Kıbrıs’ın Kuzey kesiminde “eğitim seviyesi” veya “eğitim kalitesi” ile ilgili bir araştırma ya da istatistik saptamak çok zor olmasa gerek…
-*-*-
Sıklıkla değişen ve hatta hiç bilinmeyen nüfus, gerçek ya da sağlam istatistik elde etmeyi zorlaştırıyor.
KKTC’de örneğin okullarda uyuşturucu, sigara ve alkol kullanımı konusunda sağlıklı verilerimiz yoktur.
KKTC’de örneğin meslek seçimi ile ilgili bir plan veya aile – okul – devlet koordinasyonu sıfırdır.
KKTC’de özel – devlet ayrımı yanında; devlet içinde “kolej” ve diğerleri ayrımı da çok büyüktür…
“Devletin kolejine girebilenlerle ailelerinin parası varsa özel kolejlerde eğitim alabilenler” birinci grubu ve ne yazıktır “diğerleri”, öteki grubu oluşturmaktadır.
Bu ayrım, sonsuza dek yaşayacak diye hamasi nutuklarla poh pohlanan sahte devletin en büyük utancıdır.
-*-*-
Eğitimde fırsat eşitliği veya eğitimde eşitlik gibi kavramlar, modern demokrasilerin olmazsa olmazıdır…
KKTC’de “bedava” devlet kolejlerinin önemi, özellikle son yıllarda herkesi ciddi sıkıntıya sokak ekonomik çöküş nedeniyle daha da arttı.
Özel kolejlerin ekonomik anlamda bir miktar “tercih dışı” kalma zorunluluğu; bedava devlet kolejine ilgiyi artırınca, haliyle “yarış atına” dönüştürülmüş çocukların tüm hayatı, “kaotik ve depresyonla dop dolu” bir idmana dönüştürüldü…
-*-*-
“Daha çok çalış, daha çok özel ders, daha çok dersane…”
10 – 11 yaşlarındaki çocuklar, “oyun” ve “sokak” denen iki asıl ihtiyaçtan daha da uzaklaştırıldı.
-*-*-
Ve son iki yılın pandemi sıkıntısı da “teknolojik bağımlılıklara” eklendiği zaman, “çocuklarımızda ruh sağlığı”; en ciddi şekilde ele alınması, araştırılması ve sorun varsa çözüm üretilmesi zorunluluğunu ortaya koydu.
Var mı bu konuda “işittiğiniz” bir ciddi çalışma?
Yoktur!
-*-*-
“Kazananlar” ve “kaybedenler” diye ikiye bölünen çocuk grubu vardır…
Kaybedenler, devlet okullarında orta eğitime devam edecek veya ailelerinin parası varsa özel kolejlere gidecekler…
“Yarışı kaybeden” çocukların geleceği kesinlikle en üst seviyede ele alınmalı; devlet okullarında eğitim kalitesi adına yapılabileceklerin en üst seviyede yaşama geçirilmesi için yoğun çaba harcanmalıdır.
-*-*-
Acıdır, üzücüdür ama “düz” diyebileceğimiz orta dereceli devlet okullarının en kaliteli eğitimi, en kaliteli oyun alanlarını, en kaliteli spor salonlarını, en üst seviyede ve sürekli denetimi, en şahane disiplini sağlayabilmesi için, “UBP içi entrikalar, KKTC içi hırsızlıklar, soytarılıklar, şaklabanlıklar, hamasi nutuklara” değil; ciddi çalışmaya ihtiyaç vardır.
