Siyasette omurgasız olmak çok önemlidir!
Bazıları kendiliğinden omurgasızdır!
Bazıları ise omurgasızlığın mahalle baskısından kaybetmektedir!
Ancak ne olursa olsun, nasıl olursa olsun sonuçta omurgasız siyaset, toplumu bitirir…
-*-*-
Topluma hiç açıklanmayan bir sebeple, Türkiye’den bazı merkez ya da merkezler, taaa en başından beridir Faiz Sucuoğlu’nun ülkedeki en büyük siyasi partiye başkan olmasını istemedi…
-*-*-
Bence, Türkiye ile ilişkilerde, “omurgalı bir UBP genel başkanı” olmak çok kolay değildir.
Hatta şöyle söyleyeyim, “ben omurgalıyım” demeye kalkan, UBP’li olsun, ötekilerden olsun her siyasetçi ya da her yetkili; kesinlikle itibarsızlaştırılmıştır, görevden alınmıştır, bir şekilde bitirilmiştir.
-*-*-
Türkiye’deki merkez ya da merkezler, kendi çıkarları hilafına, örneğin Kıbrıs Türk toplumunun farklı bir çıkarı olmasına asla müsaade etmediği için, zaman zaman yaşanan bu gibi durumlarda, Kıbrıs Türk toplumunda sivrilen her lider, her kanaat önderi, her gazeteci, her kişi bir şekilde susturulmuştur.
-*-*-
Ve “gerekçesi” de hiç açıklanmamıştır.
-*-*-
Kanal T’den kovulma nedenim, bu konuda yazdığım bir yazıydı…
Ali Bizden’in Türkiye’ye sokulmaması sonrası; ilgili merkez ya da merkezlerin bu garip ve anlamsız müdahalelerinin, Kıbrıs Türk toplumu ile Türkiye’nin arasını açmaktan başka işe yaramadığını yazmış; tarihten bazı cinayetleri de örnek göstermiştim.
-*-*-
Geçmişinde Türk Bayrağı yakacak kadar alçaklaşmış ama günümüzün faşist karakterlerinden biri de Tatar’ları “yarın saat 11’de sizi polise şikayet edeceğim, bu adamı kovun” dediklerinde, Tatar’ların Ersin olanı, paniğe kapılmıştı!
-*-*-
Ona buna da, “uyardık be gardaş, uyardık” diye açıklama yapıyordu…
-*-*-
Uyarılan bendim de “uyarma meselesi” neydi peki?
“Ne istersen yap ama bu ilgili merkez ya da merkezlere bir şey söyleme”…
-*-*-
Şu anda geldiğimiz nokta en başta UBP’liler olmak üzere, tüm toplum adına aynı noktadır…
Türkiye’deki merkez ya da merkezlerin konuya yaklaşımı şöyledir:
“… Bakın kardeşim, biz Faiz Sucuoğlu’nu istemiyoruz… O kadar!”
-*-*-
Peki neden?
Açıklama yok!
“İstemiyoruz ve bunun sebebini size açıklamak zorunda da değiliz…” denmektedir…
Ve eklenmektedir: “… Anavatanın yanında mısınız değil misiniz?”
-*-*-
Oysa, işten kovulurken ben ya da Faiz Sucuoğlu ya da “en aşırı” olarak propagandaları yapılan bir çok kişi, sizce Türkiye düşmanı mı?
Alakası yok!
Türkiye’ye sokulmayan Ahmet Cavit An, Ali Kişmir, Ali Bizden, Okan Dağlı veya adı “sokulmayacak olanlar” listesinde bulunanlar Türkiye düşmanı mı?
Asla!
-*-*-
Mesele, ilgili merkezlerin “bu insanları istemiyoruz” demesi ve “bu insanları istiyoruz” diyerek, başımıza “işbirlikçi” getirme çabasıdır.
-*-*-
Omurga burada çok önemlidir!
Gerçekten omurgalı siyaset, omurgalı bir toplum yönetimi mi istiyoruz yoksa, “tavla teslim” mi kalacağız?
