Stella Aciman
Son yıllarda, ne kadar çok doğal ürün satan dükkân açıldı, fark ettiniz mi? Hepimiz artık doğalın peşine düşer olduk… Kimyasallardan kaçışımız hızlandı. Ve fakat, zaman içinde doğal denen ürünlerin de içinde sahtelerini barındırdığını öğrenmeye başladık. Bu konuyu biraz kurcalamak istedim. Küçük Kaymaklı’da, altı ay önce açılan Lokman Hekim adlı doğal ürünler satan dükkânın kapısını çaldım. Bu işe gönül vermiş, bilgiyle donanmış, müşteri memnuniyetini ilke edinmiş Fuat Ateş’le konuştum.
Organik ama gerçekten öyle mi!
Sizce neden bitki özlü, doğal ürünlere ilgi çoğaldı?
Bu aslında bir geriye dönüş ve biraz da popüler kültür. Birkaç firma bu işi yaptı ve ismini duyurdu. Daha sonra bunu gören ‘bu işte iyi para var’ diye düşünerek bu işi yapmaya başladı. Yani işin tamamen ticari boyutu düşünüldü. O yüzden bu kadar çok firma ortaya çıktı, dükkânlar açılmaya başladı. Hâlbuki bu işi hakkını vererek, kaliteli ve doğru bir şekilde yapan firma bir elin parmağını geçmez.
Doğal ürünlere bu ilginiz ne zaman başladı?
Burada üniversitede okurken Türkiye’ ye çok sık gidiyordum. Gelip giderken bana sipariş veriyorlardı. Bir-üç-beş derken baktım böyle olmayacak, adım kaçakçıya çıkacak. Arkadaşlara ‘siz söyleyin burada nerede satılıyorsa alıp size hediye edeyim’ dedim. Bana ‘burada yok ki’ dediler. Kıbrıs’ı gezdim ve baktım ki bu tür ürünler satan bir yer yok. Sonra bu işi araştırmaya başladım. İlk zamanlarda yanıldığım oldu tabii. Adam bana tatlı badem yağı gönderiyor ama içinden ayçiçek yağı çıkıyor. En sonunda ‘bu iş böyle olmayacak’ dedim ve önce okulumu bitirdim. Sonra gittim bu işin eğitimini aldım.
Fabrikalarda mı aldınız eğitimi?
Fabrikalara hep gidiyorum zaten. Her yeni ürün çıkacağında üretici beni arar ve çağırır. Ürünün başlangıç halinden şişelere girene kadarki geçen süreyi bizzat gözlemlerim ve siparişlerimi sonra veririm. Yani üretimini izlemediğim ürünü buraya getirmiyorum. Asla analizleri yapılmamış ürünleri almıyorum. Hatta yalnız Türkiye değil, İtalya, Almanya, Fransa’da da analizleri yapılmış ürünleri alıyorum. Kıbrıs’ta sayılı insan var. O yüzden bu insanları kazanabilmek için doğru ürün ve bilgi gerekiyor. Ürün çok iyidir ama bilgim yoktur, yanlış ürün veririm… İşte o zaman yanarım ve batarım. Bu yüzden eleman sıkıntısı da çekiyorum. Bu sektörde güven çok önemli.
Son günlerde argan şampuanı, yağı, sabunu çok gündemde. Nedir bu argan, yeni mi keşfedildi?
Hayır, yeni keşfedilmedi. Fas’ta ilkel yöntemlerle elde edilip kullanılıyordu. Argan bitkisi aynen bir zeytine benzer. Ama ağacından çıkıp biz toplayamayız çünkü yaprakları çok dikenlidir. Fas’ta kalın tüylü keçiler bu ağaçlara tırmanıyor ve bu meyveleri yiyor ve ağacın altına dışkılıyor. Oradaki yerli halk da o dışkıyı topluyor. O dışkıdan bu yağ üretiliyor. Mesela o meyveyi toplayıp makineye atsanız da o yağı çıkaramıyorsunuz.
Nelere iyi geliyor?
Çok şeye iyi geliyor… Saç kırıkları, dökülmesi, yüz kırışıklığına vb. Bu bitkinin gramı, dünya piyasasında bir dolardır. Türkiye’de gramı bir TL olarak sabitlendi. Talep çok olunca önüne gelen herkes arganlı ürün çıkarmaya başladı ama içinde arganın zerresi yok. Ama bilinçli toplumlar ve insanlar bu bitkilerin nasıl kullanılacağını, nasıl fayda sağlayacaklarını bilirler ve ona göre kullanırlar çünkü bitkiler bilinçsizce kullanılırsa zehir de olabilir.
