Güneydeki son seçimler ve seçim sonrası da tıpkı, CTP’ye yapıldığı gibi; AKEL’e karşı kurulan “kutsal ittifak” ve derinleşen ekonomik kriz.. Ayrıca ,Kuzey’de, iç siyasi karmaşa ve ekonomik siyasi bunalımlar, Kıbrıs sorununa dönük kamuoyunda ilgi ve alakayı azalttı.
Bu durum, gerçekte en tehlikeli hallerden biridir. Çünkü alakanın azaldığı ortamlarda, Kuzey ve Güneyde, Federal Çözümü dinamitlemek ve 1964 ile 1974 statükosunu sürdürmek isteyen çevrelere en büyük fırsatlar doğar.
Nitekim, son dönemlerde Sayın Downer’in görüşmeleri yeniden başlatmak için gösterdiği çabaya, açık ve net bir kamu oyu desteği oluşmamaktadır. İş, iki tarafın “ Sarayları” arasına sıkışmıştır..
Bu yüzden, iki haftadır, “Saksağan” başlıklı makaleler yazdım. Ama, artık damdaki Saksağan’ın ses vermeye başladığını, yani,” Kıbrıs sorunun, ben buradayım” dediğini de görmeye başladık.
Son makalemde, BKP, AKEL görüşmesinden sonra gündeme gelen ve Downer’in 77 sayfalık bir rapor sunduğu olgusu ile birlikte, güneyde başlatılan fırtına ve Kuzey’deki suskunluğa dikkat çekmiştim.
Sonuçta, bu 77 sayfalık raporun, Talat- Hristofyas - Eroğlu arasında yapılan görüşmelerde, tarafların üzerinde yakınlaştığı konuları ve yakınlaşmadıkları konular kapsadığı ortaya çıktı.
İşte o makalemde, AKEL, DİSİ, Anasatasiadis ve Eroğlun’a dönük belli eleştiriler yapmıştım . AKEL’i eleştirmiş ve neden Sayın Hıristofyasın büyük emek harcadığı bu süreçte ortaya çıkan zemin üzerinden görüşmelerin devamına dair, Anastasiadis’i baskı altına almadığını yazmıştım. Ayni zamanda DİSİ Başkanı olarak o süreci destekleyen Anastasiadis’ in, neden o sürece, o zeminde devam edeceğine dair açıklama yapmadığını yazmıştım.
Üstelikte hatırlatmıştım. 2010’ da Sayın Talat seçimi kaybedip, Sayın Eroğlu kazanınca, hali ile hem AKEL, hem DİSİ, hem Sayın Hıristofyas ve Anastasiadis, görüşmelerin devamı için, Sayın Eroğlu’nun sürece bağlılığını açıklaması haklı talepleri vardı. Sonuçta Sayın Eroğlu, “Sayın Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğim” dediği için o görüşmelerin sürdüğünü yazmıştım.
Şimdi, Sayın Hıristofyas’ın aday olmayıp, AKEL’ in seçimleri kaybetmesi üzerine seçilen Sayın Anastasiadis’ten de beklentinin bu olduğunu ve Sayın Downer’in bunun sondajını yapmasının normal ve doğru olduğunu da yazmıştım.
Aradan zaman geçti. AKEL açıklama yaptı ve Anastasiadis’e, Sayın Hırstofyas’ın görüşmelerde bıraktığı yerden devam etmesi çağrısı yaptı. Bu temelde eleştiriler dile getirdi. Bu zemini terk etmemesi gerektiğini dile getirdi. Arkasından kendisi çok değerli bir bilim insanı da olan, Sayın Hıristofyas’ın görüşmelerdeki temsilcisi Sayın Tomazos Celebis de açıklama yaptı. Görüşmelerde süren zeminin terk edilmesi halinde doğacak ciddi tehlikeleri işaret etti ve konularla ilgili kendileri açısından açıklayıcı izahlar yaptı. Bunlar olumlu ve yerinde tavırlardır.
Bu arada, zaman geçtikten sonra, bu kez, Sayın Anastasiadis, kendi kamuoyuna, gecikmiş dahi olsa, açıklama yapmak zorunda kaldı. Sayın Anasatasiadis, söz konusu tartışma yaratan belgeyi, Sayın Downer’e hazırlamasını, kendisinin talep ettiğini ifade etti. Buyur, buradan yak!
Ama, bu arada görüşmeler hala başlamadı. Çok ilginç, Kuzeyden görüşmelerin başlaması için söz konusu belgenin önemli olduğuna dair tek kelime yükselmedi. Yani, Sayın Eroğlu, zamanında kendisinden talep edileni, kendisi Anasatasiadisden açıkça talep etmedi. Neden?.
Sanki, tıpkı Annan Planının buzluğa kaldırıldığı gibi, 2008’den beri üzerinde çalışılan ve pek çok konuda yakınlaşılma sağlanan zeminin, aynen, Annan Planı gibi öldürülmesi ve buzluğa konulması gibi bir niyetin gerçekleşmesi gibi bir gayret var.. DİKO, EDEK ve diğerlerinin, bunu peşinde olduğu açıktır. Peki, bu konuda KKTC Cumhurbaşkanlığı, Hükümetindeki suskunluk da ayni beklentinin var olduğunu mu göstermektedir?
Bunlar olurken, süreci kesintiye uğratmak için Güneyde, Sayın Downer’i “şeytanlaştırma “gayretleri de doruğa çıktı. Sayın Anastasiadis, Başkan seçildikten sonra bunun doğrudan tarafı oldu. Kendisinin söylediği bir belgeyi hazırlayan Sayın Downer’in üzerine, güneyde kopartılan dalga üzerinden sörf yapmaya kalktı.
BM Genel Sekreterliğine bir mektup yollayarak, onun ekarte edilmesi için çaba başlattı. Çünkü, Sayın Downer’in ayağının kaydırılması, her şeyin silinmesi için bir olaydır.
Kendisine, BM hala cevap yazmadı. Haberlere göre de BM’ deki Kıbrıs misyonuna adı açıklanmayan bir BM yetkilisi de oldukça sert sözlerle tepki de iletilmiş. Bu konuda artık Anastasiadis karar vermelidir. Ya, 2004’ te işlenen tarihi hatanın telefi edilmesi için başlatılan, 2008’ deki görüşmeleri devam ettirecek ve Kıbrıs’ı Federal çözüme götürecek, ya da Taksim, bölünme ve Kıbrıs’ın maf olması onun elide gerçekleşecek. Anastasiadis bu noktadır. DİKO, Kilise arasında kalırsa, bilsin ki Kıbrıs tabutuna son çiviyi, kendisi çakacak.
Gerek AKEL’in, gerekse Sayın Tomazos Celebis’in açıklamaları yerinde ve çok önemlidir. Şimdi herkese düşen görev açıktır. Görüşmelerin bir an evvel, ayni zemin temelinde ve 2008’ den sonra oluşan tüm yakınlaşılan konuların üstünden, bir an evvel başlatılması için gereken duyarlılığı yükseltmek.
İşte, bunun için Erken seçimde çok önemlidir. Her demokrata, her CTP’ liye düşen bir görevde, bu erken seçimlerden başarı ile çıkmaktır. Görüşmelerde sıkıntının oluşturulmak istendiği bu aşamada, bu oyunu bozacak adımları, seçim sonuçları ile de devam ettirmek görevi önümüzdedir..