BİANET.ORG
Çiğdem Öztürk
Rosa 95 yaşında, Arjantin büyükannelerinden; 37 yıldır Cunta'nın kaybettiği kızının ve tüm kayıpların peşinde. Seslerini duyurmak için dünyayı dolaştı, 1998'de İstanbul'da Galatasaray'da oturanlar arasında da yer aldı.
Rosa Tarlovsky sesleniyor:
*** Siz de yirmi iki yıl sonra torununuz Guillermo ile buluştunuz. İlk karşılaşmanız nasıl oldu?
Gayet net hatırlıyorum, çok heyecanlı bir andı. Buluşmanın ayarlandığı hukuk bürosundaydık, 1.80’lik, uzun boylu bir oğlan çocuğu gördüm ve dedim ki: “Ben senin anneannenim.” O da bana disiplinli bir ifadeyle, “Biliyorum nene,” dedi.
Huzur dolu bir andı. Torunlarımla aram iyi. Ne yazık ki büyük torunum Mariana Eva Perez üç yıldır Almanya’da yaşıyor. Az görüşüyoruz, ama telefonla konuşuyoruz. Öteki torunum, bulduğum, toplama kampında doğan torunum Buenos Aires’in dışında yaşıyor, şehir merkezinde değil.
Oraya gitmek kolay olmadığından bazen beni almaya geliyor, eve gidiyoruz ve torunumun çocuklarını görüyorum. Çok tatlı, iyi huylu, sevimli, iyi eğitimli iki kızı var. Büyükbüyükanne olduğum için kendimi çok mutlu hissediyorum.
*** Diktatörlük döneminde örgütlenmek için de çok mücadele etmişsiniz.
Örgütlenmek hiç kolay olmadı, her şey çok zordu. Başta, diktatörlük döneminde gizlice bir araya geliyorduk, pastanelerde buluşuyorduk, sanki aramızdan birinin doğum gününü kutluyormuş gibi yapıyorduk, masanın altından notlarımızı değiş tokuş ediyorduk. Bazen de bazı büyükanneler evlerini açıyordu, ama hep gizli gizli.
Planlar yapıyorduk, yeni kanıtların peşine düşüyorduk. Tıp, genetik bilimi çok ilerledi, biz de bunları yakından takip ediyoruz. Hakikatin ortaya çıkması için, adalet için, hafıza için, hiçbir şey unutulmasın diye mücadele ediyoruz. Şimdi aradan 30 yıl geçtikten, anayasal hükümetler kurulduktan sonra da biz bu mücadeleyi sürdürüyoruz. 115 kayıp torunu bulduk. Onlar gerçek kimliklerini öğrendiler, hepsi iyi insanlar, özgür insanlar ve sevdikleri meslekleri yapıyorlar. Biz bunun için onlara özgürlük verdik. Onlar yaşarken kaybedilen torunlar, biz hayat arıyoruz.
*** Kendi rızasıyla test yaptıran çok kişi var mı?
Bir sürü çocuk geliyor ve kimlikleriyle ilgili şüphelerini dile getiriyor. Ama elbette hepsi bizim torunlarımız değil. Bazılarını hemencecik eliyoruz, çünkü hikâyesi bizimkilerle örtüşmüyor. Aklında şüpheyle gelen herkes bizim torunumuz olsaydı, şimdiye hepsini bulmuştuk. Onları karşılayan, dinleyen ve önerilerde bulunan profesyonel bir ekibimiz var, onlara Ulusal Genetik Bilgi Bankasına gitmelerini öneriyorlar. Gen testlerinin yapılması için kan vermeleri gerekiyor. Böylece gerçek kimlik ortaya çıkıyor, mesele aydınlanıyor.
*** Büyükanneleri başta kimler destekledi? Buenos Aires’ten destekleyen çok oldu mu?
Başta çok az arkadaşımız vardı, ailelerimiz bile ne yaptığımızı bilmiyordu, bir yandan normal hayatlarımızı sürdürüyorduk. Ama yurtdışına çıktığımızda büyük destek aldık. Dünyanın birçok köşesine gittik ve başımıza gelenleri anlattık, dayanışma gösterdiler, destek verdiler, samimiydiler.
Çok geniş çaplı bir destek görüyorduk. Bu sayede dünyada tanınır olduk, dünya Arjantin’de neler olup bittiğini öğrendi. En çok yardım eden ülkelerin başında Kanada geliyor, bize her anlamda destek verdiler, maddi yardım da yaptılar. Ayrıca Avrupa’daki bütün diğer ülkeler de yardım etti. Bütün bu ülkelerdeki insan hakları komisyonları tarafından büyük bir ilgiyle karşılandık.
*** İstanbul’ gelip Cumartesi Anneleri’ni ziyaret etmiştiniz.
Türkiye’de yakınları kaybedilenler bizim bu işi nasıl yaptığımızı öğrenmek istiyordu. Biz de bu çağrıya yanıt verdik. Her ülkenin benzerlikleri vardır, ama her ülkenin kendine has sorunları da vardır. Oradakiler sadece anneler değildi, cumartesileri herkes birlikte yürüyordu; anneler, kardeşler, kuzenler, amcalar, çocuklar hep birlikteydi.
Kendi geliştirdikleri yöntemler vardı. Yere yakınlarının fotoğraflarını koyuyorlardı, mum yakıyorlardı. Tecrübemizi onlara aktardık, eğer bizim tecrübemizden yola çıkarak kendi mücadelelerine uyarladıkları işe yarayan bir şey olduysa ne mutlu bize. Ama İstanbul’a yaptığımız gezi çok faydalı oldu.
*** Türkiye’deki Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan haberleştiğiniz kimse var mı?
Yok, ama hatırası hep taze. Onları hep hatırlıyoruz. Bizi çok güzel karşılamışlardı. O zamanlar Arjantin’de artık anayasal bir hükümetimiz vardı, İstanbul’a geldiğimizde bizi Arjantin Konsolosunun aradığını da hatırlıyorum. Herhangi bir şeye ihtiyaç duyarsak bize yardım etmeye hazır olduğunu söylemişti, ama ne mutlu ki hiçbir ihtiyacımız olmadı.
DEVAM EDECEK