Simge Çerkezoğlu
Şafak Gören göçmen bir ailenin çocuğu olarak Kıbrıs’ta doğdu, Karpaz’da büyüdü… Çocukluktan itibaren ebeveynleri sayesinde müzik, hayatının doğal bir parçası haline geldi. On yedi yaşında İstanbul’da müzik eğitimine başladı, mezun olur olmaz, bir single çıkarmayı başardı. ‘Gidemem’ isimli bu çalışmada parçanın söz ve bestesi Yaşar Aydın’a ait. Son olarak bu parçaya Karpaz’da klip çekilmesini sağlayan Şafak, esas hedefini kendi söz ve bestelerinden oluşan bir albüm çıkarmak olarak açıklıyor. Anadolu Rock tarzının üçüncü nesil temsilcilerinden olmaya hazırlanan genç sanatçı, Karpaz’da başlayan, İstanbul’da devam eden hayatını bizimle paylaşıyor;
“Müzikle tanışmam çok erken oldu, müziğin içine doğdum”
Şafak Gören henüz 23 yaşında, genç bir müzisyen… Mağusa’da dünyaya geldi, Karpaz’da büyüdü. Müziğe olan ilgisi ise ailesinden geliyor, hikâyesini şöyle anlatıyor;
“Kıbrıs’ta Mağusa’da doğdum, Karpaz’da büyüdüm. On yedi yaşıma kadar tüm hayatım ve eğitimim Karpaz’da devam etti. Babam adaya çocukken 1974’ten hemen sonra Antep’ten geldi. Annemle de konservatuvarda tanıştı. İkisi de müzik eğitimi alıp Ada’ya geri döndüler ve ilkokulda müzik öğretmeni olarak çalışıyorlar. Müzikle tanışmam çok erken oldu, adeta müziğin içine doğdum. Henüz üç-dört yaşındayken annem ve babam okuldan sonra Doğu Akdeniz Üniversitesi Halk Müziği Korosunu çalıştırıyordu. Ben de onlarla provalara katılıyordum. Yedi yaşındayken dayım bana bir bağlama hediye etti. Böylece müziğe başladım, ardından ilkokulda gitar, ritim enstrümanları keman çalmaya başladım. Birçok enstrümanla haşır neşir olmaya başlayınca da artık hayatım müzikle şekillenmeye başladı.”
“Her şey Fatoş Özgürsel sayesinde bir davulla başladı”
Yokluk içinde Erenköy Lisesi’nde Fatoş Özgürsel sayesinde kurulan Erenköy Lisesi orkestrası Şafak’ın müzikle geçecek hayatının ilk ciddi adımı oldu. Erenköy’de başlayan müzik yolculuğu artık daha büyük bir şehre, Türkiye’nin kalbine taşındı.
“Sahne almak benim en büyük hayalimdi. Bunu gerçekleştirmek için ilk olarak Erenköy Lisesi’nde bir orkestra kurduk. Daha önce okulumuzda böyle bir şey olmamıştı. Tahmin edersiniz ki şehirlere göre Karpaz bölgesi okulları çok kısıtlıdır ancak o zamanki müzik hocamız değerli bestekâr Cemal Özgürsel’in kızı, Fatoş Özgürsel’di. Fatoş hocamız sayesinde bize bir davul bağışlandı. Her şey bir davulla başladı. Ben zaten gitar çalıyordum. Başka bir arkadaşım daha gitar çalıyordu, böylece bir toplama orkestra oluşturduk. Sahne ateşi benim içimde böylece büyüdü. Liseden sonra müziğe devam etmeye karar verdim. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji bölümünü kazandım. Dört yıl burada eğitim alarak müzikle alakalı her şeyi öğrendim. Biraz daha teorik bir bölümdür ve tüm sosyal bilimlerle hatta astronomi ile bile ilişkilidir. Müziği bilim olarak öğrendik, elbette enstrüman dersleri de aldım. İstanbul’da öğrencilik yıllarımda da bir grup kurduk, hatta o grupla iki kez Kıbrıs’a konser vermeye de geldik. İstanbul’da barlarda, sokaklarda çaldık.”
“Anadolu Rock’u bozmadan çağın gerekliliklerine göre harmanlayacağım”
Halk müziği ile başlayan, bağlama çalarak gelişen müzik yolculuğu, gitarla devam etti. Şafak’ın müziği zaman içinde değişik tarzlara evrildi. Bağlama çalan küçük çocuk, artık rock müzik icra ediyordu.
