Rusya’nın, Ukrayna topraklarında bir zafer elde edemeyeceği anlaşıldı.
Bunun nedeni de, Ukrayna’da giriştiği askeri ve jeopolitik macerada başarılı olamayacağına dair söylemlerin, sadece Batı’nın giriştiği bir propaganda kampanyasından ibaret olmamasıdır.
Rusya öteden beri attığı ve devam ettirdiği bazı adımlarla Ukrayna’da kazanamayacağı gerçekliğini kabullenmiştir.
Savaşın başında Rusya’nın doğrudan ya da dolaylı olarak ilan ettiği hedefler çok iddialıydı.
Bu hedeflere ulaşamadığı gibi, Ukrayna’nın uluslararası dayanışma eşliğinde verdiği tepkileri hesaba katmak zorunda kaldı.
Rusya’nın savaşın başında ilan ettiği hedefler, direniş karşısında zaman içinde değişime uğradı:
a. Rusya’ya göre Özgün bir Ukrayna kimliği tarihsel olarak var olmamıştır. Yani bugün Ukraynalı diye tanımlanan topluluk aslında Rus ulusunun bir parçasıdır. Ukrayna devletinin kontrol ettiği topraklar da tarihsel olarak Rusya’ya aitti!
Rusya artık bu iddiayı ileri süremiyor. Tam tersine, Ukrayna halkının özgün kimliğini kabullenme eğilimini açığa vuruyor ve hatta Ukraynalılar’ın savaşcı-mücadeleci bir halk olduğunu teslim ediyor
b. Rusya'ya göre, Ukrayna devleti ‘yapay olarak üretilmiş bir yapı’ olduğu için var olma hakkına sahip değildir. Böylece Ukrayna, ancak ‘Rus devletinin kontrolünde’ bağımlı siyasi bir entite olarak varlık gösterebilirdi!
Rusya bu iddiasını da terk etmek zorunda kalmış ve Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak var olmasına itiraz etmeyeceğini, var olan sorunun egemen iki devlet olarak Ukrayna ve Rusya arasındaki bir ‘toprak meselesi’ olduğunu ilan etmiştir.
Bunun ötesinde, Ukrayna ile masaya oturarak bir barış anlaşmasıyla sorunu çözümlemeyi kabullenme eğilimine girmişti.
Zaten, Ukraynayı destekleyen uluslararası blok da, savaş yerine diplomasiye dönülmesi için Rusya’ya baskı yapmaktadır.
c. Ukrayna’nın ‘Naziler’ tarafından yönetildiği ve bu ülkenin doğusunda bulunan halkın insan haklarının ihlal edildiği’ Rusya tarafından hem iç hem de dış kamuoyuna pompalanan başlıca argümanlardan biriydi. Yani hiç kimse, ‘Naziler’e karşı girişilen bir ‘askeri operasyon’dan kuşku duymamalıydı!
Rusya’nın, saldırgan tutumuna ek olarak, savaş hukukunu da ihlal eden uygulamaları sonucunda bu argümanın sadece propagandadan ibaret olduğu anlaşıldı.
Ama daha da önemlisi, Rusya’nın da artık bir Nazi yönetimine karşı mücadele verdiği yalanından vazgeçmek zorunda kalmış olmasıdır.
d. Rusya kendisi için tehdit oluşturduğu için, Doğu Avrupa devletlerinin NATO üyeliğine son verilmesini ve herhangi bir bölge ülkesi NATO’ya üye yapılmamasını talep ediyordu. Bu amaçla, Rusya ve Batı, NATO’nun Doğu Avrupa’dan geri çekilmesini öngören yeni bir güvenlik sistemini konuşmaya başlamalıydı!
Rusya’nın bu konudaki geri adımının ne kadar güçlü olduğu, Isveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusuna gösterdiği tepkiden anlaşılabilir.
Rusya, İsveç ve Finlandiya’nin NATO’ya üyeliğine artık karşı değildir. Sadece, Rusya için tehdit oluşturabilecek NATO askeri altyapısının bu ülkelere yerleştirilmesine karşıdır!
Hatta, Rusya, daha büyük bir açılım yaparak, Ukrayna’nın bile normal koşullarda NATO’ya üye olmasına karşı olmadığını, ama mevcut koşullarda ‘Ukrayna ile Rusya arasında bir toprak meselesi’ yüzünden, bu ülkenin NATO üyeliğinin mümkün olamayacağını dile getirmeye başlamıştır.
e. Rusya’nın Ukrayna’da girişeceği bir eyleme karşı NATO’nun müdahil olmasına Rusya en sert şekilde karşılık verecekti!
Hatta, Batılı ülkelerin Ukrayna’ya yaptığı askeri mühimmat ve teçhizat sevkiyatının bu ülkeleri askeri hedef durumuna getirdiğini ilan etmişti.
Batı, III. Dünya savaşı istemiyorsa, Ukrayna’dan uzak durmalıydı!
Ve Rusya, Ukrayna’da engellenmesi durumunda gerekirse nükleer silah kullanacaktı!
Bilindiği gibi, Ukrayna, Rusya’ya karşı direnişini Batılı devletlerin askeri, ekonomik, siyasi ve insani yardımlarıyla sürdürerek başarılı olmaktadır.
Rusya’nın tehditlerine karşı Batı’nın Ukrayna’ya verdiği destek azalmak bir yana derinleşerek yaygınlaşmaktadır.
Yani Rusya sadece Ukrayna’nın özgün varlığını değil, Batılı kimliğini de tanımak durumunda kalmış ve Batı’nın Ukrayna’daki ‘varlığını’ da kabullenecek geri adımlar atmaya başlamıştır.
Rusya, Ukrayna’daki askeri macerasında, bu ülkenin sivil altyapısına ciddi zararlar vermeyi, ekonomisini tahrip etmeyi, milyonlarca Ukraynalı’yı hem içeride hem de dışarıda mülteci durumuna düşürmeyi ve birçok yaşam alanını yaşanmaz hale getirmeyi başardı.
Ama savaşı kazanamadığı için yukarıda belirtilen bir dizi geri adımı atmak zorunda kalmıştır.
Ne var ki, bu geri adımlar bölgede istikrarın sağlanması için henüz yeterli değildir.
Savaştan tüm taraflar, bölge ve bölge dışı ülkeler zarar gördüğü için bir ateşkesin uygun bir zamanda mümkün olacağı söylenebilir.
Ama bölgede kalıcı bir istikrar, ancak Kırım yarımadası da dahil, Rusya’nın işgal ettiği tüm Ukrayna topraklarından çekilmesiyle mümkün olabilecektir.
Ukrayna’yı destekleyen devletlerin de, bu hedefe bağlı olarak hareket ettikleri anlaşılmaktadır.
Öte yandan Rusya’nın, daha ileri bir adım atarak, başta Ukraynalılar’a ve kendi halkına verdiği zararları kavrayıp, saldırgan davranışını ne zaman tümden sonlandıracağı ise henüz belli değildir.