“Siren Zulmü”
Gece yarısı irkilerek uyandım.
Yatağın tam karşısında tavana da yansıyan dijital göstergeli bir saatimiz var, gözümü açtığım an saati görüyorum.
Saat 01:48’i gösterirken ambulans sireni acı acı bağırıyor, gecenin sessizliğini yarıyor ve içimizi titretiyordu.
Hatırlatalım, sokağa çıkma yasağı var.
O saatte ve yasaklı bir trafikte sizce kaç araç olabilir?
Kilometrelerce ilerleyen siren sesiyle kim bilir kaç insan endişe ve panik içerisinde yatağından doğruluyordu.
Bir ülkenin sağlık sistemi, o ülkede yaşayanlar “huzurla uyusunlar” diye de vardır.
Geceleri sokağa çıkma yasağı aylardır devam ediyor ve özel hastanelerin de artmasıyla çoğalan siren sesleri, her birkaç gecede bir benzer gerilimi hepimizi yaşatıyor.
Uyandım, yatağımdan kalktım, polis mesajlarını kontrol ettim, birkaç yeri aradım. Bir sorun görünmüyordu. Sabah yeniden kontrol ettim. Ne ciddi bir trafik kazası vardı, ne de polis kayıtlarına yansıyan yaralama, cinayet...
“Siren” trafikteki araçları uyarmak ve yol vermelerini sağlamak için değil mi?
Basın Odası’nda gazeteci dostum sevgili Rasıh bu meseleyi gündeme getirmiş, dönemin Sağlık Bakanı da “ilgileneceğiz” deyince, iş eyleme kadar gitmişti.
Böylesi “şımarıklar” vardır bizim toplumda; haklı ya da haksız düşünmeden, içeriği ya da evrensel doğruları gözetmeden “yaygara” üzerinden kimileri kendi iktidarını yaşatmak ister.
Tedirginliğin büyüdüğü zamanlardayız.
Umarım birileri bu siren zulmüne biraz daha anlayışla yaklaşır.
24 Saatte 17 hap
“İlk 24 saatte 17 hap verdiler, kullandık” dedi gazeteci dostumuz Aytuğ.
Covid pozitif ancak akciğer filmi temiz, herhangi bir semptomu yok.
Önceden de duymuştum, ilk gün on hap falan...
İnsan vücuduna böylesine yüklenmek aşırı değil mi?
Biliyoruz çünkü en geleneksel hapların dahi yan etkisi var.
Almanya’daki doktor arkadaşıma yazdım, “Covid-19 pozitif tedavi protokolünüz nedir” diye, eğer bir şikayet ya da bulgu yoksa, yalnızca izolasyon ve istirahat olduğunu söyledi.
Kimi zaman vitamin ya da ağrı kesici ile takviye ettiklerini belirtti.
İngiltere’ye sordum, öyle...
Doktor ya da uzman değilim, bu tedavi programlarımızı gerçekten araştıran bir bilim kurulumuz var mı yoksa Türkiye’deki uygulamayı aynen kopyalıyor muyuz diye merak ediyorum.
Umarım tartışmaya Kıbrıs ya da yurt dışından hekimler katkı koyarlar.
Böylece hep birlikte aydınlanırız.
Avrupa Birliği ya da Amerika’da tedavi protokolü nedir?
Covid-19 tedavisinde başarılı olmuş Yeni Zelanda ne yapıyor örneğin ya da Tayvan...
Bildiğim en az vaka, ölüm oranı buralarda... İzlanda, Singapur, İsrail ne yapıyor?
Bunu merak eden, not eden bir birim var mı?
Sağlık Bakanlığı ya da Tabipler Birliği’nde belki bu yönde araştırma dokümanları vardır.
Başka ülkelerde de Covid-19 pozitif tedavi protokolleri 24 saatte 17 hapla mı başlıyor?
14 gün karantina sonrası, bir hafta daha izolasyon ve test şart mı?
Bir başka “farklılık” gösteren uygulama daha var.
Yine bir meslektaşım, güneyde Covid-19 pozitif oldu, tüm aile, çoluk çocuk birlikte... Geçenlerde sağlığını sordum, “14 günlük karantina süremiz tamamlanıyor, pazartesi işimin başındayım” dedi.
Testini sordum.
Karantina sonrası “çift negatif” gördü mü?
“14 gün karantina sonrasında teste ihtiyaç duyulmuyor ve doktor bizi serbest bırakıyor” diye anlattı.
Bir başka arkadaşım, kuzeyde, pozitif oldu. 14 gün karantina sonunda, iki gün üst üste testi “negatif” çıktı ama yine “serbest” kalmadı. Bir hafta da ev istirahatine gönderildi, ardından, yeniden test!
İşte o yeniden testte, yeniden pozitif çıktı.
Doktorlar “ölü virüs, kalıntı, yalancı pozitif” dese de, bir hafta daha eve gönderdi.
Bir ay hayattan koptu böylece!
Çok mu evhamlı bizim sistem, daha mı evrensel ve güvenli, yoksa ekonomiye ve hayata katılmak anlamında fazlaca rahat mıyız acaba?
Dünyada nasıl, yine…