-*-*-
Buna en başta UBP’liler karar vermek zorundadır…
Seçim kaybetmiş, toplumun güvenini ve saygısını yitirmiş ama Türkiye’deki ilgili merkezlere yakınlığı nedeniyle dışarıdan zorla bakan yapılmış Tahsin Ertuğruloğlu’nun, Sucuoğlu’na, “Türkiye seni istemiyor, git” demesi, anlattıklarımın en sağlam örneğidir…
-*-*-
İlgili merkezlerin istediği insan modeli, Tahsin bey veya Ersin bey gibilerdir…
-*-*-
Ancak en acı olan da budur…
Neden acı olduğunu basit bir örnekle açıklayayım…
-*-*-
Dünya’nın en radikal dinci gruplarından biri Müslüman Kardeşler Örgütü’dür…
Türkiye’de Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının mutlak desteği olan bu örgüt, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) “nefret” listesinin başındadır…
-*-*-
Erdoğan, çok uzun yıllardır, Müslüman Kardeşler’in en ciddi destekçisidir…
Hatta Mısır’da Mursi’nin cumhurbaşkanlığı yarışını kazandığı seçimlerin kampanyasını, KKTC’de de çok seçim kampanyasına imza atmış, Erdoğan’ın en yakını, Fetö Kalkışması sırasında öldürülen Erol Olçok’tur…
-*-*-
Malumunuzdur, Erdoğan’ın bu siyaseti, maddi sebeplerden dolayı son zamanlarda değişmiştir…
Erdoğan, Müslüman Kardeşler’e desteği durdurmuştur.
Suudi’lerin ve BAE’nin ilk taleplerinden biri bu olmuştur.
Türkiye merkezli, Mekameleen TV, bu ülkeden kovulmuştur…
-*-*-
Vikipedia bu tv kanalı ile ilgili olarak basitçe şu bilgiyi veriyor:
“.. Mekameleen TV ya da Kanalü'l-Mekamelin, Katar'ın sahibi olduğu Es'hail 2 uydusu üzerinden Arapça yayın yapan Mısırlı muhalif bir televizyon kanalıdır. Kanalın merkezi Türkiye'de İstanbul'dadır. Mekameleen TV'nin Mısır'ın terör örgütü olarak gördüğü Müslüman Kardeşleri desteklediği bilinmektedir…”
-*-*-
Bu bilgi, eksiktir…
Çünkü “merkez” artık İstanbul değildir…
Müslüman Kardeşler’e destek durmuştur…
Çünkü, Suudi ve BAE’nin parası, ağır basmıştır…
-*-*-
Diyeceğim şudur…
Erdoğan, Mekameleen’den ya da Müslüman Kardeşler’den desteğini çekmek zorunda kaldığı gibi; yarın örneğin Kıbrıs sorununda daha önce de yaptığı gibi, farklı bir siyasi çözüm modeline destek verebilmektedir…
-*-*-
“Omurgasızlık” işte burada çok önemlidir.
Çünkü bugün “eşit ve egemen KKTC” diye bönürenler, o gün Erdoğan’ın ağzının içinden çıkacak talimata, ona karşı sergilenecek biata, itaata “tapacak”tır!
-*-*-
Kıbrıs Türk toplumu, sadece bu omurgasızlık yüzünden, içinde bulunduğumuz kaosun ta kendisi ile uğraşmaktadır…
Ekonomik çıkmazın, çözümsüzlüğün, iradesizliğin, nüfus siyasetinde çuvallamanın; kısacası “bu maçı kaybetmenin” veya “kaybetmemizin” tek sebebi, “omorgasızlık”tır!
-*-*-
Hala, bir yığın omurgasız, “Dik durmalıyız”ı; “Türkiye karşıtlığı” olarak lanse etmeye çalışmaktadır…
Hayır, “dik durmak”, Türkiye’yi de mahveden, karanlığa, yobazlığa, ırkçılığa, yalnızlığa, AB’den uzaklaştırmaya mahkum eden “çökmüşlüğe” karşı dik durmaktır…
Dik durmak, Türkiye düşmanlığı değildir…
Ve şu da iyi bilinmelidir; Kıbrıs’ta, “Rum toplumundaki bazı marjinal kişi ya da gruplar” dışında, Türkiye düşmanı yoktur…
-*-*-
Sağlam bir omurga, vücudu dik tuttuğu gibi, beynin tüm emirlerini vücuda en hızlı ve en sağlıklı bir şekilde ileten sistemin koruyucusudur…
Omurga sağlam değilse; insan ölmüştür!
Bu ülkenin iyi yönetilmediğinin en bariz göstergelerinden biri, Lefkoşa, Mağusa ve Girne’de karşımıza çıkan trafik sorunudur… Zaman zaman yapılan polis denetimleri, yeterli değildir… Ülkedeki kayıtlı araçların yarısının seyrüseferinin olmadığını bizzat ilgili bakan açıklamaktadır… Sigortasız araç oranı bence daha yüksektir… Kötü yönetiliyoruz… Kıbrıs’ı “vatan” olarak kabul etmeyen on binlerce sürücü yollardadır… Ve yetersiz yollar, son derece fazla özel araç sayısı, sağlıksız sürücüler, sürüş ehliyetsiz kişiler; kısacası bu konu, acil çözüm bekler haldedir…