Yılın sonu ama sorunların sonu olmadığı bir gerçek.
Dilekte bulunmanın da anlamını yitirdiği bir dalga içerisinde döne döne gitmekte insanoğlu.
Ne zengini ne fakiri, ne Avrupalısı ne Asyalısı, ne Amerikası ne Japonyası, Çin’i; 2019 yıl sonunda bulundukları dileklerinden, bugün çok farklı bir dilekle karşı karşıya olsa da, bu köklü değişim, insanoğlunun sadece dileklere bağlayamayacağı bir savaşla yüz yüze, iç içe olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Aradan neredeyse bir yıl geçmiş dünya yaşamında insanoğlunun “beklenen-beklenmeyen sıçrayışından”. Evet belki de bu Korona Virüs, insan yaşamında farklı bir sıçrayıştır.
Hatırlayalım; 2012 dünyanın sonu, yeni bir boyut sıçrayışı, kısacası herşeyin değişeceği inancıyla 2011 yılının Aralık ayını geçirmiştik. Merduk’un dünyayı etkileyeceği savı, Maya yazıtlarından yola çıkılarak varsayılan bir inançtı. Dört gözle beklemişti insanoğlu 2011 yılının Aralık ayının 31’inci gecesinin, 23.59’unu.
Unuttunuz mu?
Bu konuda nitelikli araştırmalar yapan ve 2003 tarihinde “2012: Mardukla Randevu” isimli kitabını yayınlayan Burak Eldem’den konuyla ilgili bir alıntı yapalım hatırlatma mahiyetinde:
“Dünyanın dört yanındaki eskiçağ kültürlerinin şifrelenmiş kozmolojileri, hep iki şeyin altını çiziyor: Venüs-Marduk kültü ve dünyanın son derece sıradışı bir dönemini işaretleyen yaklaşık 2010 yılı dolayları. Mayalar, büyük bir kesinlikle 2012'yi işaret ediyorlar…
Dendera haritası yaklaşık aynı tarihe dikkat çekiyor; Yahudi milenyumlarının bitişinin aslında 2000 dolaylarına rastlaması gerektiği ileri sürülüyor; dünyanın değişik yerlerindeki kimi Hıristiyanlar, Mesih'in 2000'den sonra ortaya çıkacağına ilişkin inançlarını sürdürüyorlar; bilim adamları güneş sistemimizde dev bir Onuncu Gezegen'in varlığından söz ediyorlar ve biz de, Mezopotamya kültürlerine damgasını vurmuş Nibiru/Marduk'un yörünge süresinin 3661 yıl olduğunu ve son geçişini İ.Ö. 1649 dolayında gerçekleştirdiğinden dolayı 2012 yılında geri döneceğini söylüyoruz.
http://derkenar.com/burak-eldem+mardukla-randevu”
2012 yılının Ocak ayının ilk sabahına uyandığımızda baktık ki hiç birşey olmamış. Ama belki de o yazıtlarda-bilgilerde bir hesap yanlışı sapma vardı. Belki de şu Corona Virüs işinden bahsediyordu o bilgiler. Ki dünyanın değiştiğini ve daha da değişeceğini Kovid-19’la yaşadık yaşamaya devam ediyoruz.
Sadece ekonomik olarak değil –ki çok yaşamsal bir faktördür. Alışkanlıklarımızın da değişmeye başladığını bazen farkında olarak bazen olmayarak yaşamımıza entegre etmekteyiz.
Asırlardır taşıdığımız bazı geleneklerimizden vaz geçmek zorunda kaldık kalmaya devam ediyoruz.
Hani biz aile bireyleriyle, çok sevdiğimizle karşılaştığımızdaki o candan kucaklaşmaları gerçekleştirmemeye, gerçekleştireceksek de iki defa düşünmeye başladık.
Özellikle Çin’de maske takan insanları yıllar öncesinden görebilmekteyiz televizyon aracılığıyla. Hava kirliliğine bağlı bir önlemdi aldıkları. Ama hani biraz da ilginç gibi geliyordu belki de bizlere.
Peki ne oldu şimdi?
Yüzümüze geçirdiğimiz maske yanında, çantamızda, cebimizde, arabanın torpido gözünde birden fazla maske stok etmeye başladık.
Önceleri unuttuğumuz da olmuştu bu uygulamayı hayata geçirmede.
Sonra denetimler, korku, zorunluluk derken maskeler de bizim bir parçamız oldu.
Nice ünlü markalar’dan tutunuz da taraftarı olduğumuz futbol takımlarına kadar ticaretin yeni bir yelpazesi de açılmış oldu. Markalı-amblemli maskeler...
Tüm bunların yanında belki de en önemli değişim; insanlarda morâl bozukluğu, yaptığı işten zevk almama, ve hâyâl kurmaktan, proje yapmakta vazgeçer duruma gelmesidir.
Bu pandemi sürecinin insanoğlu üzerindeki bana göre en büyük etkisi ve değişimi, sağlıktan öte işte bu ruh haline dönüşmüş olmamızdır. Çünü insanı ayakta tutan ve canlı kılan, yaşama bağlayan en büyük unsur “gelecekten umut etmektir”.
Geleceğin olmadığı ya da belirsizlik yaşandığı bir ortam-dünya, işte bu şekilde insanoğlunu tüm inançlarından, beklentilerinden, enerjisinden, üretiminden koparabilecek bir durumdur.
Bu yazımız “negatif” bir yazı olarak algılansa da, pozitif vakaların yarattığı bir negatiflik olduğu da bir gerçektir. Nasıl bir durum ki, günümüzde negatif olmak için can atmaktayız PSR testleri sonucu.
2021’den ne mi bekliyorum? Hiçbirşey.
Tam manasıyla “bekle ve gör” hali işte.
Ama şu “20” “20”de bir hikmet olduğuna inandım.
Öyle bir hikmet ki Merduk’un dünyayla etkileşime girme inancıyla eşdeğer.
Sadece diyebileceğim; sağlıcakla kalınız.
Bundan ötesi yok çünkü...