Siz tanıdık bir doktora bir yakınınız için reçete yazdırmadınız mı hiç?
Annenize…
Teyzenize…
Dedenize…
Bir kağıt üzerine kararlanmış notla reçetesiz ilaç da almadınız, öyle mi?
Belki de siz işten kaytardığınız gün bir doktordan “hasta raporu” da istemediniz?
- Ne yazalım?
- Sistit!
Kamuda görevli bir hekim özel klinik ya da hastanede hem de mesai saatinde sizi hiç mi muayene etmedi?
Olmaz ya olmuşsa siz çok özelsiniz!
Röntgen ya da tahliller için özelden hastaneye yönlendirmeniz de olmadı?
“Hastanede anjiyo yaparsak kasıktan ve ağrılı olacak, özele gelirseniz bilekten ve çok daha konforlu” gibi muhabbetleri hiç duymadınız eminim… “Açık kalp ameliyatını hastanede yaparsak sizi tepeden tırnağa yaracağız ama dışarıda kısa kesi yöntemiyle bu kadar bin euro…”
“Cenaze”yi hiç görmeden “ölüm raporu” yazması için bir hekimin kapısını çalmadınız umarım.
En zoru bu…
Eczacınız size hiç önermedi mi, “İsterseniz size sigorta için reçete yazdırabilirim.”
***
“Çorap söküğü” derler ya hani…
İpin ucu kaçmışsa bir yerden, arkası gelir...
İlk düğmesi yanlış iliklenmişse ceketin gerisi de öyle ilerler.
O nedenle eğridir halimiz, yamuktur talihimiz…
Sağlıkta yaşanan durum bu!
Tepeden tırnağa yasa ve etik dışına kaçmak var.
İşini “doğru” yürütenleri neredeyse döverler bu âlemde…
***
“Kanunları sadece yargıçlar biliyorsa, o memlekette hukuk yok demektir” demişti eski Amerika Başkanı Hoover…
Burada durum farklı!
İnsanlar yasaları bile bile çiğner, bu yasaları yapanlar da bile bile çiğnetirler zaten…
***
Şimdi herkes şaşırmış bir halde bağırıyor: “Aaaaa! Sağlıkta meğer vurgun varmış.”
Ne zaman yoktu?
İhalesinden tedavisine, kliniğinden hastanesine, eczanesinden laboratuvarına yasal çerçevenin dışına kaçılan bir alan sağlık…
Neresinden tutacaksınız?
Sistem tümden usulsüz!
Hepimiz aptal rolüne mi yatalım, yine…
***
“Organize usulsüzlüğü” bakanlar ve makamlar ve örgütler – el birliğiyle- örtmeye uğraşır yıllardır.
“Görmez gelme” oyunu oynanır el ele…
“Nasıl yapalım da yasa dışılığı normalleştirelim” sessiz ulaşışı üzerinden ortaklaşır kitleler…
Yasaları çiğnemek için tüzükler icat edilir!
***
Ortada “insan canı” var sonuçta…
İyi iyi insanlar var üstüne üstük, sevdiğimiz, saydığımız, yetenekli, özverili, kıymetli…
Biri ötekine göz yumar, öteki berikine…
***
“İpin ucunu” iyice kaçırırsanız o zaman “vurgun” dikkat çeker!
Tam da “utanmayı attılar “ hali!
Abartmayınız!
Marifet yasaları “adabında” çiğnemektir!
Utanmadan, utandırmadan…
Bu sistemin oyuncağı “hastalar”
Sosyal Sigortalar Dairesi 2022 kasım ayında eczanelere 5 milyon TL bandında ödeme yaparken, bu rakam 2023 Ağustos'ta 12 milyon TL bandına yükselmiş.
Sosyal Sigortalar Dairesi Müdürü Tahir Serhat, Haber Kıbrıs'tan Bahadır Ayna'ya anlatıyor.
Hayat pahalılığı oranına bakınca - hele ilaçtaki zamlara - bu rakamlarda bir anomali var mı, bilemiyorum.
