SAHTE GÜNEŞLERİN DEVASA GÖLGELERİ

Neşe Yaşın

Örgütlü, planlı kötülüğü gözlemlemek kanımı donduruyor. Kişisel hayatımda kötülük örgütleyen, kıskançlık ya da başka nedenlerle bana zarar vermeye çalışan birkaç kişi ile karşılaştım. Kötüler ve kötülükler unutulmaz. Bütün detaylar, görüntüler, sözler aklımda bu yüzden. Önceden fark etmediğim, sonradan ayırdına vardığım ayrıntılar bunlar.

Örgütlü kötülüklerin en dehşetengizi savaşı yaşadım bunun dışında. Başkalarının ardından kazılan kuyulara, acımasızlıklara tanık oldum.

Şu veya bu biçimde kötülük zincirine eklemlenenlere, suç ortaklıklarına da tanık oldum. Çekindiğim için susarak ya da kayıtsız kalarak bazı kötülüklere bir biçimde ortak olduğum da oldu.

Öylesi bir dönemdeyiz ki düğmeye basan bir deli hepimizin mahvına neden olabilir. Birisine zarar verip suçtan sıyrılmanın sayısız yöntemi mevcut.

Adalet mekanizmalarının yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç var. Ne yazık ki adaletsizlik kabul gören bir durum artık. Adalete dair bir inanç yok. Pek çok insan yasalardaki gedikler konusunda uzmanlaşmış. Kim en güzel kandırıyorsa alemin kralı o.

Bazı halklar, yoksul büyük insanlık görünmez durumda. Dünya düzeni için politikalar üretenler dünya nüfusunun en fazla yüzde onunu düşünerek yapıyorlar bu planlamayı.

Kimi ölümler sadece bir sayıyken kimileri dünyayı bir taziye evine çevirebiliyor. Görünürlük öylesine artıyor ki görünmezliğe, görünürler arasında bir hiçleşmeye dönüşüyor.

İsrail’in Hizbullah saldırısı sayesinde, cep telefonlarımızın birer ölüm aracına dönüşebileceğini fark ettik. Distopya dizisinin birinci bölümü tamamlandı. Ekran başında merakla bekliyoruz diğer bölümleri.

Bunca acı içinde küsüp köşesine çekilenler yenik düşenler aslında. Küstürmeyi başaran örgütlü kötülük buna bakıp ellerini ovuşturmakla meşgul.

Oysa insan nelere kadir. İyilik babında bir kudret bu sözünü ettiğim. İyilerin işi daha zor ama yapabilecekleri çok şey var.

İyiler de klavye başında. Kötülere veriştiriyorlar, kampanyalara imzalar atıyorlar. Rahatını bozup sokağa çıkarak protestoya katılanlar bile oluyor. Kötüler sinsi planını yapıp bir düğmeye basıyorlar sonra.

Kötüler en çok başka kötülerle didişiyor elbet. Filler tepişirken ezilen çimenler ise ezildikleriyle kalıyorlar.

Mesele yenmek ya video oyunlarındaki gibi puan topluyor kötüler, öldürdükçe iştahları artıyor. Yeni kanlı zaferler için uykularından dahi fedakârlık yapabiliyorlar. Her şey galip gelmek için.

Kötülük cezasız artık çünkü cezayı verecek olanlar da kötülerin kavminden. Öldürüp namazlarını kılıyorlar ardından. Her türlü yalan ve inkâr kitabına uyduruluyor her nasılsa. Kötülüğü en zekice yapıp iyilik taslayanı en tepeye çıkarıyorlar.

Bu yıl dünyada kaç çocuk öldürüldü, kaç çocuk kayboldu? Böyle bir istatistiğe bakmayı içim bile almıyor.

Yıkanlar yeniden inşa edeceklerin, bu sayede servetine servet katacakların arkadaşları. Yıkımı görünce gözlerinde dolar işaretleri parlıyor.

Bir ülke yerle bir mi edilmiş, kalkınmacılara, inşaat şirketlerine gün doğuyor. Ekonomi yönetimi bir küçük azınlığın çıkarını örgütlemek demek şimdilerde.

Dünyadaki servetin büyük ortağı bu küçük azınlık işini çok iyi biliyor. Kaz gelecek politikacılardan tavuğu esirgemiyor. Hangi ülkenin başına kimin geçeceğine karar veriyor ve bunu sağlamak için paraları saçıyor.

Tablo böyle karanlıkken ne yapabiliriz?  Önce tablonun ne kadar karanlık olduğunu mekanizmanın nasıl çalıştığını saptamamız lazım belki. Sonra da bu mekanizmayı nasıl deşifre edip bozacağımızı düşünebiliriz.

Kötülükle savaşmak zor ama onlar sayıca az. Bizi korkutan sahte güneşlerle büyüyen devasa gölgeleri belki de.

Kötülüğü yenemiyoruz yenildik duygusu egemen şimdilerde. Belki de başka yöntemler vardır mücadele için.

En küçük birimlere sirayet etmiş insanın insandan kuşkusu. Kötülük enerjisi her yanı işgal etmiş, insan ruhları zehirlenmiş durumda. Bu hal ve gidişten rahatsızsak yapabileceğimiz bir şeyler vardır elbet. Yeter ki bunun ne kadar elzem olduğunu, aslında sanıldığından daha büyük bir güç taşıdığımızı görebilelim.