Sağlık Bakanı Filiz Besim, “Sağlık alanında gerek sektörel gerek kurumlar arası gerekse de ülkeler arası (hem bölgesel hem de küresel düzeyde) iş birliği bizler için çok önemli ve değerlidir” dedi.
Besim, Marmara Group- 22. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin 2. Günü’nde “Küreselleşmenin Yeni Boyutları, Popülizm, Sağlıkta İş Birliği” oturumunda, “Koruyucu Sağlık ve Sağlık’ta İşbirliği” konulu bir konuşma yaptı.
Besim, sözlerine, “Bugün sizlerle Asya ile Avrupa'yı birleştiren bu efsane tarihi şehir
İstanbul’da birlikte olmaktan ve Marmara Vakfı gibi gerek bölgesel gerekse uluslararası düzeyde
Barış için, insan hakları için, daha iyi bir ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma için 1985’ten beri
çalışan bir kuruluşun davetlisi olarak burada yer almaktan duyduğum mutluluğu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bu yıl 22. si düzenlenen Avrasya Ekonomi Zirvesine ilk kez katılma şansım oluyor. Daha önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni temsilen birçok devlet insanımız gerek Cumhurbaşkanı gerekse de Bakan veya Belediye Başkanı düzeyinde farklı oturumlarda ülkemiz adına söz almıştır. Kıbrıs’ta Marmara Vakfı temsilcileri ile yaptığımız görüşmede bu yıl “sağlıkta iş birliği” konusu ile ilgili bir oturum yapma hedefleri olduğunu öğrenmek beni çok mutlu etti” diyerek başladı.
“Daha çok diyalog…”
Marmara Vakfı’nın “daha çok diyalog” bakış açısının kendi dünya görüşü ile eşleşen bir tutum olduğunu vurgulayan Bakan Besim, “Özellikle sağlık gibi en temel insan haklarından biri olan bir konu siyasi popülizme alet edilmeyecek kadar değerli ve gerek siyasetler gerekse de ülkeler üstü bir konu olması hasebi ile iş birliğine en çok ihtiyaç duyulan alanlardan biridir. Bu anlamda sağlık alanında gerek sektörel gerek kurumlar arası gerekse de ülkeler arası (hem bölgesel hem de küresel düzeyde) iş birliği bizler için çok önemli ve değerlidir. Ülke olarak içerisinde bulunduğumuz siyasi konjonktürden dolayı bu iş birliği uluslararası anlamda daha kısıtlı bir düzeyde kalmasına rağmen sağlığın sınır tanımayan boyutu bizlere çoğu zaman farklı iş birliği alanları yaratmıştır” ifadelerini kullandı.
“Önemli olan; koruyabilmek…”
“Türkiye’nin özellikle son 10 yılda sağlık alanında yapmış olduğu reformlar, sağlıkta kalitenin
artırılması ve standartlaşma, insan odaklı bir sağlık sistemi oluşturulma hedefi, genel sigorta
sistemiyle halkın sağlık hizmetlerinden daha eşit koşullarda yararlanabilmesinin önünün açılması
ve gelişen, ilerleyen sağlık teknolojisi ülke olarak da bizlerin de takdirini kazanan düzeydedir.
Ayrıca iki ülke arasında gerek iki Bakanlık düzeyinde gerekse de sağlık kuruluşlarıyla ve
üniversiteler ile yapılan protokoller, ortak çalışmalar, hasta sevkleri, doktorların ve sağlık
çalışanlarının eğitimleri anlamında gerçekleşen iş birlikleri bizler için çok önemlidir” de diyen Besim, bir yıldır görevde olan bir hükümetin Sağlık Bakanı olarak sağlıkta öncelikli politikalarından birinin koruyucu sağlık hizmetlerini güçlendirerek halkı hasta olmadan önce koruyabilmek olduğunu kaydetti.