“Akşam bunu içtim, sabaha 3 kilo verdim”
Son yıllarda sıklıkla adı geçen mavi anemon kremleri var, bu kremlerin fiyatı oldukça da pahalı. O kremlerin içinde kimyasal var mı?
Var, çoğunda kimyasal var zaten. Bizim kadınlarımız hemen mucize beklerler ama doğal ürünlerin etkisini göstermesi için sabır gerekiyor. ‘Dün aldım, gece sürdüm, sabah kalktığımda gözaltı torbalarım gitmişti’ diyorlarsa, o üründe mutlaka kimyasal vardır. Hiçbir doğal ürün bir günde etkisini göstermez. ‘Akşam bunu içtim, sabahına 3 kilo verdim.’ Nasıl verdin? Sabaha kadar tuvaletten çıkmadın yani bağırsağını bozdun. Bu petrol atıkları oluyor, parafin, parapen gibi. Maliyeti azaltmak için çoğu kremin içine bu atık kimyasalları koyuyorlar. Kremlerin %80 inde bu maddeler vardır.
Mavi anemon kremiyle sizin sattığınız mavi anemon yağı arasındaki fark nedir?
Ben mavi anemonun özünü satıyorum. Bazı müşterilerim bana, ’ben yağı kullanamıyorum, krem istiyorum’ diyor. O zaman mavi anemon, kayısı çekirdeği yağı gibi yağları özel makinelerde hazırlıyorum ve donduruyorum. ‘İşte size krem diyorum. İçinde hiç kimyasal madde yok!’
Peki, böyle bir kremin dayanma süresi ne oluyor?
Yağ bozulmaz ama yasalara göre mecburen bir miat koymak zorundayız. Ama bitkiler çabuk bozuluyor. Özellikle Kıbrıs’ta, sıcak ve nem fazla olduğu için. Bir bitki çayını içiyorlar, sonra bırakıyorlar bir köşeye. Bir sene sonra akıllarına geliyor, bir tane daha içiyorlar. Bu çok büyük bir yanlış, rutubet ve sıcak o bitkiyi zararlı bir hale dönüştürüyor.
Ana maddesi bir yaprak olan steviya adlı ürünü kimler kullanabilir?
Stevia şeker hastaları içindir genelde. Yani bir nevi tatlandırıcıdır ama doğaldır. Bizim ürünümüzün içinde stevianın yanı sıra hindibağ kökü var. Çünkü hindibağ kökünün şeker hastalığını tedavi edici bir özelliği var. Sonuçta ilaçların ana maddesi bitkilerdir ama etkisi çabuk olsun diye birtakım kimyasallarla takviye ediliyor. Bizdeki bitkilerle tedavi ise biraz zaman alıyor ama doğal ve yan etkileri yok.
Q10 sabununu gördüm sizde. Normalde ağızdan alınan bir gıda takviyesidir. Sabun olarak cilde ne gibi bir etkisi oluyor?
Bu sabun cilt bakımına destek bir ürün olarak kullanılıyor. Mesela Q10 enzimli krem veya hap diyorlar. Bunlar hep hücre yenilemeye yöneliktir. Dolayısıyla sabunda cildi yeniliyor, hücreleri canlandırıyor, kırışıklıklara engel oluyor.
Yorgunluğa ginseng kökü
İnci tozu sabunu gerçekten inciden mi yapılıyor?
İnci tozu sabununun içinde gerçek inci var ama bu inciler denizden çıkan, milyonda bir bulunan inciler değil tabii ki. Eğer öyle olsa o zaman bu sabunların tanesini 1000 dolardan satmak zorunda kalırız. Bu inci özel havuzlarda üretiliyor. Ciltte rende görevi yapan doğal bir ürün… Zaten diğer tür inciler bu etkiyi yapmıyor. İnciler dövülüyor, çıkan toz karıştırılıyor ve içine çips konuyor. Sabunu sabun yapan bu çipstir. Çips bir ağacın kabuğunda olan bir madde. O ağacın kabuğunu rendeliyorlar ve hap şekline getiriyorlar. Yani bu madde sabunun olmazsa olmazıdır.
Günümüzde insanların en büyük şikâyetlerinin başında yorgunluk, halsizlik geliyor. Bu sorun için ne tavsiye edersiniz?
Ginseng kökü… Uzak doğu kökenli, çok pahalı bir bitkidir. 10 gramı yaklaşık 50 dolardır. Vücuda enerji de versin diye bal ve polenle takviye ediliyor.
Baldan konuşurken… Arı sütünün sahte olmadığı nasıl anlaşılır?
