22 Ocak saldırısı çok can yakıcıydı.
Cezası da buna paralel gelişti: Hapis
2 ay, 4 ay, 6 ay önemli değil.
Bu toplumun “gösteri ve yürüyüş hakkı”nı kirleten, “fikir ve anlatım özgürlüğü”nü çiğnemek isteyen bir “saldırı”ya hapis cezası verilmeliydi.
Öyle de oldu.
Denizin ötesinden buraları “hedef gösteren” otoriter güçler umarım Kıbrıslı Türklerin toplumsal değerlerine saygı göstermeleri gerektiğini anladı, öğrendi, ders aldı.
* * *
22 Ocak saldırısını sadece Afrika gazetesine yönelik olarak kabul edemeyiz.
Özgürlüklerimize bir saldırıydı.
Polisin “linç girişimi”ne gözcülük yaptığı bir utanç günüydü! (Ve halen “bulunamadı” denilen 9 saldırgan var, unutmayalım...)
Meclis’in tepesinde dikilen “bayrak”la meydan okunmuş ve “fetih” mesajı verilmişti.
İşte bu niyetlerin tümü demir parmaklıklar ardına gönderildi.
* * *
Hakim bir kez daha hatırlattı.
“Yurttaşlar, önceden izin almaksızın, silahsız ve saldırısız toplanma veya gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir.”
Bu evrensel hak, örneğin Türkiye’de yitirilmiştir.
Dört elle sarılmamız, göz bebeği gibi korumamız gereken bir özgürlüktür.
Basın özgürlüğü de öyle...
Hep birlikte gördük, Altan kardeşlerin nasıl hapse gönderildiğini...
* * *
Yargı süresince tüm baskı ve tehditlere rağmen dirayetli duran yargıç Tacan Reynar’ın sözleri de ders niteliğindedir.
Bu sözler umarız ‘gerilim fitilinin ateşlendiği’ yere kadar ulaşarak bir insan hakları ve demokrasi öğretisine dönüşür.
“Demokratik ve çoğulcu toplum olma amacıyla hareket eden her topluluk, öncelikli olarak farklı düşünenlere tahammül göstermeli, demokrasinin gelişmesi ve hukukun üstünlüğü için yasaları ihlal etmemelidir.”
* * *
Adaletin ürettiği bu sonucu “çifte uyruklu yurttaşlara bir mesaj" diye niteleyenler ise gerçekten tehlikeli bir yoldadır.
“Suç” yerine “uyruğu” öne çıkarıyorlar.
Kendilerine bir “oy deposu” gördükleri yoksul insanların sırtına basıyorlar!
İyi ki onca çürümüşlük içerisinde halen dirayetli ve çağdaş yargıçlarımız vardır.