BU HÜKÜMET NE YAPTI [4] / YAZI DİZİSİ
Bu hükümeti özelliklerini aktarmaya devam ediyoruz…
Yazı dizimizde bugün 4. gün…
Bugün Azınlık Hükümeti’nin ciddiyetsizliklerinden bir kesiti ele alacağız.
İşte o acayip hallerden bir tutam ve öne çıkanlar:
Şaibeli ihale: ARAŞTIRILIYOR
Güzelyurt Hastanesi’nde Şaibeli İhale Güzelyurt hastanesi ihalesi hükümetin ciddiyetsizliklerinin açık bir göstergesi olarak ortaya çıkmıştı. Hükümetin işlemleri mahkemelere taşınmış, şaibe söylentileri ayyuka çıkmış ve sonuç itibarıyla Meclis’te bu ihalenin araştırılması ile bir araştırma komitesi kuruldu.
Sayıştay Üyesi’nin seçimi: TAM BİR SABOTE
Hükümet, boşalan Sayıştay üyeliği için Meclis’te yapılan seçimde de ciddiyetsizliğini açıkça ortaya koymuş ve yürütmedeki ciddiyetsizliğini yasamaya da bulaştırarak, emekliliğine çok az bir süre kalmış bir kişiyi Sayıştay üyesi olarak seçmek amacıyla Meclis’te nisabı sağlamama suretiyle Genel Kurul’un çalışmasını günlerce engellemiş, sabote etmişti.
Türkiye’den gelen su: ARAPSAÇI
Hatırlayınız; 2 Mart 2016 tarihinde dönemin başbakanı Ömer Kalyoncu ve TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu arasında imzalanan hükümetler arası anlaşma ile Türkiye’den ülkemize gelen su şebekeye aktarıldı.
Bu anlaşmaya göre öngörülen bir geçiş süreci söz konusuydu ve bu süreçte bir yandan tamamlanması gereken yaklaşık 250 kilometrelik şebeke inşası, öte yandan hem tarımsal şebekenin, hem de yağmur suyu ile atık su sistemlerinin projelendirilerek ihaleye hazır hale getirilmesi öngörülmüştü.
Son bir yıllık zamanda bunlardan sadece 50 kilometrelik bir şebeke inşası yapıldı. Geriye kalan yapım işleri ile proje çalışmaları ise belirsiz bir durumda bırakıldı.
Tarımla uğraşan kesim sabırsızlıkla tarımsal suyun üretim alanlarına ulaşmasını beklerken, hükümet bu suyun hangi bölgelere ulaşacağını açıklamaktan kaçınarak popülist bir tutumla umut tacirliği yapmaya devam etti.
Yine Türkiye ile yapılan anlaşmada da belirtildiği üzere ülkede entegre su yönetim sisteminin geliştirilmesi hedeflenirken, aküfer bölgelerinde yandaşlara fahiş miktarlarda su çıkarmak üzere kuyu izinleri verilmeye devam edildi.
Özellikle Lefkoşa, Mağusa ve Gönyeli gibi büyük yerleşim birimlerine su sağlayan Güzelyurt Aküferi’ndeki kuyular bu amaçla devre dışı kalırken, kapatılmak yerine yine yandaşların kullanımına bırakıldı.
Devlet Laboratuvarı yangını: HİÇBİR TAHLİL YAPILAMADI
22 Aralık 2016’da yaşanan devlet laboratuvarı yangınının ardından 3 ay süreyle gıda güvenliği ile ilgili hiçbir tahlil yapılamadı.
Yangında yanan kimyasallar nedeniyle ortaya çıkan radyasyon ve zehirli gazlar binanın duvarlarını bile etkilemişken orada çalışan insanlara “gönüllü çalıştıklarına” dair kağıt imzalatan yetkililer insan sağlığına verdikleri değeri de gözler önüne serdi. Sağlık Bakanı, 3 Nisan 2017’de yaptığı açıklamada çalışan 52 kişiden, 42’sinin temiz olduğunu, 10 kişide minimal ölçüde metal bulgular tespit edildiğini ve 3 kişide düşük seviyede arsenik tespit edildiğini açıkladı.
Tüm bu olanların ardından hükümet konuyu acil gündem yaparak harekete geçmek yerine softa şaşırtmacasıyla her zamanki gibi suçu başkalarına atma çabası içine girdi.
Ölümlü trafik kazaları: HÜKÜMET SORUMLUDUR!
