Yaz saati uygulaması, yani ileri saat uygulaması bulunduğumuz saat dilimine uygun olarak bizde de dün sona erdi.
Yani saatler bir saat geri alındı.
Tepkiler, ortaya konan gerekçeler ve tabii ki erken seçimin yapılacak olması azınlık hükümetinin Türkiye’nin peşinden sorgusuz sualsiz gidişinden bu konuda vazgeçmesini sağladı ve saatlerin geri alınması kararı alındı.
Türkiye, Suudi saatini uygulamaya devam ediyor. Yani bulunduğu saat dilimine aykırı, halkın tepkilerini de hiçe sayarak ileri saat uygulamasını sürdürüyor.
Bir şikâyet üzerine değerlendirme yapan Danıştay, ileri saat uygulamasının devam ettirilmesinin hükümetin yetki sınırını aştığını belirtmesine rağmen AKP iktidarı bu uygulamayı da ara sıra yaptığı gibi torba yasalarla birlikte geçirmeye hazırlanıyor.
Ancak ilginçtir ki yasa yapan, ileri saat uygulamasını devam ettirmek isteyen AKP, yani Erdoğan iktidarı bu uygulamayı 2018 Ekim’inde sona erdireceğini de açıklıyor.
“Bu kadar ısrar ettikten sonra sanki yenilmişiz de bu yıl uygulamadan kaldırmışız gibi anlaşılmasın” diye devam ediliyor şeklinde bir algılama var gibi…
Kıbrıs’ta ve Türkiye’de durum bu iken Avrupa Birliği ileri saat uygulamasının tümüyle kaldırılması için tartışma başlattı. Bu uygulamanın başlama gerekçelerinin artık geçerli olmadığı şeklinde bazı görüşler varken AB’de bu uygulamanın artıları-eksileri ciddi ciddi tartışılıyor ve uygulamanın tamamen kaldırılması gibi görüşler de ağırlıkta.
Yasak kitaplar
Şair-Yazar Bülent Fevzioğlu, yakın tarihimize ışık tutan yazılarını her hafta adres kıbrıs dergimizde sürdürüyor… Her hafta heyecanla okuduğumuz yazılarına önümüzdeki Pazar ‘yasak kitaplar’la devam ediyor… 1972 yılında o dönemin ‘Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu’ adıyla bilinen hükümeti iki emirnameyle bazı kitapları yasak listesine almıştı. İlginçtir ki ‘izm’li bazı akımların yasaklanmasının doğal! olduğu o dönemlerde komünizm, sosyalizm gibi konuların yer aldığı kitapların yanında belki de onların da sonunda ‘izm’ olduğu için kapitalizm, liberalizm gibi kitapları da yasaklamışlardı. Sonunda ‘izm’ varsa tehlikelidir gibi bir düşüncenin hakim olduğu düşünülebilir.
Ve o Yürütme Kurulu’nun üyeleri de ‘üye’ olarak adlandırılıyordu o dönemde… Yani şimdinin örneğin Dışişleri Bakanı, o dönemde ‘Savunma ve Dış Münasebetler Üyesi’ imiş. ‘Bayındırlık ve Ulaştırma İşleri Üyesi’, ‘Eğitim, Kültür ve Öğrenim İşleri Üyesi’ gibi… Aslında şimdi de üyelik gibi bir adlandırma daha uygun, daha mütevazı olabilir diye düşünüyorum.
Pazar’a Bülent Fevzioğlu’nun yazısını kaçırmamanızı öneririm.
60 saniye
Onedio.com sitesi merak etmiş ve dünyada bir dakika yani 60 saniye içinde olan olayların bir listesini çıkarmış. Bakın 60 saniye içinde dünyada neler oluyor; 25 deprem oluyor, dünyaya 360 yıldırım düşüyor, 250 bebek doğuyor, bu bebeklerin 113’ü sefalet içindeki ailelerin oluyor, 15 bebek kusurlu doğuyor, bu 60 saniyede 55 bin varil petrol kullanılıyor, güneş uzaya 60 milyon ton madde fırlatıyor, dünyanın yüzeyinden 960 milyon ton su buharlaşıyor, vücudumuzdaki her bir hücrenin içinde 6 milyon kimyasal reaksiyon oluyor, Nike 36 bin dolar para kazanıyor, Bill Gates 15 bin dolar para kazanıyor, Yağmur Ormanlarında 2040 ağaç kesiliyor, 1800 yıldız patlıyor, dünyada 18 kişi açlıktan ölüyor. Hayatımızdan hesapsız 60 saniyeler geçerken tabii ki çok daha fazla şeyler de oluyor ama işte bu her 60 saniyelerde dünyada olan olaylardan bazıları da bunlar… Önemsiz gibi görünen ama çok önemli olan 60 saniyeler…
Hafta başı gülmecesi
Aşk elbisesi
Fadime kızını evlendirmiş, düğünden sonra bir hafta geçmiş ama gençlerden ses yok.
“Ula ha punların sesi soluğu çıkmiy, pen pugün bi dolanacağum” demiş.
Yeni evlilerin kapısını çalmış. Kapı açılmış ki ne görsün, kızı çırılçıplak.
– Uyyyy ha pu nedur uşağum? Ayuptur da!
Kızı;
– Aaaa ne kadar geri kafalısın anne, bu aşk elbisesi!
Kadın töbe töbe diye içeri girecek olmuş, bakmış damat geliyor. Kadın gözünü nereye kaçıracağını bilmiyor, çünkü damat da anadan üryan.
– Ooo anne hoş geldin!
“Pu ne rezulluk” diyecek olmuş ama Damat hemen;
– Aaaa ne kadar geri kafalısın anne, bu aşk elbisesi!
Şaşkın halde eve dönen Fadime’yi bir düşünce almış.
Acaba demiş, gerçekten ben geri kafalı mıyım?
Sonra yatmış aklına. Üstünde başında ne varsa soyunup dökünmüş. Başlamış evde çıplak dolaşmaya. Akşamüstü kapı çalınmış. Camdan bakmış gelen Temel, saçını başını düzeltmiş, açmış kapıyı. Fadime’yi bu halde çırılçıplak gören Temel’in gözleri yerinden fırlamış;
– Ula nedur bu, gafayi mi yedun da?
“Hıh” demiş Fadime,
– Ne gadar geri gafalusun, ha bu aşk elbisesidur da
Temel şaşkın halde cevaplamış;
-Ula ütüleseydun bari…
İnsanlar ne kadar az düşünürlerse o kadar çok konuşurlar.
Montesqieu
Samimi olmayı vaat edebilirim, ama tarafsız olmayı, asla!
Goethe