Röportajın sonunda neler hissettim?

Cenk Mutluyakalı

Röportaj notları


Anastasiadis ile röportajımızı tamamladık.
Elbette sınırlı süre olmasa çok daha fazla sorumuz vardı ve saatlerce konuşabilirdik.
Hem zaman azdı, hem biz gazeteciler çoktuk!
Ve o kocaman gövdeli ateş ağaçlarının gölgesinde yürürken, Kıbrıs'ın iki yanından gazeteciler "zor dostum zor" diyen gözlerle baktık, birbirimize...

Neler düşündüm.

  • Anastasiadis bu seçimde aday. Ve yeniden seçilirse, belki, ‘cambazlık’tan vazgeçer.
  • Muhtemelen Akıncı da 'aday'... Yani tam güneydeki seçim bitti derken, bu kez kuzeyde yeni bir seçim sıraya girecek.
  • "Olmazsa kendi yolumuza gideriz" lafı aslında Anastasiadis için daha gerçekçi! Çünkü yolu çok fazla taşlı, dikenli değil. En azından onlar 'dünyalı' ve 'bağımsız' yaşıyor!
  • Müzakerelerin “kapalı” olması, iki lidere de “oyun” alanı yaratıyor.
  • Liderler pozisyonlarını sıkı sıkıya tutuyor. "Birleşme" görüşülüyor ama zihinler "iki ayrı yapı"ya çalışıyor. Kimse kendi toplumlarına “bu statüko aşkından vazgeçiniz” diyemiyor… Her lider, kendi “alıştığı” su ile yıkanıyor!
  • Anastasiadis bal gibi de “ön koşullar” ortaya koyuyor ama “yok öyle bir şey” diyor! Usta bir satranç oyuncusu gibi!
  • Her iki lider de kendi "mağduriyetini" öne çıkarıyor, “suçlama oyunu”nu seviyor.
  • İstek var, cesaret yok! "İrade" var mı? Emin değilim.
  • Kıbrıslı Rumların en önemli korkusu ve travması, Kıbrıslı Türklerin en büyük güvencesi ve arzusunu oluşturuyor. 
  • Anastasiadis, aslında “federal çözüm”ün doğasında yer alan siyasi eşitliğe dair adımları pazarlık unsuru gibi görürken, Akıncı da güneyde yaşayan insanların travmasını yeterince içselleştirmiyor.
  • "KKTC"nin Türkiye'ye doğru evrildiği bir süreç var, "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin de "yarım"a kilitlendiği “tuzumuz kuru” halleri. Biri “dünya”yı feda ediyor, diğeri yurdunun yarısını…
  • İşin aslı, her iki taraf “korkuları”nı yenemezken, aslında onları yok etmiyor, tam aksine büyütüyor.
  • Anastasiadis’in “ortak basın toplantısı ile yakınlaşmaları açıklayalım” önerisini Akıncı’nın reddettiği gerçek. Ancak “ret” gerekçesi, bu önerinin “zamana oynamak” olarak görülmesi…
  • Yine de halklar “ne olup bittiğini” öğrenmek fırsatını yitiriyor!
  • Hedef değilse de "yöntem" değişmeli, yoksa, daha çok röportaj yaparız bizler, bizden sonraki nesiller....
  • Cenevre için halen şans var… Anastasiadis “ne önerirsem karşı tarafı zorda bırakırım” diye hareket ederken, Akıncı da “toprak ve garantiler” yönündeki yumuşak karnını deşifre ediyor.
  • Akıncı, “tüm başlıkları görüşelim, bitirelim” diyor, bunun içinde toprak ve garantiler de var aslında. Bu nedenle Cenevre önerisi için Anastasiadis’i anlamak zor, “birlikte basın önüne çıkalım” önermesini reddettiği için de Akıncı’yı…
  • Ve son bir soru: “Çözümsüzlüğün bir rantı varsa eğer, kim yiyor bunu, hangi toplum daha fazla?”
  • İşte bu da kuzeyin “bas bas bağırdığı” ayıbı!

Röportajı okumak için TIKLAYINIZ