“8 yıldır eğitim gördüğü Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden mezun olamayan bir genç kız, siyasi kaygılarla gerçekleştirilen “istihdam” talebini geri çevirmemek için arkadaşı ile birlikte sahte diploma hazırladı… Ve bu sahte diplomayla, kamu görevlisi olmak için başvuruda bulundu…”
Yukarıdaki haberi gazetelerde okuyunca, zihnim allak bullak oldu… Nasıl bir insanlar topluluğu olup çıktık dedim kendi kendime…
Düşünebiliyor musunuz? Hem başkalarının haklarını çiğneyip işe girmek hem de bu işi sahtekarlıkla yapmak vicdanları rahatsız etmiyor artık… Nasıl bireyler yetiştirmişiz…
Toplumsal yapımızın geldiği son nokta işte bu “sahte diploma” olayı ile kendini gösteriyor… Kim ne derse dersin, Kamu Hizmeti Komisyonu’nda yaşana sahte imza olayı kadar vahim bir durum bu…
Sadece bununla da sınır değil yaşadıklarımız… Hemen her gün, cinayet, şiddet, uyuşturucu, tecavüz ve birçok yüz kızartıcı suçlar sarmış her yanımızı…
Lise, ortaokul ve hatta ilkokullarda öğrenci çatışmalarına, çeteleşmelere, arkadaşından haraç isteme gibi olaylara sıkça rastlanır oldu…
Hatırlanacaktır sanırım 2 yıl önceydi… KKTC Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı işbirliğinde yapılan bir araştırmada; KKTC okullarında okuyan gençlerin alkol, sigara ve uyuşturucu ile tanışma yaşının 15’in altına düştüğü bulgusuna ulaşılmıştı…
Bütün bu olumsuzlarla beraber, ne yazık ki hak etmediği bir işe girebilmek için, yine hak etmediği bir mezuniyete sahte diploma hazırlayacak kadar hastalıklı bir zihniyet, toplumu içten içe kemiriyor… Ve yine ne yazık ki toplumumuzu kurtaracak yegane ilaç olan eğitim de bu yaraya merhem olmaktan çok uzakta…
Sürdüğümüz geleneksel öğretimin birçok açıdan eleştiri aldığı aşikardır… İçinde bulunduğumuz bilimsel, teknolojik ve sosyal açılardan oluşan sorular dünyasına, öğrenciler önceden belirlenmiş şablon yanıtlar, çoktan seçmeli sınavlar ve ezbere dayalı anlayışla yetiştirilemez…
Kısacası bu hastalıklı zihniyete dur diyebilmek için insan odaklı öğrenmeyi gerçekleştirmeliyiz… Bu nedenle de sosyal duygusal öğrenmeyi işe koşmalıyız… Tüm yaşam boyunca çocuk ve gençlerin sosyal, duygusal, değerler ve akademik yönden bir bütün olarak gelişimine ilişkin beceri ve nitelikleri kazandırmayı başarabilmeliyiz…
Aksi durumda bu hastalıklı yapı bizi tamamen kemirip bitirecek…
BURAYA DİKKAT
Kuyudaki Eşek
Eğitimi tartıştığımız bu sayfada, okullardaki dönem sonu tatili hatırlayacak tatil tadında bir hikaye anlatmak istiyorum size… Ancak anlayana, bütün bir yıllık ders niteliğinde bir hikaye… İşte hikayemiz
Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü. Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm...
Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, bağırmış kendi dilince.
Ayıptır söylemesi, anırmış yani.
Sesini duyan sahibi gelip bakmış ki vaziyet kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde, üstelik yaralanmış. Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hissedip köylüleri yardıma çağırmış. “Ne yapsak, ne etsek de eşeği kuyudan nasıl çıkarsak?” sorularına çare bulunamadı.
Sonunda karar verilmiş: “Eşeği kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek, eşeği işkence çektirmeden tez vakitte öldürmek.” Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmışlar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe dökmüş. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselip sonunda yukarıya kadar çıkmış.
Hayat bu! Bazen bizim de üzerimize abanır. Ne bazeni! Çoğu zaman... Üstümüzü toz toprakla örtmeye çalışanlar olabilir. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil; dökülen toprakları silkeleyip, ayaklarımızın altına aldığımız o topraklar sayesinde yükselmek ve aydınlığa çıkmaktır.
Kör kuyulara düşsek bile...
ANLAYANA - GÜLMECE
Yalaka Çavuş
Padişah bir saray yaptıracak… Yalaka çavuş durur mu? Hemen talip olmuş saray inşaatına. Tez elden bitirmiş işleri. Teslim edecek. Padişah almış vezirini sarayı gezmekte...
Yalaka çavuşla çok iyi anlaşamayan vezir, sarayın tuvaletinin olmadığını fark eder ve bu durumu padişaha hissettirmeye uğraşır. Hemen söze başlar.
- Hünkarım! Sayın ki çişiniz geldi. Nasıl gidereceksiniz? Nereye edeceksiniz?
Yalaka çavuş fırsat verir mi? hemen atılmış söze. Vezire dönerek;
- Sana ne… Koskoca padişah! Sana mı soracak nereye edeceğini? Nereye isterse oraya eder!