış kamyon gibi tam gaz vatandaşlık dağıtmaya devam ediyor.
AKP iktidarının ana hedefi KKTC’nin nüfus yapısını değiştirmek ve mümkünse kendi tabanına uygun bir nüfus yapısı oluşturmaktır. Bu nedenle vatandaşlık dağıtımında kurallar ve sınırlamalar istemez.
Yeni “Vatandaşlık Yasası”nın bir türlü meclise gelmemesinin nedeni budur. Kuralsızlık tam da UBP gibi partilerin işine gelmektedir. UBP ne zaman iktidara gelse ilk iş vatandaşlık dağıtımına başlar. Verilen her vatandaşlığı da yeni oy potansiyeli olarak görür.
Sonuçta Kıbrıslı Türkleri iradesi seçim sonuçlarına tam olarak yansımaz. Kim ne derse desin bu sayede Kıbrıslı Türklerin iradeleri sulandırılmaktadır.
24 Nisan 2004 referandumunda ortaya çıkan % 65’lik federal çözüm iradesi yerinde duruyor. Ama bu tarihten sonra UBP’li hükümetler nüfus yapısının değiştirilmesi için yığınla vatandaşlık dağıttılar. UBP sayesinde 2004’den bugüne on binlerce yeni vatandaşımız oldu.
Dolayısıyla olası bir referandumda kimin oy kullanacağını şimdiden düşünmemiz gerekir.
Bence 24 Nisan 2004 tarihi milat olmalıdır. Bu tarihten sonra KKTC vatandaşlığı alanlar olası bir referandumda oy kullanmamalıdır. Çünkü tam rakamı bilmememize rağmen son 17 yılda 50-60 bin civarında yeni vatandaşımız olduğu tahmin ediliyor.
Toplam 200 bin civarında seçmeni olan bir ülke için 50-60 bin rakamı % 30, yani üçte bir oranında iradenin değiştirilmesi demektir.
Bu elbette seçimler için de geçerlidir. Ama benim için esas olan federal çözüm referandumunda ortaya koyacağımız çözüm iradesinin sulandırılmaması, Kıbrıslı Türklerin gerçek iradesinin referandum sandığına yansıtılmasıdır.
Özellikle UBP çevreleri vatandaşlık konusunda hep “uluslararası hukuk böyledir, bir ülkede 5 yıl, ya da 10 yıl yaşayan kimseye vatandaşlık vermek zorundasınız” gibi sözler sarfetmektedirler.
Bu doğru değildir. Her ülke kendi koşullarına göre vatandaşlık hakkı vermek için yasa yapmakta, özellikle küçük ve nüfusu az ülkeler vatandaşlık vermemekte, ya da çok sınırlı sayıda ve çok zor koşullarda vatandaşlık vermektedir.
Bizde ise özellikle Türkiye’den gelerek buraya yerleşen hemen herkes vatandaşlık alabilmek için sürekli çaba harcamakta, hatta bu işin simsarlığını yapan belli şahıslar bu amaçla rüşvet bile vermektedir.
Türkiye değişik ülkelerden sığınmacı almaktadır. Özellikle Suriye’de yaşanan iç savaş ve bu savaşa Türkiye’nin de müdahil olması sonrasında milyonlarca Suriyeli göçmen Türkiye’ye yerleşti.
Bu rakamın 4.5-5 milyon olduğu söyleniyor. Türkiye’nin nüfusu 85 milyon civarındadır. Basit bir hesapla bu oran yaklaşık % 6 olur. Üstelik bunların tümü vatandaş da yapılmamıştır.
Buna rağmen Türkiye halkı Suriyeli göçmenlerden rahatsız oldu. Zaman zaman mahallelerde ciddi olaylar çıktı. Bu rahatsızlık hala sürüyor.
Bu arada Afganistan’da Taliban’ın yeniden iktidarı ele geçirmesinin ardından başlayan göç dalgası da Türkiye halkını rahatsız etti. Bundan dolayı muhalefet iktidarı suçlarken, iktidar da gerekli önlemleri aldığını ve göç dalgasının Türkiye coğrafyasına ulaşmaması için elinden geleni yapmakta olduğunu açıkladı.
Üstelik tahmin gelecek Afgan göçmenler de toplam 1-1.5 milyon kişi idi. Yani Türkiye nüfusunun binde 11 oranındadır.
KKTC’de vatandaşlık dağıtımı derhal durdurulmalıdır. Bunun yerine buraya çalışmaya, ya da yerleşmeye gelecek yabancı uyruklu kişilere kolaylık sağlamak amacıyla belli bir süre yaşadıktan sonra yeni bir kimlik verilmelidir.Kişi bu kimlikle ülkede serbestçe ikamet edebilmeli, çalışabilmeli, iş kurabilmeli, mal alabilmelidir.
Bu yeni kimlik alanlar sadece seçme ve seçilme hakkı alamamalıdır. Bu Kıbrıslı Türklerin iradesinin sulandırılmasını öneleyecek tek çaredir. Zaten ben vatandaşlık talep eden kişilerle yaptığım sohbetlerde asıl amaçlarının yukarıda saydığım hakları kullanabilmelerdir.
Böylece hem hükümetler üzerindeki vatandaşlık baskısı kalkacak, hem de gerçek irade ortaya çıkaracaktır.
Olası bir referandumda bu çok önemlidir. Şimdiden konuşulmalı, tartışılmalı ve önlem alınmalıdır. Hele bir de Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’ye bağlanması için bir referandum yaptırılırsa bu şartlarda nasıl bir sonuç çıkar bilemeyiz. Unutmayın yarın çok geç olabilir.