Günümüzde çok zor… Mesela mahlep diye bir ürün vardır. Bu maddeyi bilen bilir. Ama bilmeyene arı sütünü kapalı kavanoz veriyorsun, içinde arı sütü var diye. O da hiçbir şey bilmiyorsa alıyor, gidiyor. Yani şu anda Türkiye’de birçok firma arı sütü yerine mahlep koyuyor balın içine. Saf arı sütü raflarda durmaz. İnce tüplerde buzlukta muhafaza edilir. Ne kadar kullanacaksan buzluktan çıkarmadan şırıngayla çekersin ve balın içine dökersin. Bal arı sütünü koruyor. Biz bu yüzden Kıbrıs’a bal karışımlı hazır kavanozlusunu getiriyoruz. Bunlar 4-8-12 gram arı sütü ihtiva ediyor. 4 gramlığını çocuklara zeka geliştirici ve vücut gelişimi için veriyoruz. 8 gramlığı vücut direncini ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. 12 gram ki en yüksek dozdur; vücut elden ayaktan kesilir ya… Sebepsiz yorgunluk, unutkanlık gibi durumlar için iyi bir gıda takviyesidir. Bu arada yüzü için kullananlar da var tabii. Yüz için çok süperdir.
Şampuanlarda özellikler
Peki, dükkânınızda çeşitli bitki özlü şampuanlarınız var, bunların içinde kimyasal var mı?
Şimdi yok dersem yalan söylemiş olurum. Kimyasal olmazsa şampuan olmaz ki. Yağı şampuan formuna getirmek için kimyasal kullanmak zorundayız. Ama kokusu, işlevi saça işleyen etken madde tamamen doğal bitki özleri ile sağlanıyor.
O zaman marketlerde satılan çeşitli şampuanlardan ne farkı kalıyor?
Bir kere, parfümü yok bitkisel şampuanların. Saçınızı yıkıyorsunuz, ‘aman ne yumuşak oldu’ diyorsunuz. Saça o yumuşaklığı veren bir kimyasal mesela.
O zaman lavanta kokusu için esans mı koyuyorlar şampuanlara?
Hayır, lavantanın yağının özünü koyuyor içine. Bir ton karanfilden 800 gram yağ çıkıyor. O 800 gram yağı bir başka makineye koyuyorsun, tekrar üretiyorsun, oluyor 1500 gram, bir daha koy makineye, oluyor 3000 gram. Ama o arada yağ tüm özelliğini kaybediyor tabii ki. Mesela ilk çıkan lavanta yağının görünümü katran gibidir. İşte o ilk lavanta yağını kullanırız ki, saçın yağını emsin. Mesela buğdayın fazla olduğu şampuan yıpranmış saçlar için çok iyidir. Lavanta yağını alıyor saçın, buğday canlandırıyor ama dökülmeyi durduran madde AHL denen bir maddedir. Bu fotokompleks AHL bizim şampuanlarımızın hepsinde vardır. Yani ürünün üzerinde AHL yazısını görürseniz onu alın çünkü onun içinde ısırgan, cüce palmiye gibi bitki özleri vardır.
Zayıflama çayı ve her derde deva mantar
Birazda zayıflama çaylarından söz edelim… Faydası oluyor mu?
Çok faydası oluyor. Düzenli uygulandıktan sonra işe yaramaması mümkün değil. Ama vücutta mesela tiroit gibi bir sorun varsa o kişiye ne verirseniz verin zaten faydası olmaz. Vücutta hiçbir sorun yoksa bu çaylarla ayda minimum 4 kilo veriliyor.
Gelelim dükkânınızın en önemli ürününe. Bir yakınım çok faydasını gördüğü için sormak istiyorum. Ganoderma Lucidum… Diğer bir adıyla Reishi Mantarı! Bu bitkinin ne gibi özellikleri var?
Ölümsüzlük mantarı da diyorlar. Bu tipteki mantarların özelliği kabuklarının yüzyıllardan beri Uzakdoğu ülkelerinde özellikle Çin, Japonya ve Kore’de tedavi maksatlı olarak kullanılmış olmasıdır.
Ganoderma Lucidum bunların içinde özel bir yer tutar çünkü o ‘her derde deva’ bir bitki olarak konumlandırılmıştır. HIV, kanser, düşük tansiyon, yüksek tansiyon, diabet, romatizma, kalp problemleri, felç, ülser, astım, yorgunluk, hepatit A – B – C, uykusuzluk, kısırlık, sedef hastalığı, kabakulak, epilepsi, alkolizm ve liste uzadıkça uzuyor… Ayrıca Ganoderma Lucidum kanserle tedavide etkilidir çünkü vücudu toksinlerden arındırır ve bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur.
Nerede yapılıyor?
Mantarın özü Uzakdoğu’dan geliyor. Türkiye’deki fabrikada işleniyor.
Nasıl kullanılır?
Bir şişesi 10 gün kadar gidiyor. Günde bir defa meyve suyu gibi içiliyor.
Bilgi için; 0533 8476874-Lokman Hekim