Eşimin arabasının muayene tarihi geçmiş…
“Hemen cezalısını ödeyelim, muayeneye gidelim” dedik ve öyle yaptık…
Bilen bir dost aracılığı ile internet üzerinden ödememizi gerçekleştirdik, dün sabah tv programı sonrası gittik egzoz emisyon testimizi de tamamladık!
-*-*-
Egzoz emisyon testini yaparken, oradaki arkadaş, “Serhat bey, orijinal koçan yoksa muayeneye almayacaklar” dedi.
Fotokopisi vardı elimde.
Orijinal koçanı bulamadık!
-*-*-
Epeydir koçan yok aslında!
-*-*-
Polis dedi ki, “arabayı aldığın yere git, onlar versin”…
Arabayı aldığım yere gittim, insanlar çok yardımcı oldu, ama çalışanlardan biri “Serhat bey size vermiştik” dedi…
-*-*-
Neyse!
Yeni koçan lazım!
Yeni koçan için polisten “kayıp” olduğuna dair belge almak lazım…
Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne gittim…
Hayatımda karşılaştığım en kibar ve en yardımsever kadın polis, “araba eşinizin adına, 38.75 TL’lik damga pulu ve kimlik fotokopisi ile bizzat kendisi gelmeli” dedi…
-*-*-
Bunları neden anlatıyorum?
Tabii ki seyrüsefer, koçan, sigorta, ehliyet falan gerekli şeyler…
Polis durduruyor, soruyor…
Yoksa da ceza yazıyor ve cezalar da ağır…
-*-*-
Seyrüseferi internet üzerinden alıyorsunuz ve polis muayene ya da egzoz emisyon testi falan sormuyor!
Bir arkadaş, “ben seyrüseferi online alıyorum, egzoz megzoz emisyon memisyon muayene duayene yok” dedi!
-*-*-
Biz çıkaracağız!
Ne olur ne olmaz!
Ceza yemek istemem!
Ama şu online işlemler meselesine bir türlü geçemedik yani…
-*-*-
KKTC Kimlik Kartım da eskidi, online başvuru kabul ediliyor mu yoksa gidip torpil falan mı bulalım?
Torpilsiz sıra çok uzun dermişim!
-*-*-
Bütün bunlarla uğraşırken, bilen biri bana dedi ki; “şu anda ülkede yollarda seyreden tüm taşıtların yarısından fazlasında ya seyrüsefer yoktur, ya sigorta yoktur, ya da sürücüsü ehliyetsizdir!”
-*-*-
“Ceza yiyecekler!” demeye çalıştım; “fazla bir yere gitmiyor ki insanlar” dedi!
“Elbette sokağa çıkan, meyhaneleri dolduran çok insan var ama büyük çoğunluğun dışarı çıkacak parası mı var?” diye de ekledi…
Ayrılırken, “çocuğuna okul çantası ve defter alamıyor insanlar” diye söylenmeyi sürdürdü!
-*-*-
Ben de içimden, kendi kendime dedim ki, “Bu kesin haindir, hatta belki de hala federal çözümden yanadır…”
-*-*-
Yaşasın eşit egemen KKTC - canım benim!
Asıl zavallı olan kim?
Ülkeye gelen hemen her kaçağın ya da kaçakçının ilk uğradığı adres Cumhurbaşkanlığı olmamalı!
Kaçak doktordan, hapishane - hastane kaçağına kadar, ipini koparan Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmemeli edememeli!
-*-*-
Ersin Tatar’ın, bunca abuk sabuk kabulü neden yaptığını hiç düşündünüz mü?
Bir tek sebebi var; şirin görünüp oy toplamak ve bir seçim sonra da UBP’nin Cumhurbaşkanı adayı olursa seçilebilmek!
-*-*-
Memleketin hayrına kaçak doktorla görüşecek hali yok ya!
Memleketin hayrına Girne’de uluslararası mafya üyesi ile yemek masasında sohbet edecek hali de yok!
-*-*-
Bu seviyesizlik, sizi rahatsız etmiyor mu?
Beni ediyor!
-*-*-
Daha önce de yazdım; Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaretlerin tamamı da son derece seviyesizdir ve iki eşit ve egemen devlet arasındaki mütekabiliyet esasına aykırıdır.
-*-*-
Kendi devletini aşağılayan ziyaretlerdir bunlar!
Ve Türkiye ziyaretlerinin sebebi de ülke veya devlet yararına iş yapmak değil; bir miktar gezmek, bir miktar da Türkiye’yi yönetenlere şirin görünmeye çalışmaktır.
-*-*-
Şu andaki İngiltere ziyaretine bakalım…
Bir televizyon mudur nedir; adı sanı duyulmamış kanalda, her gittiğinde yaptığı gibi sohbete katılmış…
Ama bu defa önemli bir gelişme olmuş ve bir İngiliz vatandaşı programa mesaj atmış!
-*-*-
Öyle bir paylaşım yaptı ki Tatar, sanırsınız bu mesajı kendisine Donald Trump attı ve “Amerikan Başkanı olursam, ilk ziyaret edeceğim ülke KKTC’dir” dedi!
-*-*-
Tatar’ın İngiltere’de iş insanları ile yaptığı toplantıya da yanılmıyorsam iki ya da üç iş insanı katıldı…
Fotoğraf çekildi, iki de genç çocuğu oradan geçerken çevirip fotoğraf karesine almışlar gibi bir görüntü var!
-*-*-
Hani geldik ya Londra’ya, dostlar alışverişte görsün misali, bir de parlamentodaki dostlarımızla görüşelim!
Görüştü!
İki Lord, bir barones, bir buçuk da vekil!
-*-*-
İngiltere’de Lordlar Kamarası’nda 850 Lord ve Barones; Avam Kamarası’nda ise 650 milletvekili var…
Bin 500 kişi içerisinden dört buçuk kişiyle görüşüyorsunuz ve bunu paylaşım yaparak, “çok mühim görüşme” diye adlandırıyorsunuz!
Görüştüğünüz Lord, Barones ya da vekillerin tamamının siyasi partileri de sizin savunduğunuz örneğin Kıbrıs’ta çözümle alakalı görüşlerinize kesinlikle karşı olduğunu her zaman dile getiriyor!
-*-*-
Peki, Saray’ı sarsan özel skandallar, aşırı mutfak harcamaları da eklendiğinde, bu seviyesizlik, sizce Tatar’ın zavallılığı mı?
Bence hayır!
-*-*-
Bu zavallı görüntünün en başta gelen “zavallısı”, bence her moka müdahale edip, bu konuya hiç karışmayan Ankara’dır!
Ankara, bu rezaletin sorumlusudur ve bu utancın adresidir…
Tabii ki bu seviyesizliğe ve aşırı harcamalara zerre ses çıkarmayan hükümet; hiç ses vermeyen muhalefet ile en sonunda toplum da sorumluluktan kaçmamalıdır.
İnşaat Mühendisleri Odası’nın geçtiğimiz Salı akşamı Lefkoşa Concorde Hotel’de mülkiyet sorunu ile ilgili paneli muhteşemdi… Emeği geçenleri yürekten kutlarım… Bence bir birinden değerli panelistlerin söylediklerinden çıkarılacak tek bir sonuç vardır; masadan kaçış ve eşit egemen devlet söylemi, bugüne kadar elde edilen iki tarafın karşılıklı bütün kazanımlarını ama en başta da mülkiyet konusunda neredeyse sonuca yaklaşılmış “çözümü” bertaraf etmiştir…