Saflık !

Cenk Mutluyakalı

İşin aslı ‘memlekete giriş-çıkışlarla’ ilgili sorunumuz çok eskilere dayanıyor.
Yeni değil...
Salgın yokken de hep didiştik.
Ne pandemi hastanesi derdi vardı o zaman, ne de karantina!
Yine de söylendik, durduk.

***

“Kimlikle girişe hayır.”
“Kontrolsüz girişe hayır.”
“Karantinasız girişe hayır.”

Öyle girişe hayır, böyle girişe hayır...

***

Çocukken, çamaşır telinden donlar, fanilalar çalınırdı ve anam babam isyan ederdi: “Memleket sorma gir hanı!”

***

İlk senelerimde gazeteciliğimin, Girne’de büyük bir soygun girişimi olmuş, yaşlı insanlar öldüresiye dövülmüştü. ‘Kimlikle Girişe Hayır’ pankartlı ilk büyük yürüyüş hafızama böyle kazındı.

***

Girne ya da Mağusa limanları ve Ercan Havaalanından girişler hep sorun oldu.
Hele de ‘turist’ vizesi!
Turist vizesiyle ülkeye girerek onbeş sene “kaçak” yaşayanlar defalarca mahkemeye çıktı.
24 saat evvel memlekete gelip 24 işyerini soyanlar unutulmadı.
Turist yerli oldu, yerli turist!

***

Bir ara gazeteci büyüklerimden hem de milliyetçi biri “referandum” önermişti: “Kimlikle girişe evet mi hayır mı?”

***

Yıllar yılları kovaladı ve adayı ikiye ayıran barikatlar delindi.
Geçişler başladı.
O zaman hepimiz “kimlikle” geçmeye başladık.
Kendi yurdunda kimlik kontrolüyle gezmek insanı bozsa da Avrupa Birliği ülkelerine “elimizi kolumuzu sallayarak” gittikçe vaziyeti sevdik.
Gördük ki mesele “kimlikle giriş” değilmiş aslında!

***

“İrade” denen gerçeği toplum çok daha derinlemesine tartıştı zamanla…
Dünyanın kapıları yüzümüze kapandığı günden beri, kendi kapımıza “kapıcı” bile olamadık.
Maraş’ı dünyaya açmak için nutuk atanlar kendileri Maraş’a izinle girerken, özel jetten inenler kumara ıslıkla yürüdü.

***

Ada yarısına kim nasıl girecek, nasıl çıkacak, bu kararı “biz” vermiyoruz.
“İkili anlaşmalar” adlı bir örtünün altında yürüyor işler. Ne “güvenlik” standardı var ön planda, ne de “sağlık.”
Biliyor da susuyoruz birlikte!

***

Otuz sene önce “ülkeye giriş çıkışlar” en temel haber konusuydu.
Yine aynı...
Hassas “dengeler” değişmedi.
45 senedir delik deşik limanlar...
“Dünya Sağlık Örgütü” ya da “Avrupa Birliği” gibi kriterler kimin umurunda (!)

***

Bu “düzen” ki en ılıman zamanlarda dahi giriş çıkışları organize edemedi, şimdi salgın şartlarında mı başaracak?
Unutmayalım lütfen şu anki yönetimin mayasında “talimata uymak”, “söyleneni yapmak” ve “verileni dağıtmak” vardır.
O nedenle “yaratıcı çözümler” beklemek saflıktır.