Normal olmayan durum şu...
“İncelemeler yaptığımızda bir doktorun (bir ayda) 6 bin reçete yazdığını gördük."
"Bazı eczaneler günlük ortalama 20-30 reçete yazarken ayın bir günü aniden 500-600 reçete yazıyor.”
Çoğumuzun güçlükle ödediği “sigorta primlerinden” gidiyor bu paralar, yazık…
Asıl mağdur yine hastalar değil mi?
Bu sistemin oyuncağı “hastalar” zaten!
Ülkemde halen “Hasta Hakları Yasası” neden yok sahi?
***
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Ahmet Özant, acilen ilaç takip-işletim sistemi kurulmasını öneriyor.
Keşke “hekim takip sistemi” de önerse diyorum.
Şimdilik “hasta takip sistemi” var sadece…
“Çözüm tüm hekimlerin sigorta reçetesi yazması ve İlaç Takip Sistemi’dir”
Tabipleri Birliği Asbaşkanı Çağrı Cemaller’e soruyorum…
“Neler oluyor ve çözüm ne?”
“İşin temelinde sorun şu” diyor, “insanlar ilaca ulaşmakla ilgili sorun yaşıyor.”
“Sosyal sigortalı reçetesini sadece belirli serbest hekimler yazabiliyor.
Kamu hekimlerinin yazdığı reçeteler sadece hastane eczanesinde geçerli oluyor.
O ilaç hastanede yoksa bir mühür basılıyor, hasta bu ilacı kendi cebinden ödeyerek özel eczaneden alıyor ve Sigortalar’dan geri ödeme bekliyor. Tüm bunları sorunlu, sıkıntılı, suiistimale açık süreçler…”
Kamu hekimleri özelde baktığı hastalara “sigortalı reçetesi” yazamıyor, malum...
Yazsa dert yazmasa dert!
***
Eczane-hekim ortaklığındaki ilaç vurgunuyla ilgili “5-6 şüpheli doktordan söz edildiğini” anlatıyor Dr. Çağrı Cemaler, ancak bu iddialar soruşturmaya muhtaç…
Tek tek reçetelerin incelemesi gerekiyor.
Dr. Çağrı Cemaler, “Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği olarak bu inceleme sürecinde polise her türlü uzman desteğini vermeye hazırız” ifadesini kullanıyor.
***
Çözüm ne?
“İlaç Takip Sistemi şart… İlaç takip sisteminde bir kişi için isteseniz de gereğinden fazla ilaç yazamayacaksınız, çünkü sistem size izin vermeyecek. Bunun için tüm ecza depoları, ezcaneler ve hekimlerin ortak bir ağda toplanması gerekiyor. Kayıt dışılığın önleneceği bu sistemi kurmak bugünün teknolojisinde çok zor değildir.”
***
Bir önerme daha var.
“Kamu ve özel tüm hekimlerin bu reçetelerin yazabilmesinin önü açılmalıdır” diyor Çağrı Cemaller… “İlaç Takip Sistemi’yle birlikte bu da sağlanırsa önemli oranda suiistimal önlenecektir” görüşünde…
Çalışma Bakanlığı’nın “hastaya iyi niyetle yardım edenlerin” değil, meseleyi “ticari gelire dönüştürenlerin” peşine düştüğünü de anlatıyor Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Asbaşkanı Çağrı Cemaler, o nedenle soruşturmayı iyi niyetli buluyor.
Şunu da ekliyor: “Hiçbir hekim muayene ettiği hastasına reçete yazmaktan çekinmesin. Bu sürecin mağduru hastalar olmasın…”
Önemli bir öneri de TIP-İŞ Başkanı Dr. Şükrü Onbaşı’dan:
“Kronik hastaların reçetelerinin aydan aya değil de doktorun hastası için uygun göreceği 3, 6 veya 12 aylık reçeteler şeklinde düzenlenmesi hem reçete yazılma sıklığını hem de vatandaşın zaman kaybı ve diğer mağduriyetlerinin azaltacaktır.”