Lefkoşa Dereboyu’nda Burger Sound restoranının sahibi, genç iş insanı Yusuf Tekinay, hükümetin "memurları ön plana koyduğunu ve özel sektörde kalan emekçilerin ikinci planda tuttuğunu" belirtti, insanları iki ayrı kutuplara ayırdığını söyledi ve ekledi: "Duvara tosladık"
Hüseyin ÖZBARIŞCI
Genç İşadamları Derneği’nde Asbaşkanlık görevini yürüten ve Lefkoşa Dereboyu’nda Burger Sound restoranının sahibi Yusuf Tekinay pandemi döneminde özel sektörün ikinci plana itildiğini ve bu nedenle birçok sektörün zor durumda kaldığını söyledi.
Covid-19 süreci içerisinde hükümetin popülist kararlar aldığını söyleyen Tekinay, “Tam anlamıyla bir duvara toslamayla ikinci kez kapandık ve bu bizi çok etkiledi” dedi.
Özellikle ikinci kapanmada çok etkilendiklerinin altını çizen Burger Sound isimli işyerinin sahibi Yusuf Tekinay, böylesi durumlar için ciddi bir öz kaynağın ve B planının olması gerektiğini sözlerine ekledi.
Hem işini kurduğu ilk dönemleri, hem de son bir yıldır hayatımıza giren salgınla ilgili düşüncelerini aktaran Tekinay, “Esas hedefimiz Kıbrıslının çalışkan olduğunu göstermek” diye konuşuyor.
'Genç Girişimciler' konuşacak
Genç İşadamları Derneği’nde Asbaşkanlık görevini yürüten ve Lefkoşa Dereboyu’nda Burger Sound restoranının sahibi Yusuf Tekinay, ‘Genç Girişimciler’ yazı dizisinin ilk konuğu…
İşte Yusuf Tekinay ile yaptığımız söyleşi ve ekonomiye dair görüşleri:
- Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
- Yusuf Tekinay. 1986 Lefkoşa doğumluyum. Lise eğitimimi Lefkoşa Türk Maarif Koleji’nde bitirdikten sonra Amerika’da Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği çift ana daldan mezunum. 6 yıldan sonra ülkeye geri döndüm. Yakın Doğu Üniversitesi’nde İşletme Finans bölümünde masterlik yaptım. Askerliğimi de tamamladıktan sonra iş hayatına atıldım. Aile şirketimizin ikinci jenerasyon yöneticilerinim. Şirketimiz restorancılık, sanayi ve otel tedarikçiliği noktasında 3 farklı sektörde yatırımları bulunmaktadır. Bu salgın döneminde de medikal sektöründe de yatırımlarımıza başlayıp, piyasaya ayak uydurmaya çalışıyoruz. Evliyim…
- Yemek sektöründe hizmet veriyorsunuz. Bu sektörü tercih etmenizin sebebi nedir?
- Sektörü tercih etmemizin sebebi biraz rastlantı oldu. Sanayideki işimizden dolayı Türkiye’den birkaç arkadaşla tanışma fırsatı bulduk ve onların özelinde bir Franchise (sözleşmeye dayalı, direkt bütünleşmiş bir pazarlama sistemi) tanımamız oldu. Böyle bir fırsat çıkmışken bu sektöre girelim dedik. Ada özelinde bu şekilde yemek sektörüne girmemizin nedeni hizmet sektörünün daha uzun vadeli ve daha karlı olmasıdır.
- Genç yaşta atılım yaptınız ve iş kurdunuz. İşinizi kurarken zorlandığınız noktalar oldu mu?
- Her iş de olduğu gibi zorluklar yaşadık. Sistemin olmaması, bürokrasinin yavaş çalışması ve finansmana zor erişim açıkçası bizim için başlı başına zorluk çektiğimiz noktalardı. Yan komşunuza bakarsınız, onda olan şeyleri izin alana kadar canınızı yersiniz. Ama ondan ayrı adanın yerlisi olmamız aynı şekilde bize avantaj sağlayan etkilerdendi diyebilirim.
“Esas hedefimiz Kıbrıslının çalışkan olduğunu göstermek…”
- İş yaşamında geleceğe dair ne gibi hedefleriniz var?