“Ailem halk müziğine ilgiliydi, ben de öyle başladım. İlk olarak bağlama çaldım. Sonra lisede rock müzik dinlemeye başladım, gitar çaldım. Anadolu rock müziğe ilgim gelişti ama elbette bu kadar kısır kalmadım. Pop müzik de, klasik müzik de dinledim. Okulda zaten tüm bu tarzların eğitimini aldık. Şu anda yaptığım müziği Modern Anadolu rock olarak tanımlıyorum. Bu tarzın temeli dünyada 1960-1970’li yıllarda atıldı, Saykodelik olarak tanımlandı. Amerika’da Jim Morrison ve Jim Hendrix bu akımın öncülerindendir. Diğer temsilcileri İngiltere’de The Beatles ve Pink Floyd, Türkiye’de ise özellikle kurduğu birçok grup ve Beyoğlu’nun arka sokaklarında verdiği mücadelelerle başta Erkin Koray daha sonra Cem Karaca ve Barış Manço’dur. Dünyanın popüler müziği o zamanlar rock müzikti. Türkiye’de de Anadolu türküleri bu tekniklerle yoğrularak bu tarz oluşmuştu, Anadolu rock ismini almıştı. 1990’lı yıllarda ise Anadolu rock ikinci dönemini yaşadı. Biraz daha farklı bir şekilde bu tarz sürdürüldü. Zaten değişmek zorundaydı. Haluk Levent, Kıraç buna iyi örneklerdir. Türkü olmayan şarkıları da geleneksel motiflerle, gelenekselmiş gibi icra eden sanatçılardı onlar. Fakat artık bunu devam ettiren biri kalmadı. Bana göre bu tarzda üçüncü bir döneme girildi, yine değişiklikler olmakla birlikte esası bu olacak, benim yaptığım müzik tarzını bu şekilde ifade edebiliriz. Anadolu rockun geleneksel yapısını çok bozmadan çağın gerekliliklerine göre harmanlayacağız. 1990’lı yıllarda içine rock da girdi. Ben daha yolun başındayım ama deneyerek en iyisine ulaşacağım özgün bir tarz yaratacağım diye düşünüyorum. Bilirsiniz müziğin her zaman sanatsal ve ticari boyutu vardır. Zaman içinde müzisyenler bunun dengesini kurmakta zorlanır. Genelde müziğe sanatsal olarak başlanır, ticari boyuta kayılır. Bense sanatsal yönümü hiç eksiltmeden müzikte ilerlemeye kararlıyım.”
Siberya Müzik şirketinden çıkan bir single sayesinde tanıdığım Şafak, bu kadar genç yaşta, üniversiteyi bitirir bitirmez bu şansı nasıl yakaladığını mutlulukla, gururla anlatıyor.
“Benim de single, albüm gibi planlarım vardı ama daha sonrası için düşündüğüm şeylerdi. Maddi ve manevi olarak buna hazır değildim. Youtube üzerinden akustik çalışmalar yapmayı planlarken Yaşar Aydın’la yollarımız kesişti. Onun ‘Gidemem’ şarkısını ben çok eskiden İlkay Akkaya’dan dinlemiştim. Çok sevdiğim, değerli bir parçaydı. Yaşar Aydın’a ulaşarak bunu söylemek istediğimi açıkladım. Kendisi de Siberya Müzik şirketinin de sahibi çok değerli bir insan, müzisyen… Beni hemen davet etti. Şarkıyı söylememi istedi. Böylece tanıştık ve aramızda abi kardeş ilişkisi oluştu. Bana maddi olarak çok yardımcı oldu, sadece enstrüman çalan müzisyenlere ödeme yaptım. Hepsi de çok değerli sanatçılardı ve tabii Yaşar Aydın sayesinde benim için çaldılar. Böylece bir single çalışmam oldu. Bu arada üniversiteyi geçen yıl bitirdim, bu yıl da Marmara Üniversitesi’nde pedagojik formasyonunu tamamladım. Tüm bunları yaparken arada böyle bir gelişme de oldu. Hayatımı yıllardır müzikle kazanıyorum. Bundan sonra da öyle olacak. Müziğe ilgisi, yeteneği olan çocuklara çok düşük ücretlerle dersler veriyorum. Bundan sonra eğitim vermeye devam edeceğim, bu sebeple pedagoji aldım ama elbette müziği icra etmekten de hiç kopmayacağım.”
“Klip kendi toprağımızda, Karpaz’da Taşlıca köyünde çekildi”
Gidemem parçasına Kıbrıs’ta bir de klip çeken Şafak, klip sürecini de şöyle anlatıyor.
“Ben İstanbul’da ikamet ediyorum, memleketime sadece tatillerde gelebiliyorum. Şarkının kaydının tamamlanmasının ardından klip söz konusu olduğu zaman ilk düşünce İstanbul’da bir klip çekmekti. Sonra neden Kıbrıs olmasın diye düşünmeye başladım. Karpaz bölgesinde çekmek istedim. Ada’nın her yanını çok seviyorum ama Karpaz’ı başka seviyorum. Böylece klip kendi toprağımızda Taşlıca köyünde Ali Rıza Aksu’nun evinde çekildi. Evin çevresindeki uçurumlar ve güney sahil şeridi klipte görünüyor. Klipi Yakın Doğu Üniversitesi’nde çalışan değerli arkadaşlarım Betül Şimşek ve Ferda Aşıroğlu çekti. Maddi sıkıntılar içinde çekildi, arkadaşlarım çok emek harcadı.”
“Bundan sonraki hedefim kendi söz ve bestelerimden albüm yapmak”
Şafak’ın ‘Gidemem’ klipi son baktığımda altmış bin görüntülemeyi aşmıştı. Reklamsız olmasına rağmen izlenilirliği hızla artan bu çalışmadan sonraki hayallerini, planlarını merak ediyorum.
“Elbette benim için de bu izlenilirlik çok iyi bir rakam. Bu kadarını ben de beklemiyordum. Yaptığım işi beğenmediğimden değil, işimi hakkıyla yaptığıma inanıyorum ama single projesi birden bire oldu. Tanıtımı, pazarlaması profesyonel olarak yapılmadı. O nedenle bu izlenme benim için de büyük sürpriz. Bu klip internet üzerinden, YouTube’da Siberya Müzik kanalında yayında. Bunun yanında Spotify, İTunes ve Muud’da var. Bu mecralardan dinlenebilir, indirilebilir. Bundan sonraki planım elbette bir albüm yapmak. Kendi bestelerim var. Zaten şiir de yazıyordum. Bunu zamanla geliştirdim. Şu anda yirmi bestem var. Her birinin de ayrı bir hikâyesi var.”