Besim, “Gerek bulaşıcı hastalıklar gerekse de kanser, diyabet, kalp rahatsızlıkları gibi kronik hastalık ile mücadele halkımız için önce bu hastalıklardan korunma yöntemlerinin öğrenilmesi, gerekli tetkiklerin zamanında yapılması, bu hastalıklarda erken tanının önemini vurgulayarak bu alanda bir bilinç oluşturmanın yanı sıra özellikle sağlık merkezleri gibi bölgesel düzeyde halkın kolay ulaşabileceği yerlerde bu hizmetin kaliteli ve herkesin rahat ulaşabileceği şekilde geliştirmek için çalışmaktayız. Hem halkımızın sağlığını korumak hem de etkin koruyucu sağlık hizmetleri ile sağlık giderlerinin ciddi oranda azaltılarak buraya harcanan ekonomik kaynağın gerek sağlığın gerekse yaşam kalitesinin artması için kullanılması hedefindeyiz. Bu vizyon ile hareketle sağlıkta gerek ülke içerisindeki yerel düzeyde iş birliği gerekse bölgesel ve uluslararası düzeyde yapılacak iş birlikleri bizler için her zaman önem arz etmiştir. Yerel düzeyde, özellikle belediyeler ve yerel yönetim ile iş birliği çerçevesinde halkın sağlığını koruyucu önlemleri alma anlamında halkı bilinçlendirme, doğru beslenme alışkanlıklarını kazanma, hareket etme ve zamanında gerekli tetkiklerin yapılması anlamında ciddi çalışmalar başlatıldı” dedi.
“Kurumların ve sektörlerin eş zamanlı birlikte çalışması toplum sağlığını daha iyiye taşır”
Besim, bugün KKTC’de kanser vakalarının giderek arttığına dikkat çekerek, 2018 Mayıs yılında tamamlanan çalışma sonucuna göre “meme kanseri” toplam kanser vakalarının %21.3’ünü oluşturduğunu ve ülkede en çok görüler kanser türleri arasında olduğunu söyledi. Besim, bu çerçevede ülkede bulunan yerel düzeydeki 16 mevcut sağlık merkezinde kadın sağlığı
anlamında ciddi öneme sahip olan simir tetkiklerinin düzenli olarak yapılmaya başlandığını da vurgulayarak şöyle konuştu:
“Halkımız meme kanseri, rahim ağzı kanseri gibi erken teşhisle önlenebilecek kanser türleri açısından bilinçlendirilmeye başlandı. Bu anlamda ciddi koruyucu role sahip olan HPV (human
papillomavirus) aşısı ulusal aşı programının bir parçası oldu. Millî Eğitim Bakanlığı ve Sivil Toplum Örgütleri ile başlatılan çalışma doğrultusunda ülkedeki 9-12 yaş arası tüm kız çocuklarının aşılanması konusunda bir kampanya başlatıldı. 16 Sağlık Merkezinde yine kolon kanserinde erken teşhis için gaita testleri yapılmaya başlandı.
Dünya genelinde büyük bir sağlık sorunu haline gelmiş obezite ile mücadele kapsamında ise halkı
bilinçlendirmek doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak için Kıbrıs Türk Diyetisyenler Birliği ile
yapılan ortak bir çalışma sonucunda adanın kuzeyindeki tüm sağlık merkezlerinde bir diyetisyen
bulunması için çalışmalar başlatılmıştır. Doğru beslenme kalp rahatsızlıkları ve diyabet gibi kronik hastalıklar dahil birçok hastalıkla doğrudan ilişkilidir. Bugün Kuzey Kıbrıs’ta diyabet hastası olan kişilerin orası %11,5’tir ve yine Kıbrıs Türk Diyabet Derneği’nin yaptığı çalışmaya göre ülkemizde diyabet hastası ola kişilerin sadece %45’i tanısı konuşulmuş kişilerdir. Bu da hastalığın çok daha yüksek oranlarda olduğunu göstermektedir. Bunu biliyoruz ki diyabet yaşam tarzı değişikliği ile önlenebilen bir hastalıktır. Bu anlamda doğru beslenme alışkanlığı kazandırma, hareketi ve sporu yaşam tarzı haline getirebilmek için farklı kurumların ve sektörlerin eş zamanlı birlikte çalışması toplum sağlığını daha iyiye taşıyacak bir süreçtir. Ayrıca mutlu yaşlılık için insanların sağlık hizmetlerine kolay ulaşacağına güvenmesi gerekir. Biz gerek altyapı gerek insan kaynaklarını eğitme anlamında bu açıdan çalışıyoruz. Adamız gerek güzel havası gerek doğası ile yaşlılığınızı geçirebileceğiniz güzel bir destinasyon. Siz buna sağlık turizmi diyorsunuz ben bir doktor olarak buna mutlu ve sağlıklı yaşlanma diyorum.”