- Hedeflerimiz öncelikle adamız için yatırımlara devam etmek. Katma Değerli, istihdam yaratıcı, ülke insanını kalkındıracak yatırımlara devam etmek. Sadece yemek sektörü değil, sanayi ve ticarette, ülkemize faydalı olmak. Yaklaşık 3 yıldan beridir farklı farklı sektörlerde yatırım yapmaya devam ediyoruz. Esas hedefimiz Kıbrıslının çalışkan olduğunu gösterip, gerekli şartlar oluştuğunda rekabet edebileceğini, tüm dünya standartlarında ürün geliştirebileceğini birilerine göstermektir.
- Bize biraz sektörünüzden bahsedebilir misiniz?
- Açıkçası konjonktüre baktığımızda en çok acı çeken sektörlerden biriyiz. Hem salgından, hem de özel sektörün dışlanıldığından dolayı sıkıntılar çekiyoruz. Bu dönemde kalifiye iş gücünün yurt dışına geri dönmesi de kötü oldu. Tekrardan çarkları döndürebilmek için bu iş gücünü arayıp bulmak bizlere sıkıntı yaşatacaktır. Sektörün özeti, kapanan turizm, gelmeyen öğrenci, satın alma gücünün düşmesiyle birlikte gayet riskli ve tehlikeli bir dönemde… Özel sektörün bu kadar dışlandığı bir ortamda biz yatırımcılar ne kadar dayanırız bilemem ama umarım bir an önce ekonomiyle birlikte doğru bir planlama yapılır ve sektörümüz kalkınmaya başlar.
“Girişimci bir insan, cesur olmalı, özgüvenli olmalı, hata yapmaktan korkmamalı…”
- Ülkemizde gençleri girişimciliğe teşvik edecek bir yapı var mı?
- Maalesef yok. Tüm dünyadaki örneklerden yola çıkacak olursak, girişimcilik ruhunu insanlar kişilere ilkokul düzeyinde vermeye başladı. Fikirlerini söylemede korkmayan bireyler yetiştiriyorlar. Girişimci ruhu törpüleme değil de, ona destek vererek yetiştiriyorlar. Bu da tabii küçük yaşta çocuklara özgüveni aşılamakla olabiliyor. Girişimci bir insan, cesur olmalı, özgüvenli olmalı, hata yapmaktan korkmamalı… Ama bizim ülkemizde yaklaşık 15 yıldır süregelen eğitim sisteminin gerilemesinde maalesef bırakın çocuklara özgüven aşılamayı, doğru dürüst bir eğitim bile veremiyoruz. Çocuklara küçük yaşta özgüven aşılamalıyız, aksi takdirde istediğimiz bir noktaya gelebileceğimizi düşünmüyorum.
- Pandeminin sektörünüze ne gibi bir etkisi oldu?
- Tüm sektörlerde olduğu gibi %70’e yakın ciro kayıplarımız oldu. Aynı zamanda kirada olduğumuz için de çok ciddi öz kaynak kaybımız oldu. Ayakta durabilmek için kiramızı ödedik, kadromuzu tutabilmek için onların maaşlarını ödemek zorunda kaldık. Yarım bir şekilde açılmış olsak da ancak da çarkı döndürebildiğimiz için gene cepten yemeye devam ettik. Bir şekilde ayakta durabildik ama doğaldır ki yarı yarıya negatif oldu. Esas olarak bundan çıkışı tartışmak gerekiyor. Çünkü pandemiden çıkmak da bir anlamda bir planlama getirecektir. Pandemi döneminde şunu anladık ki, bu gibi durumlar ciddi bir öz kaynağın ve B Planının olması gerekir.
- Özellikle son 1 yıl içerisinde birçok kişi işsiz kaldı, birçok iş yeri de kapandı. Genç bir girişimci olarak bu durum sizi korkutuyor mu?
- Muhakkak ki ediyor. Bir mahallede herkes mutsuzsa doğal olarak siz de mutsuz olursunuz. Harcama gücü olduğu sürece bizi de ister istemez etkileyecek bir olgu olduğunu düşünüyorum.
