Sağlıktan Töre’ye…

Tayfun Çağra

“Devletin tüm hastalara tedavi sunması gerekmez mi?”

Dizinin gelecekte geçen bir bölümünde;

Yürüyemeyen ama ayrıcalıklı bir birey omurgasına takılan bir cihaz ile yürüyebiliyor, mesleğini yapabiliyor… Hem de polis, cinayet çözmeye çalışıyor…

Ancak ayrıcalıklı kesimde yer almayanlar, kurulan düzeni reddedenlerin böyle bir şansı yoktur.

Sorgulanıyor bu düzen ve cevap aranıyor;

“Herkese tedavi sunmak gerekmiyor mu?” 

Böyle bir talep, böyle bir sağlık sistemi bir ütopya mı?

Olmamalı.

KKTC Anayasası Madde 45 diyor ki;

“Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir.”

Peki öyle midir?

Devlet herkesin beden ve ruh sağlığını sağlayabiliyor mu?

Yoksa bu yükümlülüğünü tamamen özele mi devretti!

Paranız varsa beden ve ruh sağlığınız tıbbi bakım görebiliyor, yoksa Allah’a emanet!

Devletin hastaneleri, okullarıyla birlikte büyük oranda önce Türkiye kökenli, üstelik burada yaşamayanlar için hizmet veriyorken şimdilerde üçüncü dünya ülkelerinden gelenlere hizmet vermek durumunda kalıyorlar.

***

85 milyonluk Türkiye’den, son yıllarda Suriye, Afganistan gibi ülkelerden gelen 3-5 milyon göçmenden dolayı haklı olarak ‘ikinci sınıf vatandaş oldukları’ şikayetleri gelirken biz bu durumu 74’den beridir yaşıyoruz.

Paraları bol Yahudiler ile ‘sıcak denizlere inme’ hayallerini gerçekleştiren! Rus ve eski Doğu Bloku ülke vatandaşlarının nüfusumuzu bilemediğimiz için tahmini olarak söyleyebildiğimiz belki 90-100 bin kalmış Kıbrıslı Türkler’in ve yine sayılarını bilemediğimiz Türkiye kökenli insanların nüfusuna bu küçücük toprak parçasında eklenmeleri ile Türkiye’deki haklı tepkiler, bizde dudakların acıyla gülümseme arasında bir tepki vermesine neden oluyor.

***

Konuyu dağıtmadan; KKTC’de sağlık sistemi çoktandır SOS veriyor ama kamu bütçesinden veya yardımlar/krediler adı altında Türkiye’den gelen paralar boş ve başka yerlere harcanıyor.

Örneğin hep kötü örnek verilecek olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne harcanacak paralar sağlık için, eğitim için harcanamaz mıydı!

Böyle bir önakıl parayı gönderenlerde, parayı alanlarda yok muydu!

Elbette ki vardı ama bu parayla ilişkisi olanların ‘gösteriş’ çerçevesinde Külliye’nin ön planda olması gerektiği anlayışı vardı.

Oysa ki okulların yeterli ve çağdaş olması, hastanelerin sağlıktaki sorunları aşacak yeterlilikte olması onlar için ‘gösteriş’ çerçevesi içinde yer alamadı.

Halbuki esas ‘gösteriş’ buydu. Kıbrıs’ın güneyine yapılacak ‘gösteriş’, okulların ve hastanelerin imrenilecek durumda olmasıydı.

Öyle olmadı. Hatta Meclis Başkanı Zorlu Töre’nin meclis konuşmasına da yansıdı Külliye… “TC size saray yapıyor ama teşekkür etmiyorsunuz” dedi CTP’li vekillerin Meclis’teki usulsüz, fuzuli harcamalar konusundaki eleştirilerine karşılık olarak.

Töre, “TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na verdiğimiz yemeğe onay da vermediniz” dedi CTP’li vekillere ama Meclis Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe onu yalanladı; “Yemeği bizden habersiz verdiniz, sonradan geriye dönük onay aldırdınız ve beni bile yemeğe davet etmediniz” dedi.

Yalanı ortaya çıkan Töre, bu sözler söylenirken salonu terketti ama ne oldu biliyor musunuz? Geldi sonra, çıktı salondaki makam koltuğuna ve hiçbir şey olmamış gibi “buyurun hitap edin yüce meclise” diye vekilleri kürsüye çağırmaya devam etti.

KKTC’nin 40. yılının kutlandığı bugünlerde böyle bir Meclis Başkanı da KKTC’ye yakışırdı herhalde!