“Sağlıklı olma hali sadece tıbbi anlamda değildir”
Bakan Besim, sağlıklı olma halinin sadece tıbbi anlamda bir sağlık anlamına gelmediğini belirterek şunları da söyledi:
“Sağlıklı olmak gerek temiz bir çevrede yaşamak, temiz hava solumak, temiz su içmek ve sağlıklı hormon, pestisit içermeyen gıdalar tüketmek demektir. Sosyal ve ekonomik belirleyicilerin sağlık üzerindeki etkisinin farkındalığı artıkça sağlıklı bir toplum için sadece sağlık sektörünün değil, diğer sektörlerinde faaliyetlerinin önemi de ön plana çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hava kirliliği, gürültü, kimyasallar ve radyasyon çoğu kronik hastalıkları tetikleyen faktörlerdir. Benzer şekilde Avrupa Birliği sağlık araştırmaları kapsamında çevre ve sağlık arasında önemli bir link olduğunu onayladı (Horizon 2020). Çevresel faktörlerin iyileştirilmesi ve gıda güvenliği anlamında gerek sektörler arası gerekse de ülkeler arası iş birliği ciddi önem arz etmektedir. Tüm bunlara ek olarak sağlıkta yapılan harcamalar bir ülkenin ekonomisinde ciddi bir yere sahiptir. Bu nedenledir ki koruyucu sağlık ile toplumun sağlıklı olma halini sağlamak ve korumak sağlık giderlerine ciddi anlamda minimize ederek ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacak durumdadır. Bu anlamda Sağlık Bakanlığı olarak bizim görevimiz ise diğer paydaşları sağlık ve sağlığı koruma anlamında bilinçlendirme ve motive ederek bir araya getirmektir.”
“Ortak üretimin önemini kavrayalım”
Besim sözlerini şöyle noktaladı:
“Günümüzde çoğu ülkenin benzer sağlık problemleri ile mücadele ettiğini ve benzer kaygılara
sahip olduğunu görmekteyiz. Bu anlamda ülkeler arasındaki iş birliği gerek bilginin ve gelişmelerin paylaşımı gerekse de sağlığı geliştirme anlamında ortak bir çalışma yürütülmesi açısından ciddi önem arz etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ülkelerin kapasitelerini kullanmak ve gelişmeleri aktarmak açısından ortak sağlık hedeflerinin önemi vurgulamaktadır. Aynı şekilde AB üye ülkeler arasında ortak bir politika ve hedefler belirlemiştir. Bugün Dünya genelinde kanser vakaları giderek artan bir sağlık problem haline gelmiş “çağın hastalığı” konumundadır, obezite ile
mücadele, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engelleme, çevre, hava, su ve toprak kirliliğini
engelleme, kimyasalla mücadele, kalp rahatsızlıkları, diyabet gibi kronik hastalıklar ülkelerin genel sorunları durumundadır. Şunun önemini kavramak çok önemlidir sağlık alanında üretilen bilgi, teknoloji ve deneyimlerin paylaşılması halkın sağlığının gelişmesinde kilit öneme sahip. Bu
anlamda ülkelerin bu alanda kendi tecrübe ve bilgilerini birbirleriyle paylaşması ve bu konuda iş
birliği artırılması gerekmektedir. Çevre kirliliği, radyasyon kirli hava, bulaşıcı hastalıklar, kanser
sınır tanıyan konular değildir. Bu sorunlar sadece sağlık sektörünü de ilgilendiren ve tek taraflı
çözülebilecek konular değildir. Bu anlamda sınırları temel alan üst politikaları bir tarafa bırakarak
iş birliğinin ve ortak üretmenin önemini kavramamız gerekiyor.”