Özel ve kamusal alan arasındaki güçlü bir dikotomi olmasını arzu edip kamusalda paylaşılan özeli şiddetle tenkit edenler üzerine düşünüyordum da şöyle bir sonuca vardım. Bu iki yüzlü yaşamı sürdürmekten yana onlar. Olay basit aslında… Böyleleri, sırların hayatı kolaylaştırdığını anlıyorlar ve onlara muhtaçlar. Karılarının ve kocalarının bilmesini istemedikleri sevgilileri, gözlerin sımsıkı kapalı olmasını istedikleri cinsel ya da benzeri sırları güvence altında olacaktır böyle bir durumda… Aksi halde, hedefledikleri statüleri, ulaşmak istedikleri yücelikleri tehdit edecektir özel hayatın şeffaflığı… Dışarıya verdikleri imaj son derece önemlidir çünkü… Bu imajın sağlamlığıdır onları belli bir alanda iktidara taşıyacak olan.
Dışarıdakilerden korunma isteğinde, çok insani bir yan da vardır kuşkusuz… Mahremiyetin güvenliğini seçerek iktidar hırsıyla zarar vermeye hazır diğerlerinin şerrinden kendini korumaktır niyet edilen… İçinde olduğumuz vahşi ve acımasız dünya düşünülünce oldukça anlaşılır birşeydir bu.
Anlamak anlaşmak değildir tabii. Benim gibi hayat devrimcisi olanlar her şeyin baştan yanlış olduğuna inanıp gündelik hayat pratiklerinin boyunduruğundan kurtulmaya çalışırlar. Var olana uyum sağlayıp pragmatist bir hayat sürmektense onu sorgulayıp dönüştürmeğe çabalarlar . Kadın hareketinin “Özel olan politiktir” sloganı başka bir hayat tasavvuru için esastır. Kamu, bir erkeklik alanı olurken kadınlar, özele ait sayılmışlardır. Bu “belalı” cinsin özelde denetim altında tutulması üzerine kurgulanmıştır herşey. Kamusala taşınan özel, bir zaafiyet olarak görülmüştür. Resmiyetin kuralları, sürdürülebilirlik için esas teşkil etmektedir. Özel olan, kesin çizgilerle dışlanmış ve ayrı tutulmuştur.
Başkalarının “özel hayatı” hep merak konusu olmuştu bir yandan da. Bilinmeyenin, paylaşılmayanın yarattığı cazibedir bu… Gizemli olan, mahrem olan, kalın perdeler ardında gizlenen tahrik ederken bir yandan kendini mitleştirmeye açık kılmış, diğer yandan ise fanzazilerle ağız sulandıran dedikodu malzemesi oluşturmuştur.
Vitrinde görünen her zaman farklıdır. Kol kırılıp yen içinde kalmıştır çünkü… Kamusal alan, en güzel giysiler ve en imrenilesi görüntülerle çıkılan bir tiyatro sahnesinden başka birşey değildir. Çoğu zaman esas kimliklerin kuliste bırakıldığı başarlı bir performanstır söz konusu olan… Başkalarına hava atmak, kendini özel hayat mutluluklarının iktidarında göstermektir niyet edilen…
Özel olan ne kadar mahrem tutulmaya çalışılsa da kamusala sızmayı başarmıştır. Özelin kamusala bir tehdit olarak taşınmasıdır çoğu kez söz konusu olan. Kamusaldaki imajı yıkmak için kullanılır özele ait bilgiler. Deşifre edilen özel sırlar, iktidar sahibi kişilerin yıkımı amacıyla kullanılır.
Günümüzde özel alandaki mahremiyet hakkının televizyon programları veya sosyal medya aracılığıyla bir aleniyet hakkına dönüşmesi ise daha çok sahte bir özgürleşme, ihtiyaca yönelik bir pazar oluşturma hali sanki. Karı kocaların çıkıp özgürce cinsel hayatlarını anlattığı talk showlar örneğin; bir başka yalan tiyatrosunu andırıyorlar.
Özelin kamusalla hesapsız buluştuğu yer ise sanat ve edebiyattır. Özellikle şiir, özel olanın kamusala doğru zincirlerinden kurtarılmasıdır. Edebiyat olmasaydı mahrem olanın, utanç ve kaygı duyulanın aslında başkalarının da deneyimi olduğunu bilemezdik. Edebiyat olmasaydı yalnızlığımız içinde yaşamaya mahkum edildiğimiz sırların insani masumiyetini göremezdik.
Kuşkusuz ki kendini gizleyen, kamusal performansa katılan pek çok sanatçı ve yazar vardır. Bir zeka ve ustalık gösterisi gibi algılarlar bu alanı… Başarılı sahtelikler yaratma, göz boyama alanı da olabilir pekala sanat. Böylesi sanatçı ve yazarlar, yapıtlarıyla hayranlık da uyandırabilirler. Performansın başarısından kuşku yoktur. Sahte bir dünyanın yakışanı da budur belki…
Bu rezil dünya içinde benim sanat ve edebiyat alanında kişisel tercihim zeka ve yeteneğin içtenlik ile kesiştiği yapıtlardır. Sahiciliğin onarıcı etkisini yaşamak isterim bir edebiyat metni ve sanat yapıtı karşısında. Bir sanatçı ve yazarda mahrem olanı, kırılganlığını içtenlikle ortaya koyma cesaretini ararım.
Sanat, iki yüzlü kamusal alana karşı özel olanın, insanın derinlerine ait olanın zaferi olabilir pekala.