Kuzey Kıbrıs sağ siyaseti özgüven noksanlığından maluldür… Bunun çeşitli nedenleri var… Örneğin, siyaset bilinci yetersiz ama ego yüksek; özellikle de siyasi gücü sorumluluk olarak değil de hak olarak kullanma egosu çok yaygın… Halkın sorunlarına odaklanıp çözümler üretme kaygısı yok ama kendisinin ve kendisini siyaseten destekleyen yakın çevresinin kişisel ilgi ve çıkarlarına odaklanma çok…
Niye böyle?!
Siyasi bir ideolojiye sahip değiller; dolayısıyla, temsil ettikleri halk kitlelerini geleceğe taşımak için bir vizyonları yok… Kişisellik var, kişisel gelecek için vizyon var… Sağcıdırlar ama ne kapitalist ideolojiye derinden bağlıdırlar, ne de emperyalizmin ne olduğunun bilincinde… Milliyetçilik de kolay siyaset; söyle gitsin… Vatan-millet-Sakarya, yetmedi Dumlupınar, olmadı Çanakkale… At-tut ve tuttuğun bayrağın gerisinde her türlü kişisel menfaatler için her türlüsünden alavera-dalaverayı çevir; tamamdır… Kuzey Kıbrıs’ta sağ siyasetin genel tavrı böyle… Bazı ideolojik sağcılar azınlıkta kaldıkları için, uygulanan siyasette esameleri okunmuyor…
Bu nitelikteki siyaset hükümet olduğu zaman, siyasi alt yapı eksikliği nedeniyle halkın beklentilerini tatmin edecek icraat yapmakta özgüven eksikliği sorunu yaşıyor… İrade koyamıyorlar, koydukları iradeyi hemen akabinde değiştirmek zorunda kalıyorlar çünkü siyasi yetersizlikleri nedeniyle yanlış irade koymuş oluyorlar… Plan-proje yapamıyorlar; yapacak siyasi derinlikleri yok… Ve süreç içinde beş yıllık Kuzey Kıbrıs’ı kalkındırma programlarından, günlük değişen Kuzey Kıbrıs’ı süründüren programsızlıklara geçildi… Onlar için önemli olan “Anı yaşa; vurgunu kaçırma”…
Dolayısıyla, özgüven eksikliğinden malul olan sağ siyasetçilerin hükümette halk için görev yaparken iradeye sahip olmasını beklemek siyasi saflık olur… Ama irade koymak ve kullanmak da kaçınılmazdır… O zaman sağ siyasetin unsurları, “Anavatancılık sektörü” unsurları olarak, iradeyi Türkiye hükümetine devreder; kendileri de “Anavatan yaptı; olduysa yaşadık, olmadıysa Anavatan kusurlu” stratejisi ile hükümette kalmaya kişisel hırsları ile devam eder… Ekonominin programları, yatırımların proje ve planları, ihaleleri yapmak, bütçe açığını kapatmak Türkiye’nin AKP Hükümetinden… Cumhurbaşkanı onlar tarafından atama, Başbakan onlar tarafından görevlendirme… Bakanlar da onlardan onaylı… Müftü Türkiye’den gelme… Tarih ve din dersleri Türkiye’nin AKP Hükümetinden talimatlı, Kuran kursları anayasaya rağmen onlardan zorlama… UBP’nin başına kimin gelebileceği de Türkiye Hükümetinin takdirine kalmış… Ve özgüven yoksunu KKTC sağ siyasetinin irade malulü hükümeti Türkiye’nin siyasi İslamcı AKP Hükümeti’nin iradesi ile icraat yapıyormuş gibi yapıyor…
Peki, Türkiye hükümetinin bundan şikâyeti var mı?! Ne münasebet! Tam da istedikleri bu… Kendi güvenliği ve bölgedeki çıkarları için Türkiye Kıbrıslı Türklere muhtaçtır; sevmediği Kıbrıslı Türklere muhtaç olarak da kalacaktır. Özgüveni olan ve irade kullanan Kıbrıslı Türk siyaseti Türkiye için tehdittir… Onlar ne Cumhurbaşkanlığı ne de hükümet makamlarında olmamalıdır… Yaşanan süreçlerde de görülmüştür ki, Kıbrıs Türk sağ siyaseti Türkiye’nin amaçları ve çıkarları için biçilmiş kaftandır. Kıbrıs Türk sağ siyasetine kalan da kendi halkı için irade kullanmadan ve Türkiye’nin iradesi altına girerek ve Anavatan edebiyatı ile pohpoh ederek siyasi yönetim makamları işgal etmek ve kendi egolarını ve bencil çıkarlarını tatmin etmektir.
Dolayısıyla, Türkiye siyaseti Kıbrıslı Türk sol siyasetin unsurlarını Kıbrıslı Türkleri yöneten makamlarda olmasını istemiyor çünkü onlarda özgüven var, irade sahibidirler… Ama Türkiye siyaseti uzağı görme yeteneğinden yoksun ve dar açılı… Türkiye siyaseti Mustafa Kemal’in Avrupa’ya dönük vizyonunu kaybetmiş… Halbuki, Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun desteklediği BM Ölçütlerinde Kıbrıs sorununu çözmek Türkiye’nin önünü açabilecek, askeri marifetlerle bir türlü alamadığı Doğu Akdeniz’in hidrokarbonlarındaki hakkını diplomasi ile alabilecek, Güney Anadolu’nun askeri güvenliğini sağlamış olacak, bölgede arzu ettiği siyasi üstünlüğe de erişebilecektir. Türkiye siyaseti önce istediklerini almak ve sonra Kıbrıs sorununu çözmek stratejisi ile Kıbrıs’ı rehin tutmayı, özgüveni ve dolayısıyla da iradesi olmayan Kıbrıs Türk sağ siyasetini de paravan olarak kullanmayı tercih ediyor ama vizyonunda yol alamıyor …
Kıbrıs Türk sol siyaseti Türkiye’ye saldırgan olarak değil, özgüveni ve iradesi ile yaklaşmalı ve Türkiye’ye Kıbrıslı Türklere hükmetmek değil, dayanışmak ile kendi vizyonunda yol alabileceğini bıkmadan usanmadan anlatabilmelidir. Kıbrıs Türk sağ siyasetinin uyguladığı “Canım Anavatan” siyasetinin aslında “Canım çıkarlarım” anlamına geldiğini ve Türkiye’yi sömürdüğünü anlatabilmelidir. Afganistan’ın kendinden menkul Mareşal Dostum’unun Türkiye’yi sömürdüğü gibi Kıbrıslı Türklerin sağ siyasetinin kendinden menkul unsurlarının ne Kıbrıslı Türklere ne de Türkiye’ye yararı olmayacağını anlatmalıdır. Türkiye’nin Kıbrıslı Türklere muhtaç olduğunu, bundan gocunacak bir şey olmadığını ve Kıbrıslı Türk sol siyasetinin Türkiye’yi sömürme siyaseti de olmadığına göre korkacak bir unsur olmadıklarını da Türkiye’ye anlatabilmelidir.
Yoksa, özgüven noksanı, irade malulü Kıbrıs Türk sağ siyaseti ne Kıbrıslı Türklere yardır ne de Türkiye’ye…