Şafak Nöbetine devam

Fatma Azgın


20 Temmuz çıkarması törenlerine 3 yıl önce eklenen “şafak nöbeti”nin masrafı Dışişleri Bakanı Kutlay Erk’ten istenip, olumsuz yanıt alınınca, toplumun gündemine geldi. Bir arkadaşımız soruyor; bu nöbetin ne gibi masrafı var ki sponsör aranıyor?” Meğer bu yıl Erol Evgin davet edilmiş. Geçmiş senelerde Türkiye’den başka şarkıcılar davet edildiği gibi. Herhalde yiyecek içecek dağıtımı, başka masraflar da vardır. Organize edenler ceplerinden ödeyecek değil ya!!
Arşivimi araştırdım ve 2010’da ilki düzenlenen bu “nöbetin” basında duyulması üzerine yazdığım makaleyi buldum..Sizlere yeniden anımsatmak istedim...
  

***


Gazetecilere bakın

İnsan duyduklarına, yazılanlara inanamak istemez!
Çoğu insanımızın adını bile duymadığı  Dış Basın Birliği, 5 yıldızlı bir otelde 20 Temmuz kutlama programını, kahvaltılı basın toplantısıyla duyurmuş.
Kemerleri sıkma uygulamalarının başladığı ülkemizde, gönüllü ve üye aidatı ile  desteklenen bir dernek, kahvaltılı toplantı düzenliyor. Allah allah!
Yayınladıkları bildiriden anlıyoruz ki, Otel, imkanlarını sunuyor, 20 Temmuz dolayısıyla yapacakları diğer etkinliklerin masrafı da  KKTC Telsim ve Tosunoğlu şirketi tarafından destekleniyor. Vay be! Ersin Tatar bey, nasılsınız? Bu şirketlerin “iktidar” yağlama amaçlı sponsorlukları vergi dışı mıdır?
Görüyoruz, gördük, göreceğiz. Bizim sermayeyi temsil eden şirketlerimiz, hükümete göre tavır belirleyip para dökmeyi adet edinmiş. Bu şirketler, hükümet değişince fırıldak gibi dönüyor. Başa gelen desteklenir. Desteklenir ki işler kolay gitsin, paralar kazanılsın.
Şirketlerin bu tarzına alıştırıldık. Ama adı “basın” ya da “gazeteci” denen örgütün tavrına alışamayız. Gazetecilik başka bir şeydir. “4. kuvvet” diye övündükleri bu mesleği ve onun temsil ettiği derneği, bu yamalanmadan sonra kim “kuvvet” sayabilir?
Başkanları Tanpınar derneğini överek “ Kıbrıs Türk basını, Kıbrıs Türk halkının mücadelesinde her zaman önemli bir yere sahiptir. Bu var oluş mücadelesinde demokrasi ve insan hakları gibi en temel insan haklarına sahip çıkılması adına medyanın rolü önemlidir” diyor. Bu sözlerin karşılığı nedir acaba anlaşılmıyor.
4.kuvvet olmak için bu laflar yeterli midir? Hayır. Basın mensupları, gazeteciler her zaman siyasetçilerden, iktidarlardan uzak durmalıdır. Bu temel kuralları  okullarda  okumadılar mı? Alaylı iseler, deneyimle öğrenmediler mi? Güç odakları ile iç içe geçmiş, “el pençe divan” vaziyette, tarafsız ve ilkeli habercilik yapılabilir mi?

Çok fazla olmasa da, bu “milliyetçilik ve iktidar”  savaşı verilen bu garip coğrafyada  öyle  gazetecilerimiz vardır ki, gün gelir üyesi veya sempatizanı oldukları parti iktidara geldiğinde, meslek etiğini korumak uğruna yalnızlaşmayı sineye çeker. Çünkü iktidarlar eleştiri sevmez. Öneri kabul etmez. İktidardan uzak durur ki, partisi bile olsa doğru bulmadığı uygulamaları eleştirebilsin, “yazma” denen konuları yazabilsin, Hem yakın duracaksınız hem de gerçek gazetecilik yapacaksınız, tarih böyle bir not düşmemiştir. Uzak durmazsanız eleştiremezsiniz. Hem “beslenilecek” hem “nankörlük” yapılacak. Olmaz öyle şey.
Dış Basın Birliği, açıklamaları ve planladıkları etkinliklerle bizim yerli iktidarların yanında olmayı da yeterli bulmamış. TC hükümetine, onun bakanı Çiçek’e ve dolayısıyla devletlere kadar uzanmış.

Daha durun etkinlik programlarını duyunca inanamıyacaksınız. Sanki de “Mücahitler Derneği” düzenlemiş...
Obür yağ çekme ödül programlarını, yeme içme, şarkıcı eğlence etkinliklerini  geçiyorum. En dikkat çekici buluşları 19 Temmuz gecesi Yavuz Çıkarma Plajın’da şafak nöbeti tutma eylemleri olacak. Komiteler kurulmuş. İnsanı korkutuyorlar.  Sabaha karşı savaş mı başlatacaklar?
Bu ülkede gazetecilerin yapması gereken saygın bir sürü görevleri vardır. Ama en önemlisi adadaki barış görüşmelerine, barışa, birlikte yaşamaya, çözüme katkı koymaktır.
Böylesine kışkırtıcı ve  bu güne kadar görülmeyen bir etkinlik düzenlemek “yeniden savaşalım” demekle eş anlamlıdır.
Belki de o bölgeye de ışıklı Bayrak yaptırmayı düşünüyorlar. Ya da hep nöbette kalıp yeni çıkarma bekleyecekler..
Doğa, Kıbrıs’ı ve halkı böyle “gazetecilerden” korusun.

8 Temmuz 2010 Yenidüzen