Hükümet Türkiye’deki kararın ardından 24 saat geçmeden Avrupa Saati’nden vazgeçti. 29 Kasım 2016’da yaşanan ölümlü kazanın ardından sosyal patlama yaşandı. Hükümet, kendisine Meclis’te defalarca konuyla ilgili bir bilirkişi raporu hazırlatması ve sorumluların ve sorumlulukların saptanması çağrısı yapılmasına karşın, her zamanki ciddiyetsizliğiyle bu görevi de yerine getirmedi.
Bunun yerine, arkadaşlarını kaybetmenin üzüntüsü içinde günlerce protesto gösterileri yapan öğrencilerle görüşmeyi dahi reddeden Başbakan, en iyi bildiği şeyi yaparak yine sessiz kaldı. Bu yıl ise saatleri değiştirmek zorunda kaldılar, çünkü seçim yaklaştı!
Erken seçim: TAM BİR KOMEDİ
Aralık 2016’da KTHY ve ETİ eski çalışanlarının haklarının korunmasıyla ilgili yasa önerisinin Meclis’te görüşülmesi sırasında Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, kürsüden, bu önerinin geçmesi halinde ülkenin Şubat 2017’de “duvara toslayacağını” söyledi ve DP’ye mensup milletvekillerini de yanına alarak Meclis Genel Kurul salonunu terk etti. Bunun üzerine Başbakan Hüseyin Özgürgün kürsüye çıktı ve “bu yasa geçecek. Erken seçimse erken seçim” dedi.
Yasa geçti. Şubat ayında ülke duvara toslamamış olacak ki Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş halkı rahatlatacak mali açılımların sürdürüleceğini söylemeye devam etti.
Bu durumda yasanın geçmesi halinde ülkenin duvara toslayacağını söyleyen Denktaş’ın Maliye’nin başında olan ve ülkenin mali durumunu en iyi bilmesi gereken kişi olarak bu işi bilmediği ortaya çıkmıştı ancak Denktaş görevinden istifa etmeyi aklından dahi geçirmedi.
Bunun ardından Başbakan Özgürgün televizyon ekranlarından, birkaç defa, “erken seçimse erken seçim diyoruz, muhalefetten ses çıkmıyor” açıklamasında bulundu. Biz, kendisine, “önergeyi getir, imzalayalım” denilmesine karşın getirmedi. Özgürgün, aynı konuda televizyondan yaptığı son açıklamada, “muhalefet tarihi belirlesin, erken seçim önergesini getirsin, ben imzalayacağım” dedi, bunun üzerine CTP, Temmuz 2017’de erken seçim yapılması için Meclis’e önerge götürdü ancak Özgürgün sözünde durmadı ve önergeyi imzalamadı.
Ciklos’tan Geçiş İzni: İKİ GÜN SONRA İPTAL
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı 20 Ocak 2017’de alınan bir kararla Lefkoşa-Girne anayolu Ciklos mevkiinde ağır kamyon ve mikserlerin geçişine izin verdi. Karar Resmi Gazete’de yayımlandı ve 23 Ocak ile 24 Mart tarihleri arasında uygulamaya kondu.
Tepkiler üzerine karar birkaç gün sonra Başbakan Özgürgün tarafından iptal edildi.
Çıkarma Plajı’nın kiralanması: HUKUK BİLE AÇIKLAYAMAZ!
Hükümet önce, Çıkarma Plajı’nın bir şirkete 49 yıllığına kiralanmasına ilişkin karar tasarısını Meclis’e götürdü. Karar tasarısı gündeme alınmış olmasına karşın, hükümete destek veren milletvekillerinden bazılarının da karar tasarısına olumsuz oy vereceği anlaşılınca tasarı geri çekildi. Bundan birkaç ay sonra bu kez Meclis’in devre dışı bırakılması amacıyla 30 yıllığına kiralama kararı Bakanlar Kurulu tarafından alındı.
Meclis kürsüsünden konuyu gündeme getirdiğimizde hükümete destek veren pek çok milletvekilinin, hatta bakanlardan bazılarının bile bu karardan habersiz oldukları anlaşıldı. Bunun üzerine hükümet aynı gün Bakanlar Kurulu’nda konuyu ele aldı. Öncesinde ve sonrasında herhangi bir açıklama yapılmayan toplantıyla ilgili olarak internet gazetelerine, hükümetin kararı iptal ettiği haberleri yansıdı. Ancak bir gün sonra basında yer alan haberlere göre hükümet kararı iptal etmedi, “uygulamayacağını” açıkladı. Bunun hukuken ne demek olduğu anlaşılamadı.