-*-*-
Kısacası, çocuklarımızın, ülkenin, toplumun geleceği tehlikededir…
Zaten eğittiklerimizi tutamıyoruz, kaçırıyoruz…
Zaten abuk sabuk ve de laiklik dışı eğitim baskısı da bir yanda…
Zaten ülkenin geleceği tamamen belirsiz, vaatler havacıva…
“Küba” veya “Finlandiya” olalım demiyorum… Ama Küba ve Finlandiya olamasak da; “LÜTFEN” bir şeyler yapalım…
Gelecek endişesi büyüktür; daha da büyümesin…
-*-*-
Amerika’da 2019’da yapılan bir araştırma, orta dereceli okullardaki öğrencilerin üçte birinin “umutsuzluk ve aşırı üzüntülü” olduklarını saptamış…
Uzmanlar, pandemi sürecinde bunun daha da yükseldiğini belirtiyor…
-*-*-
Bizde bu konuda “rakam” ya da “oran” verecek bir bilimsel çalışma söz konusu değil…
Ancak gözle görülebildiği kadarı ve bazı eğitimcilerden işittiklerimizle birlikte; bir çok ailede, aşırı yoksullaşma sonucu çocuklarda çok ciddi “sıkıntılar” olduğu açıktır…
-*-*-
Çocuklar geleceğimizdir…
Çocuklar, sizin hamasi ve yalakalık içeren “anavatan” nutuklarınızdan çok daha değerlidir…
“Sen de her şeyi Kıbrıs sorununa bağlıyorsun Serhat” diyeceksiniz biliyorum ama “gidişat”, ne yazıktır ki “gidişat” değildir…
Kıbrıs sorununu çözümü, en hayati derdimiz olan çocuklarımızın geleceği ile doğrudan ilişkilidir.
Küfretmeyecektim ama zorluyorsunuz, “öpmüşüm sizin her türlü milli davanızı da stratejik havanızı da!”…
Çocuklarımızdan daha mı önemlidir sizin bu rezil davanız ya da “Mavi Vatan” diye uydurduğunuz maskaralıklarınız?
Hade be oyanı!
Eşit egemen devletimizde eşek alma zorunluluğu!
Otomobilinizin servisi mi geldi?
Kaç tane güvenilir makinist kaldı ki?
-*-*-
Hemen kızmayın canım…
Eskiden makinistler belliydi ve müşterileriyle kardeş gibiydiler de onu söyledim sadece…
-*-*-
Neyse, artık otomobillerin servislerini satın aldığınız garajlar yapıyor ve “Dünya kadar para” ödemek zorunda kalabiliyorsunuz…
-*-*-
“En basitinden bir servis ve hadi servisten sonra bir de otomobili yıkatalım ve depoyu da dolduralım” mı dediniz?
Asgari ücreti gözden çıkarın derim!
-*-*-
Bisiklete geçelim, olmaz çünkü hava çok sıcak…
Yürüyerek gidelim; denedim, yapamadım…
Küçük bir motosiklet mi alalım?
Alamadık!
-*-*-
Evet, maaşım asgari ücret değil ama söyleyeceklerim var; eski yaşama dönmezsek, bu iş olmayacak!
-*-*-
Köy yaşantısı…
Eskiden tatil mi vardı?
Eskiden paralı televizyon kanallarımı vardı?
Eskiden her evde en az 3 otomobil mi vardı?
Eskiden 300 çeşit viski – bir o kadar çeşit şarap hatta rakı mı vardı?
Gapsula, Anglia, zivaniya!
Neyimize yetmezdi!
-*-*-
Ve eskiden herkes meyvesini – sebzesini – sütünü – etini – yumurtasını bir şekilde kendi yetiştiriyordu!
Apartmanda da olmaz ama yapabilen yapmalı…
-*-*-
Bir de eşşşecik almalı; kapının önüne bağlamalı, işe onunla gidip gelmeli…
Peki ya, eşek pislerse ne olacak?
Vallahi “Gönyeli’de yaşayanlar, Ahmet Benli temizlemiyor” diye, Lefkoşa’da yaşayanlar, “Harmancı uyuyor” diye Facebook’a mesaj yazar, rahatlar!
-*-*-
Kısacası diyorum ki, durum hiç iyi değil!
35 bin alacak – verecek davasının olduğu; dövizin sabah akşam yedi sülalemizle elleştiği; enflasyonun “Anavatan sağ olsun”, üçlü rakamlarda oynaştığı bu dönemde, bir de adam çıkar ve bize “eşit – egemen devletimiz sonsuza dek… ” diye başlayan cümleler kurmaz mı?
O anda aklımdan geçen “sıfatları” saysam; Erçin Şahmaran kardeşimin yapacağı 15 televizyon programına konuk olsa, o sıfatları sayamaz! Süresi yetmez!