“Bazı şeyleri öngöremeden hareket ettiğimiz için gidip duvara tosladık”
- Son 1 yıl içerisinde iki kez kapanmaya gittik. Bu durum sizi ve işinizi nasıl etkiledi?
- Birinci kapatma biraz şok olduğu için biz tabii o an etkilerini çok hissedemedik. Dediğim gibi öz kaynaklarımız vardı, bankalardan borçlanmamız vardı. İlk kapanmada şok dalgasıyla öz sermayemizle idare etmeye çalıştık. Çok etkilenmedik. O süreçte alınan borçların ödeme tarihlerinin gelmesi, yatırımlara başlamamız ve nakit akışının düze çıkmasıyla istihdam geçişini yakalamamız sonrasında yeniden kapanmak zorunda kaldık. Bizleri üzen şuydu ki, ikinci dalganın geleceğini bile bile hükümet olarak bazı şeyleri öngöremeden hareket ettiğimiz için gidip duvara tosladık. Özel sektördeki bizler, bu tarihlerde ikinci dalga geleceğini her fırsatta söyledik ve ona göre önlem alınmasını söyledik. Ama maalesef popülist kararlar, hükümetin değişmesi ve bunun gibi bir sürü sebepten dolayı tam anlamıyla bir duvara toslamayla ikinci kez kapandık. İkinci kez kapanmamız bizi çok etkiledi. Çünkü geriden gelen birikmiş borç yükü, geriden gelen öz sermayenin erimesi ve tekrardan bir bilinmezliğe sürüklenilmesinden dolayı çok acılar çektik.
“Hükümetteki bir partide kurultay süreci ve iç çatışmalar tamamıyla karar alma mercilerine etki etti”
- Bu süreçte hükümetin aldığı önlemler yeterli midir? Ne yapılmalıydı?
- Bu dönemde karar alıcı mercii olmak gerçekten çok zor. Özellikle kamuya bağımlı bir yapımızın olması ve özellikle sağlık konusunda memurdan korkarak bazı kararların alınamıyor olmasından dolayı birçok eksik önlem alındı. Üzüldüğümüz şey şuydu ki, bu dönemdeki iki hükümet de tamamıyla kendi çalışanını ön plana koyup, özel sektörde kalan emekçileri ikinci planda tutarak iki ayrı kutup yaratması, gelen yardımların doğru bir şekilde aktarılamaması ve yine gelen yardımların zamanında verilememesiydi. Şu anda hükümette olan bir partide kurultay süreci iç çatışmalar tamamıyla karar alma mercilerine etki etmiştir. Bu dönemde farklı kafalardan da farklı sesler çıktı. Bunlar da kafa karışıklığına neden oldu. Özel sektör ve yatırımcı için en büyük zarar buydu. Kafa karışıklığı ve geceden sabaha değişen kararlar…
- Ülkemizde bir sistemsizlik söz konusu… Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Ülkemizde hükümetler değişir ama devlet kalıcıdır. Devletin bir master palanı olması lazım. Maalesef bizde kendi partilerinden bile değişen bakanlar olduğundan 2 aylık, 3 aylık kafaya buyruk işler yapılmaya çalışıyor. Hepimiz de biliyoruz ki, son 1 yılda tüm bakanlıklarda değişime gidildi. Seçtiğimiz insanlar bile kendi sistemini oturtamamışken, bu sistemsizliği nasıl aşarız açıkçası kafamızda bir soru işareti var. Biz gençler olarak seçeceğimiz vekilleri kişiler üzerinden değil, sistemler üzerinden seçmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
- Son olarak sizin gibi genç yaşta girişimci olmak isteyen arkadaşlarınıza ne gibi tavsiyelerde bulunabilir siniz?
- Ben yurt dışından geldikten sonra ülkemizin ne kadar farklı çalıştığını ancak hiçbir şeyin imkânsız olmadığını gördüm. Gençler, alışılmışlık çaresizlik noktasında kafalarını açık tutsunlar. Bugün cep telefonumuzla dünyaya açılabildiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Sırf ambargoların altında yaşıyoruz diye pes etmememiz gerekir. Dünyanın herhangi bir yerinde de aynı mücadeleler veriliyor. Tek farkımız, biz onlardan daha fazla mücadele veriyor olmamızdır.